Written by 08:00 HABERLER

‚Biz‘ ve ‚Onlar‘ diye düşünmeye son

Almanya sadece fiili olarak değil aynı zamanda resmi açıdan da 2005’ten bu yana “göç ülkesi”. Ancak göçmenlerin tarihini anlatacak, tanıtacak henüz büyük bir müze ya da merkez bulunmuyor. 1990’lı yılların ortasından itibaren bir grup Türkiye kökenlinin çabasıyla kurulan “Türkiye’den Almanya’ya Göç Müzesi ve Dokümantasyon Merkezi” (DOMID) bu açıdan bir başlangıç sayılabilir. Ağırlıklı olarak Türkiye’den Almanya’ya gelenlerin evlerinden toplanan eşyalarla kurulan DOMID, bugün büyük bir göç müzesinin ana taşıyıcısı haline gelmiş durumda. Müzenin kurulması için yapılan başvuru Federal Hükümet tarafından desteklendi ve 22 milyon euroluk bir bütçe ayrılmasına karar verildi. Yeni müze çalışmalarını ve hedeflerini DOMID Müdürü Dr. Robert Fuchs ile konuştuk.

YÜCEL ÖZDEMİR

Sayın Fuchs, uzun yıllardır yapılan planların ardından şimdi bir göç müzesinin kurulmasına karar verildi. Bu müzenin göçmenler için anlamı nedir sizce?

Sayılara baktığımızda yıllardır biz fiili oyarak göç toplumunda yaşıyoruz. Geçen yıl Alman edebiyat bilimcisi, Alman Yayıncılar Birliği Barış Ödülü sahibi ve “Hatırlama Kültürünün Kraliçesi” Aleida Assmann yaptığı konuşmasında, “Almanya’da kolay ulaşılabilir bir merkeze ihtiyaç var” demişti. Bizim planladığımız Göç Toplumu Evi/Merkezi (Haus der Einwanderurungsgesellschaft) tam da bu özelliği taşıyor. Göçmen toplumunun nasıl yaşadığını gösterme bakımından temsili bir ev planlıyoruz. Toplumun tarihini anlatıcı tarzda yansıtacak böylesine bir evin çok önemli bir işlevi olacağını düşünüyorum.

Böylesine bir ev için Federal bütçeden 22 milyon euro ayrılmasına karar verildi. Bu biraz geç verilmiş bir karar mı yoksa tam zamanı mı sizce?

DOMID 1990’da bir grup Türkiye kökenli tarafından kuruldu. Fiili olarak bu toplum için önemli olan bir evin kurulması için adımlar atılıyor. Biraz uzun sürdü, ama bence doğru zamanda bir adım atıldı. Bunun için belli aktörlerin harekete geçmesi gecikti denebilir. Bu süreçte hatırlama kültürünün göç toplumu için ne kadar önemli olduğu bir kez daha görüldü. Müzenin ana hedeflerinden biri, göçmenlerin bu toplumu nasıl birlikte inşa ettiklerini göstermek olacak. Bugünkü toplumun oluşmasında göçmenlerin yaptığı katkılar sergilenecek. Ayrıca göçmenlerin hayat hikayelerini anlatmak da çok önemli. Bu anlamda müzenin gösterme fonksiyonu olacak. Bugüne kadar müzelerde, tarih kitaplarında yeterince yer verilmeyenlere bir ses vereceğiz. Böylece bu toplumun tarihine ortak olmalarını sağlayacağız.

Göçmenlerin tarihini çoğunluk toplumuna anlatmak da önemli değil mi? Göçmenler de Almanya tarihinin bir parçası değil mi?

Parçası. Bugünkü topluma baktığımızda, birbirinden ayıramayacağımızı görüyoruz. Üçüncü, dördüncü nesil burada yaşadığı için 50’li ve 60’lı yıllaa göre farklılıklar oldu. Bu nedenle hedefimiz “Biz Almanlar”, “Yabancılar” ayrımını (Dichotomie) ortadan kaldırmaktır. Yaşadığımız topluma bu kategorilerin uymadığını göstermek istiyoruz.

Biraz önce DOMID’in 90’lı yıllardan beri çalışmalar yaptığını söylediniz. Şu anda elinizde olan materyaller büyük bir müze kurmaya yeter mi?

Evet. Şu anda elimizde göç tarihine ait 150 bin obje, doküman ve fotoğraf var. Başta ağırlıklı olarak Türkiye’den göçe dair materyaller toplandı. Şu anda ise 1945’ten bugüne kadar olan Almanya genelindeki göç tarihine ait malzemeler var. Bunlar hem Doğu hem de Batı Almanya’dan getirildi. Burada öne önemli olansa müzenin aşağıdan, göçmenler tarafından oluşturulması. Önce göçmenler kendi tarihine ait dokümanları toplamaya başladılar. Bir devlet kurumu bu materyalleri toplamadı.

O zaman göçmenlerin kendi tarihlerini gösterilmesini sağlayacak müzeyi birlikte mi inşa ediyorlar?

Tam da öyle. Birlikte anlattılar. Bu nedenle bu insanların günlük hayatı gösterilecek. Müze bu hayatların anlatılmasında aracı olacak.

Özellikle Türkiye kökenliler açısından böylesine büyük bir göç müzesi ne anlamına geliyor?

Asıl olarak “Siz bu toplumun parçasısınız” mesajı önemli. Bu toplumu birlikte kurdukları, bunun bir müzeyle onurlandırılarak gösterilmesi, tarih kayıtlarına geçilmesi oldukça önemli. Bu çok güçlü bir mesaj. Bana göre, bir toplumun tarihinin parçası olanlar bir bağlantı kurarak bundan sonra birlikte inşayı sürdürebilirler.

Bugüne kadar “entegrasyon” denildiğinde daha çok iş ve güvenlik bağlamında konuştuk. Bundan geride kalan şey genellikle kültürel fenomenlerdir ve bence çok önemli. Eğer “Biz” ve “Onlar” demeyi bırakırsak, bu toplumda olanlar konusunda bir adım daha ileriye atmış oluruz diye düşünüyorum. Diğer göç ülkeleri çoktan bunu yapmaya başladılar.

Köln özellikle Türkiye kökenli göçmenler için özel bir yere sahip. Göç müzesinin Köln’de kurulacak olması sanırım bir tesadüf değil.

Müzenin nereye yapılması konusunda araştırma yaptırdık. Araştırmada yer alan sorularda tarihsel bağlantının kurulması da önemli rol oynuyordu. Diyebilir ki, nüfusu bir milyondan fazla olan şehirler arasında Köln açık arayla önde geldi. İki bin yıllık tarihi olan Köln, kuruluşundan beri göçmenleri çekmiş. Çok geçmişe gitmeye gerek yok, Köln-Deutz’a baktığımızda ya da bir milyonuncu “misafir işçi”nin geldiği şehrin Köln olması bile durumu ortaya koyuyor. Bu açıdan Köln çok iyi bir yer. Kentte çok farklı kökenlerden gelen insanlar bir arada yaşıyor. Belki biraz klişe olacak ama söylemekte sakınca yok: Köln dünyaya açık bir kent.

Tam olarak plan ne zamana kadar hayata geçirebilecek?

Sürece baktığımızda bu yıl Köln Kalk’ta bulduğumuz Halle 70 binasında çalışmalar başlayabilir. 2023 yılının sonuna kadar da tamamlamış olacağını ve müzenin açılışını yapabileceğimizi düşünüyoruz.

Bu süreçte, göçmenlerden, özellikle Türkiye kökenlilerden materyal bakımından beklentileriniz var mı?

Sürekli yeni materyallere ihtiyacımız var. Eldeki malzemeler arasında sürekli bir boşluk çıkabiliyor. Taşındığımızda belli bir plan çerçevesinde müzeyi düzenlediğimizde ihtiyaçlar çok daha net belli olacak. Bu nedenle her hayat hikayesi değerli. Her bireysel geçmiş önemli aktarımlara yol açabilir. Bu nedenle her zaman arayışımız devam edecek.

Yeni müzede asıl sorduğumuz soru “Bugün nasıl yaşıyoruz ve gelecekte birlikte nasıl yaşamak istiyoruz?” Buna yanıtlar bulmak için toplantılar, seminerler, bilgilendirme akşamları… da yapılacak. Herkese açık bir ev olacak.

Close