Written by 12:00 KÜLTÜR

Özge İnan’ın romanı: Elbette burada yaşanmaz!

Özge İnan’ın ilk romanı politik mülteci aileler ve burada doğan çocuklarını anlatıyor.

SEMRA ÇELİK

1997 yılında Almanya’da doğan Özge İnan, ilk romanında Türkiye’den politik nedenlerle Almanya’ya kaçan bir ailenin hikâyesini farklı açılardan anlatıyor. Anlatılanlar Berlin’deki günümüz kuşağının göç sonrası doğan Nilay’ından, ağabeyi Emre’ye, 1990’larda Almanya’ya göç eden ebeveynler Selim ve Hülya’ya ve eski Türkiye’deki aileye kadar uzanıyorlar.

Hikaye 2013 yılında geçiyor. Nilay, medyada Erdoğan hükümetinin otoriter politikalarına karşı İstanbul Taksim Meydanı’nda yapılan protestoların görüntülerini görüyor ve oraya gitmek istiyor. Ağabeyi Emre ise onu, “sen Türkiye’yi tanımıyorsun. Hayal aleminde yaşıyorsun. Sen buralısın.” diye uyarıyor. Ancak bu hikaye yalnızca Nilay’la başlamıyor; tüm ailesinin kararlarını, korkularını, arzularını ve söylenmemiş gerçeklerini kapsıyor. Ailesi de Türkiye’de politik olarak aktifti.

İKİ KUŞAK KARŞILAŞTIRILIYOR

Bu şekilde yazar, sıklıkla romantize edilen tek boyutlu “göçmen bakış açısı”nı, ailenin dinamiklerini, kişilerarası ilişkileri ve genel siyasi bağlamı ortaya koyan edebi bir karmaşıklıkla karşı karşıya getiriyor. Romanın adı da bunu gösteriyor. „Elbette burada yaşanmaz”- bu farkındalığın o kadar güçlü etkileri var ki, burada daha fazla heyecan verici olay örgüsü ortaya çıkmayacak. Burada doğmasına rağmen, burada büyümesine rağmen ailesinin anlattıklarıyla, yaşadıklarıyla burada yaşayamayacağını düşünen Nilay? Ancak yaşanamayacak yer neresi? Orası mı, burası mı? Bir yazar olarak Özge İnan, kolaylıkla başarısızlığa uğrayabilecek cesur bir kavramın peşinde. İki farklı kuşağı siyasal toplumsallaşma açısından karşılaştırmaları, idealleştirmeye, naif kahraman kültüne ya da basit bir yanlış temsile yeterli alan sunuyor. Türkçe, Kürtçe müzik dinlediğinde kendini ilerici gören, halay çekerken içi rahat, Almanca müzikle dans ederken suçluluk duygusuna kapılan politik ailenin burada doğmuş çocuğunun ya da derneklerde politikleşme yolundaki gencin duygularını sanırım çoğumuz tanırız.

1997 doğumlu Özge İnan, Twitter’daki siyasi mesajlarıyla tanındı ve şu anda “Freitag” dergisinin editörlüğünü yapıyor. İlk romanını bir oyun gibi yapılandırdı; önemli sahneleri kendi bölümlerine ayırdı, sivri diyaloglar ve bazen şaşırtıcı, hatta bunaltıcı olan zıt sahne değişiklikleriyle. Kahramanları, siyasi ortamı ve aile ortamını o kadar hassas bir şekilde tasvir etmeyi başarıyor ki, günümüz okurları, tüm sözde düzensizliğiyle kendilerine yabancı olan bir dünyayı anlamayı öğreniyorlar.

12 EYLÜL VE GEZİ OLAYLARI

1980’lerin askeri diktatörlüğü altındaki Türkiye’ye zamanın siyasallaşmış gençliğinin perspektifinden bakmak, göç sonrası siyasi literatürde daha önce var olan boşluğu kapatıyor. Romanda anlatılan, sevilen birinin tutuklanması, polis aramaları, sokak çatışmaları, devlet aygıtının görünüşte gülünç casusluk faaliyetleri ve geçmişte absürt ama aynı derecede ciddi olan „Not: Kimse ölmedi“ eklemesi gibi bireysel dramatik olaylar. Yazışmalar, göçmenlik sonrası bazı kişilerin ebeveynlerinin kuşağının tanımlarına aşina olmalarını etkilemiş olabilir. Ancak bu anekdotların yoğunlaşması kesinlikle kişinin kendini anlamasına ve siyasallaşmasına katkıda bulunuyor.

İnan, kahramanlarının deneyimlerini ustaca siyasi bir bağlama taşıyor, ancak bu kişisel hikayeleri yalnızca siyasi ajitasyon aracı olarak kötüye kullanmıyor. Yazar, „Elbette Burada Yaşanmaz“ ile göçmen (sonrası) siyasi sosyalleşmeyi ele alan edebi açıdan da son derece başarılı bir ilk roman yazmış.

Close