Written by 07:30 HABERLER

Biz Çoğuz – Biz Biriz

DGB; „Biz Çoğuz: Bizler genç ve yaşlı, kadınlar ve erkekler, göçmenler, işçiler, işsizler ve emekliler. Biz Biriz: Daha fazla sosyal adalet ve çalışma yaşamında da insan onuruna saygı gösteren ve koruyan bir toplum için mücadele ediyoruz.“ Alman Sendikalar Birliği (DGB) ve üye sendikalar 1 Mayıs 2017’de emeklilik, çalışma süreleri, entegrasyon ve sosyal adalet gibi konuları gündeme alacaklar. Sendikaların planı genel seçimlere kadar bu konuları gündemde tutarak tartıştırmak.

SERDAR DERVENTLİ

Uzun yıllar 1 Mayıs sloganlarının içi boş olduğu için sürekli eleştirilen DGB, bu yıl –eleştirilecek yanları olmasına karşın- iyi bir ana slogan ve üç yan sloganla 1 Mayıs’ta alanlara çıkmaya hazırlanıyor.

“Biz Çoğuz – Biz Biriz” ana sloganının yanında “Sosyal adalet için”, “Başarılı bir entegrasyon için” ve “Yetecek emeklilik maaşı için” sloganları afişlerde yer alacak (fotolara bkz). Şüphesiz bu sloganların altının doldurulması ve taleplerin de (kutuya bkz) daha özgün formüle edilmesi, içlerinin doldurulması ve uğruna mücadelenin örgütlenmesi için harekete geçecek olan yine ileri işçiler ve mücadele yanlısı sendikacılar olacak.

BİRLİK FİKRİ

“Biz Çoğuz – Biz Biriz” ana sloganı yerlisi göçmeniyle, kadını erkeğiyle, yaşlısı genciyle, işçisi işsizi ve emeklisiyle Almanya işçi sınıfının bileşimini ortaya koyduğu gibi birliğini de ifade ediyor.

Yaşlı-genç, kadın-erkek, yerli-göçmen, işçi-işsiz gibi toplumsal bölünmenin had safhaya getirildiği; her fırsatta körüklendiği ve önyargıların güçlendirildiği bir dönem DGB’nin “BİZ ÇOĞUZ – BİZ BİRİZ” ana sloganını seçmesinin aynı zamanda özellikle fabrikalarda yapılan anketlerin de bir sonucu olduğunu söylemek gerekiyor.

Çalışma koşulları, işyerindeki atmosfer vb üzerine yöneltilen sorulara verilen yanıtlarda emekçiler arasında rekabetin arttığı, rapor alanlara ‘acaba gerçekten hasta mı’ gözüyle bakıldığı, kimin kaytardığı/çalıştığı vb sorularla uğraşıldığı ortaya çıkmıştı.

İşletmelerde bu atmosferin aynı zamanda “örgütlenme”, “örgütlü mücadele etme” fikrine de zarar verdiği uzun süredir emek yanlısı sosyologlar tarafından da ortaya konuluyordu. Bu anlamda “BİZ ÇOĞUZ – BİZ BİRİZ” sloganı birlik, mücadele ve dayanışma fikrinin yeniden anlam kazandığı yeni dönemin de başlangıcı olabilir.

Geçtiğimiz yıllarda bazı DGB eyalet örgütleri genel merkezin tam neyi ifade ettiği pek net olmayan ana sloganın yanı sıra “DAYANIŞMA BİZİM SİLAHIMIZDIR” sloganını pankart ve afişlerde kullanmışlardı.

SOSYAL ADALET

Hükümetin yoksulluk raporunu tartıştığı, iki kez taslağı geri çekerek orasını burasını törpülediği bir dönem “Sosyal adalet için” (“Für soziale Gerechtigkeit”) sloganı da geniş emekçi kitlelerinin ruh halini ifade ediyor.

Toplumsal servetin %60’ına yakın bir bölümü %10’un elinde bulunurken geniş emekçi kitlelerinin yoksullukla boğuşması, çalışan emekçilerin %42’si güvencesiz işlerde çalışması, 100 binlercesinin tam gün çalışmasına karşın aldığı ücretle geçinememesi, tüm eşitlik tartışmalarına rağmen kadınların hala erkeklerden beşte birden daha fazla bir düzeyde düşük ücret almaları bu ruh haline neden olan somut durum.

Her ne kadar yaşadığımız sistemde; üretim araçlarının toplumsallaştırılmadığı ve bir avuç sermayedarın elinde olduğu süre “sosyal adalet” diye bir şeyin mümkün olamayacağı bilinse de geniş emekçi yığınlarının “sosyal adaletli bir toplumda yaşama” arzusunu ciddiye almak durumundayız. Nitekim bu sistemde neyin mümkün ve neyin mümkün olmadığı, işçi ve emekçiler açısından, salt bir teorik soru değil pratik bir sorudur. Ve bu ancak mücadele içinde daha iyi anlaşılacaktır. Önemli olan bu mücadeleleri örgütlemektir.

ENTEGRASYON

Göçmen emekçiler için ne kadar önemliyse Alman emekçiler için de o kadar önemli olan “entegrasyon” meselesi de DGB’nin sloganları arasında bulunuyor: “Başarılı bir entegrasyon için” (“Für Integration die klappt”). Aynı zamanda “bütünleşme” anlamına gelen “entegrasyon” kelimesinin içeriğini sınıfsal açıdan doldurmak da ileri işçilere ve mücadeleci sendikacılara düşmekte.

Entegrasyon” adı altında sadece göçmen emekçilerin “Leitkultur” adı altında egemen kültüre biat etmeleri istenmiyor; Göçmen emekçilere yönelik “Leitkultur”a biat edin tartışmalarının sürdürüldüğü müddet gerçekte Alman emekçilere de “Leitkultur” dayatılıyor! Sonuçta “Leitkultur” denilen sermayenin kültürüdür!

İster göçmen ister Alman emekçi olsun bizim sahip çıkacağımız Almanya işçi sınıfının kültürel değerleridir. Ve bu değerler Almanya işçi sınıfının ortaya çıktığı günden bu yana birlik-mücadele ve dayanışma ilkeleri temelinde yarattığı değerlerdir! BAŞARILI BİR ENTEGRASYON‘un gerçekleşmesi, işçi sınıfının değişik unsurlarının bütünleşmesinden ve ortak mücadelesinden geçmektedir.

YAŞLILIKTA YOKSULLUK

Yasal Emeklilik Sigortası’nın verdiği bilgiye göre bugün Almanya’da 6 milyon emekli 500 Euro’nun altında emekli maaşı alıyor. Onlarca yıl çalışmalarına yaşamlarının son bölümünü büyük bir yoksulluk içinde yaşamaktalar.

SPD/Yeşiller hükümetinin, yasal emeklilik sigortasının bir bölümünü özelleştiren adımını (“Riester Rente”) CDU/CSU/SPD hükümetinin 67’de emeklilik adımı izledi. Her iki uygulama da pratik olarak emekli maaşlarının düşürülmesine neden olmuştu. Bugün emeklilerin yaşadıkları yoksulluk gelecek nesillerin karşılaşacağı yoksulluk tehdidiyle karşılaştırıldığında “devede kulak kalacak.”

Buradan bakıldığında DGB’nin afişlerine yazdığı “Yeterli emeklilik maaşı için” (“Für Rente die Reicht”) bugünün ve geleceğin ciddi bir sorunu olarak karşımızda durmakta. Bugün genç emekçileri ve yaşlı emekçileri karşı karşıya getiren (“gelecek nesillerin haklarını yiyorlar”) sermayeye karşı, yaşlılıkta insan onuruna yaraşan bir emeklilik dönemi için mücadele örgütlenmeli.

GÜÇLÜ BİR 1 MAYIS İÇİN!

Yazının başında belirtildiği gibi ileri sürülen sloganları eleştirmek mümkün, sendikal platformlarda bu yapılmalı da. Bu hakkımızı saklı tutarak asıl görevimiz 1 Mayıs günü işçi ve emekçilerin alanlara çıkmasını sağlamak olmalı.

Geride bıraktığımız yıllarda 1 Mayıs gösteri ve etkinliklerine katılanların sayısında sürekli bir gerileme yaşandığını hepimiz biliyoruz. 2000’li yılların başında 500-530 bin arası katılım olurken bugün katılım 400 binin altına düştü. Buna çok neden bulunabilir: İşbirlikçi sendika yönetimlerinin çağrıları ciddi yapmaması, egemen kültürün 1 Mayıs’ı “tarihten bir kalıntı” olarak ele alıp, içini boşaltarak propagandasını yapması vb gerekçeler ileri sürülebilir.

Bunları söylerken de dönüp kendimize bakmalı ve kendimize “biz 1 Mayıs gösterisinin güçlü geçmesi için ne yaptık” sorusunu yöneltmeliyiz. Yanıtımız nasıl olursa olsun bu kez (de) 1 Mayıs, işçilerin birlik, mücadele ve dayanışma gününün güçlü geçmesi, mücadeleci kortejlerin her haliyle ilgi merkezi olması için elimizden geleni yapmalıyız.


DGB’NİN TALEPLERİ:

* İyi iş için toplu sözleşmelere bağlanma oranı yükseltilsin ve ortak karar alma hakkı geliştirilsin;

* Daha adil bir iş piyasası için yeni perspektifler;

* Yaşlılık döneminde insanca yaşam için yasal emeklilik sigortasının güçlendirilmesi;

* Yasal sağlık sigortasının adil finansmanı;

* İyi kamu hizmetleri ve görevini yerine getirebilen bir devlet için yatırım;

* İşçilerin vergi yükünü düşüren ve varlıklıların yükünü artıran bir vergi konsepti;

* Herkese iyi eğitim için çalışma yapacak Eğitim Reform Komisyonu;

* Kadınların adil ücretlendirilmesi;

Close