1 Eylül’de Thüringen ve Saksonya’da yapılan parlamento seçimlerinin ardından dikkatler şimdi de 22 Eylül’de Brandanburg eyaletinde yapılacak seçimlerde. Yaklaşık 2 milyon seçmenin olduğu eyalette seçim öncesinde yapılan anketlere göre aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) partisi anketlerde birinci görünüyor. Değişik anketlere göre AfD’nin oyu yüzde 27-30 arasında seyrediyor. Daha önce birinci gönen SPD’nin oyu yüzde 20-23, CDU’nun oyu yüzde 15-18, BSW’nin yüzde 15, Yeşiller’in ise yüzde 5-5,5 arasında görünüyor. Sol Parti ve FDP’nin ise yüzde 5 barajını aşması beklenmiyor. Son seçimlerde barajı geçmeyi başaran Hür Seçmenler (FW) de barajı bu sefer geçemeyecek.
Eyalette halen SPD-CDU-Yeşiller (Kenya) koalisyonu işbaşında. Anketlere göre mevcut koalisyonun yeniden hükümet kurması mümkün olmayabilir. Yeşiller’in barajı aşamaması durumunda, bu daha da kesin bir hal alacak. Bu durumda BSW ve AfD’nin koalisyona dahil olması sözkonusu olacak. Saksonya ve Thüringen’de olduğu gibi Brandenburg’da da ezber bozan koalisyon hesapları ortaya çıkabilir.
AfD İKİNCİ BAŞARIYA HAZIRLANIYOR
Daha önce AfD’nin sadece Thüringen’de birinci parti olacağı öngörülerek hesaplar yapılıyor. Ancak, 1 Eylül seçimlerinin de etkisiyle AfD’nin birinci olacağı anlaşılıyor. Bu süreçte en fazla oy kaybına uğrayacak partinin SPD ve CDU olduğu anlaşılıyor. 2019 seçimlerinde SPD yüzde 5,7; CDU yüzde 7,4 oy, Sol Parti ise yüzde yüzde 7,9 oy kaybetmiş, AfD ise oyunu yüzde 11,3 artırarak yüzde 23,5’e çıkarmıştı.
Son 10 yıl içinde AfD’nin oylarını iki katına artırması yükselişinin devam edeceği anlaşılıyor. Üstelik daha önceki eyalet başkanının açıktan faşist birisi olduğu bilinmesine rağmen.
Brandenburg’da görünen tabloya benzer bir sonucun çıkması durumunda, Almanya’daki siyasi iklim açısından önem atfedilen Doğu Almanya’daki seçimler tamamlanmış olacak. Doğu Almanya’daki tabloda aşırı sağcı partinin oylarında gerileme değil bir ilerleme olduğu görülüyor. Eylül 2025’te yapılması planlanan genel seçimlerde AfD, Doğu eyaletlerindeki kadar yüksek olmasa da son seçimlerden daha yüksek oy alacağı anlaşılıyor.
GÖÇ VE MÜLTECİLER ÜZERİNDEKİ YARIŞ AfD’YE YARIYOR
Genel olarak ülkede yoksullara, göçmenlere, mültecilere karşı estirilen hava seçim sonuçlarında etkili oldu. Bu nedenle yarış halindeki sermaye partilerinin tümü bu konularda daha sert politikaların izlenmesini talep ediyor. Başbakan Olaf Scholz’un bir yıl önce mültecilere yönelik ilan ettiği “Büyük bir çoğunluğu sınırdışı” edilecek şeklindeki sözleri aynı politikanın sonucu. Mültecilere yönelik sözde “hümanist politikalardan” yana imajı veren Yeşiller de aynı politikanın parçası oldu. AfD, CDU/CSU ve BSW de göç ve mülteciler politikasının sertleştirilmesi konusunda adeta birbiriyle yarış halinde. Sürekli birbirinden sert öneriler yapıyorlar. Bu politika genel olarak ülkedeki siyasi atmosferi sağa çekerken, en çok da AfD’nin işine yarıyor. AfD’nin sosyal medya üzerinden ve yöneticilerin ağzından “Biz söylüyoruz, onlar yapıyor” yönlü tutumu da bunu gösteriyor.
Aşırı sağa, milliyetçiliğe ve ırkçılığa karşı olanların yapması gereken AfD ile yarış halinde onun el attığı konuları kaşımak değil, öne sürdüğü argümanları boşa çıkarmak olmalıdır. Bu yapılamadığı takdirde AfD’nin işine yarayan konular sürekli gündemde kalmaya devam edecek. Diğer taraftan radikal dinci örgütler de bu açıdan AfD’nin işini kolaylaştırmaya devam ediyorlar. Her terör saldırısından sonra genel olarak göçmenler ve mülteciler konusundaki söylemlerin daha da radikalleşmesi de bunun bir dışavurumu.
27 ÖRGÜTTEN ORTAK AÇIKLAMA
Özellikle göçmenler ve mülteciler konusunda estirilen gerici havanın değişmesi bakımından 27 örgütün 9 Eylül günü yaptığı ortak açıklama önemli. “Mültecilerin korunması demokratik değerlerimizin bir parçası. Sınırdışı taleplerini reddedin, Avrupa’da hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunun” başlıklı ortak çağrıda, iltica yasalarının sertleştirilmesine ilişkin tartışmalara tepki gösterilerek, CDU Genel Başkanı Friedrich Merz’in mültecilerin sınırdan geri gönderme talebinin Avrupa hukukuna ve insan haklarına açıkça aykırı olduğuna dikkat çekildi. Örgütler Alman hükümetini bunu açıkça reddetmeye çağırdı. (YH)