Savaşın ve tekellerin Avrupa’sında sağın yükselişi kaçınılmazdır. Bunu değiştirmek isteyen, Alman egemenliğini kırmak zorunda.
Sebastian Carlens/Junge Welt
Avrupa’yı yaygınlaşan milliyetçilikten kim koruyor? Avrupa Parlamentosu seçimlerinde sağın yükselişini durdurmak için 19 Mayıs pazar günü örgüt ve partilerden oluşan bir ittifakın çağrısıyla on bir büyük Alman şehri de dahil olmak üzere Avrupa genelinde “Herkes için bir Avrupa – oyunu milliyetçiliğe karşı ver!« sloganıyla eylemler yapılacak. Kıtanın, önceki iki dünya savaşından tanıdığımız bir duruma yöneldiği doğrudur. İngiltere sırtını döndü, Güneydoğu Avrupa yoksullaştı ve „Berlin-Paris Ekseni“ şimdikinden çok daha iyi zamanlar görmüştü. Bir kıta devletinin filizlenme hayalleri yok edildi, üye ülkeler bir kez daha birbiriyle açık rekabete doğru ilerliyor.
Ancak, sağa kaymanın kökleri tam da burada olduğundan milliyetçiliğin güçlenmesini Avrupa Birliği engelleyemez. Adını hak etmeyen bir parlamento olan Avrupa Parlamentosu bu ikilemi, bu konuda hiçbir şey yapamadan, oluşturmaktadır. Yasama gücünden yoksundur. AB’nin rotası başını Berlin’in çektiği birkaç Avrupa başkentinde belirlenmektedir. Bunun anlamı: genişletilmiş iş tezgahı, genişletilmiş ucuz işgücü kaynağı ve Federal Almanya Cumhuriyeti için genişletilmiş sınırlardır.
Bu hafta Almanya, NATO’ya ‚Soğuk Savaş’ın sona ermesinden bu yana savunma harcamalarındaki en büyük artışın yapıldığını bildirdi. DPA haber ajansına göre savaş sanayisine, geçen yıla göre beş milyar avronun üzerinde bir artışla, 47.32 milyar euro yatırım yapılacak. 2020 yılında, bu miktar 49.67 milyar euroya yükseltilecek. „AB Savunma Birliği“, bu muazzam yatırımların özellikle yerli silah fabrikalarının işine yaramasını sağlayacak.
Avrupa’nın geleceği, Almanya’nın üstünlüğünün bittiği yerde başlar. Avrupa tekeli, Akdeniz’de ve dünyanın dört bir yanındaki savaş alanlarında daha fazla ölümün ve doğası talan edilen ülkelerde yoksulluk ve sefaletin garantisidir. Bu nedenle milliyetçiliği durdurmak ancak bu AB ile barış yapmamakla mümkündür.
Çeviren: Semra Çelik
