Written by 12:53 POLITIKA

Berlin Libya konferansında umut var mı?

YÜCEL ÖZDEMİR

Hafta başında Moskova’da yapılan Libya toplantısından bir sonuç çıkmaması üzerine gözler şimdi pazar günü Berlin’de yapılacak Libya Konferansında. Alman hükümetinin aylardır yapılması için girişimlerde bulunduğu, ön toplantılar yaptığı ancak ciddi sonuç alamadığı konferans süreci, Türkiye’nin Libya’ya asker gönderme kararıyla hızlandı.

Başbakan Merkel’in Rusya Devlet Başkanı Putin’le yüz yüze, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile telefonla yaptığı görüşmelerin ardından konferansın yapılmasına karar verildi.

Buna rağmen Alman hükümeti, tarih ve bileşimi konusunda basına bilgi vermemeye özen gösterdi. Zira dengelerin her an değişebileceği, dolayısıyla başarısızlıkla sonuçlanma olasılığının güçlü olduğu bir konferansın yapılıp yapılmayacağı konusunda tabiri caiz ise ince elenip sık dokunduğu bir süreç söz konusuydu.

Ancak, tarihin, ilk defa Erdoğan tarafından 19 Ocak olarak açıklanması, bu ince eleyip sık dokuma işini aksatmışa benziyor. Alman basını da Berlin’deki konferansın tarihini böylece Ankara’dan öğrenmiş oldu. Diplomasi koridorlarında tarihi ve hazırlıkları gizli tutulan konferansın Erdoğan tarafından bir bakıma deşifre edilmesinin arkasında başka siyasi hesapların olup olmadığını ancak konferanstan sonra görmek mümkün.

Moskova’da yapılan toplantıdan, hazırlanan anlaşmayı imzalamadan ayrılan General Halife Hafter’in savaşı yeniden başlatmasının arkasında, elini güçlendirerek Berlin Konferansına katılmayı hedeflemesi olduğu belirtiliyor. Almanya, AB, BM ve Türkiye’nin resmi olarak tanıdığı Feyaz Serrac’ın başında olduğu Ulusal Mutabakat Hükümeti ve destekçilerinin de masaya daha zayıf oturma olasılığı bulunuyor.

Kısa süren ateşkesin bittiği, savaşın yeniden alevlendiği koşullarda Berlin’de toplanacak Libya Konferansı bu nedenle pek umut vermiyor.

Daha önce tarafları bir araya getirerek bölgedeki çatışmaların bitirilmesini hedefleyen ve bunun üzerinden bir başarısı hikayesi yazmayı hesaplayan Merkel’in planların da suya düşmüş görünüyor.

Zirveye üç gün kala Alman basınında yer alan haber ve yorumlara bakılırsa ciddi bir sonucun çıkması sürpriz olur. Özellikle Merkel, sonuç konusunda oldukça temkinli. Hafta içinde partisinin meclis grubunda konuşan Merkel, politik açıdan büyük bir başarı beklemediklerini açık olarak ifade etti. Toplantıya katılan milletvekillerinin verdiği bilgiler bunu doğruluyor.

Yine de Merkel, bugünkü koşullarda Putin, Erdoğan ve BM’nin beş daimi ülkesinin temsilcilerini Berlin’de bir araya getirmeyi başarı olarak sunuyor. Deutschlandfunk’un internet sitesinde yer alan bir haberde Merkel’in grup toplantısında beklentileri aşağıya çekmek için epey gayret harcadığı ve “Libya’da dışarıdan askeri müdahale sürdükçe, politik çözüm mümkün değil” dediği aktarıldı.

Bu nedenle, konferansta Türkiye’nin Libya’ya asker ya da paramiliter güç göndermesine karşı bir sonucun çıkması şaşırtıcı olmayacak. Toplantıya davet edilen AB, İtalya, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, Arap Ligası ve Afrika Birliği temsilcilerinin de aynı yönde görüş belirtmesi bekleniyor. Davetliler listesine bakıldığında Türkiye’nin asker gönderme konusunda yalnız kalacağı anlaşılıyor. Erdoğan’ın bunda ısrar etmesi durumunda konferansın sonuç alınmadan dağılacağı bugünden görülebiliyor. Desteklediği hükümetin tek resmi muhatap olarak görülmesinde ısrar etmesi durumunda da bir sonucun çıkması zor. Çünkü her ülke bugüne kadar askeri, siyasi ve ekonomik olarak desteklediği tarafın galip gelmesi ve bunun üzerinden Libya’da etkisini artırmanın hesaplarını yapıyor.

Libya üzerinde çıkar hesabı sürdüren ülkeler arasından yapılacak bir pazarlığın ardından varılacak bir uzlaşmayla, sahada savaş halindeki tarafları uzlaştırarak bir geçici hükümetin kurulması ise silahların susması için en kısa yol olarak görünüyor.

Eğer çatışan taraflar arasında asıl belirleyici ülkeler Rusya ve Türkiye ise bu olasılık hiç de zayıf değil. Çünkü, Rusya’nın Türkiye’yi NATO ittifakından koparmaya temelinde belirlediği orta ve uzun vadeli strateji, ilişkilerin koparılmaması üzerine kurulu. Bu nedenle kimi tavizler vererek planın sürmesinin sağlayabilir.

Son birkaç yıldır dünya genelinde aktif dış politika izlemenin planlarını yapan Almanya, bunca gelişme konusunda ciddi bir aktör olabilmiş değil. Hem de yanına Fransa’yı da almasına rağmen.

Denilebilir ki Berlin Libya Konferansı, Almanya’nın dünya ve bölge politikalarında yeni ittifaklar kurmanın da hamlesidir. Ortadoğu’da bugüne kadar hep ABD’nin belirlediği çerçevede hareket eden hükümet, şimdi bölgenin yükselen yeni gücü Rusya ile güçlü bağların kurmanın planlarını yapıyor. Emperyalistler arasında paylaşımın keskinleşerek sürdüğü Suriye, İran ve Libya sahasında son sözün Rusya tarafından söylendiğini artık bilmeyen yok. Dolayısıyla yeni paylaşım alanlarında var olmanın yolunun Rusya’yla diyalog içinde olmaktan geçtiğini Alman hükümeti de biliyor.

Bu nedenle Libya’da Rusya’nın planlarını zora sokmaktan çok, olandan yararlanmanın fırsatı kollanıyor.

Close