Written by 13:00 ÇALIŞMA YAŞAMI

Çiftçi zorla işçi çalıştırmaktan yargılanıyor

SEVİNÇ SÖNMEZ

Almanya, “Avrupa’nın genelevi” olarak bilinse de bu günlerde çiftçi bir çift Polonya’dan getirdikleri kaçak işçileri kölelik koşullarında çalıştırmakla yargılanıyor. Stuttgart Eyalet Mahkemesi’nde görülen davada, çiftin kullanılmayan iki arabasından toprağa sızan yağın çevreyi kirletmiş olması ya da çalıştırdıkları işçilerin, bir milyon Euro’nun üzerinde sosyal sigorta primlerini zimmetine geçirmiş olması ikinci planda yer alıyor. Hatta yargılamaya eklenen kaçak işçi çalıştırmak ve hileli iflas suçu dahi ek maddeler olarak işlem görüyor.

Bu yoğunlukta birbiri ardına gerçekleşmiş olan suç unsurunu gölgede bırakan ve davanın açılmasına neden olan ana suç unsuru ise işçilerini köle gibi çalıştırmak. Çift, şayet suçlamalar doğruysa ve aynı muameleyi bir hayvana yapmış olsaydı büyük ihtimalle hapis cezası alabilirdi.

MUTFAKTA FARE, SIÇAN VE HAYVAN LEŞLERİ

Bazı işçilerin, ücretlerini alamadıkları için şikâyette bulunmaları üzerine 2011 yılında yapılan bir baskında kantinler ve müşteriler için salataların hazırlandığı mutfakta fare, sıçanlar, sıçan ve hayvan leşleri bulunmuş. Çiftin kendisinin de yaşadığı çiftlikteki hijyenik koşullardan dolayı 14 yaşındaki kızları gençlik bakanlığı tarafından başka bir yere yerleştirilmiş. O dönem de insan ticaretine dair şüpheler oluşmuş olmasına rağmen soruşturmayı yürüten bakanlık daha çok patates salatalarının kimlere ve hangi kantinlere satıldığına, kimlerin bu salataları yediğine odaklanmış.

İŞÇİLER YIKIK DÖKÜK HAREBE BİR EVDE YAŞIYOR

Polonya’dan getirilen yardımcı tarım işçileri, 14 kişi bir arada olmak üzere camları olmayan, küf içinde tek duşlu bir evde yaşıyorlar. Sıcak suyun olması bir şans eseri olsa gerek. Çiftlikte disiplin kurallarından Polonyalı ustabaşılar sorumlu. İddianamede işçilere uygulandığı iddia edilen, korkunç derecede işkence örnekleri sıralanmış: ‘Dentista’ yani dişçi lakaplı ustabaşı, yemek bozuldu diye bir aşçının çenesini kırmış. Diyabeti olan bir diğer işçi baygınlık geçirip çalışamayınca merdivenlerden aşağı itilmiş ve ayaklarından darp edilmiş. Ücreti ödenmeyen ve polise gideceğini söyleyen bir işçi ise yüzüne defalarca yumrukla dövülmüş. Ustabaşılardan sadece biri olan ‘Dişçi’ soruşturma kapsamında ayrı yargılanacak.

KAÇMAK İSTEYEN ŞİDDET KULLANILARAK ENGELLENİYOR

Çiftlikte, zaten yetersiz olan dinlenme süresi sonrası uykuya kalarak işe geç gelmek de dayakla cezalandırılıyordu. Kaçmaya kurtulmaya çalışan işçiler şiddet kullanarak engelleniyorlardı. Hamile olan bir kadın işçinin doktora gitmesine müsaade edilmiyordu. Eşi doğum yapacak olan bir işçiye, yalvarmasına rağmen ülkesine gitmesi için izin verilmiyordu. Bir işçi 37 saat boyunca aralıksız çalışmaya zorlanmıştı, yorgun düştüğünde ise azarlanmıştı. 19 yaşında bir işçi tarlada çalışırken yorgunluktan bayılmış ve sonradan, alacaklı olduğu 5000 Euro yevmiyesinden feragat ederek gizlice kaçmayı başarmıştı. Ayrıca şu an da yargı önünde hesap veren çiftlik yönetim kurulu başkanının işçilere Hitler selamı vererek hitap ettiği ve erkek işçilere cinsel tacizde bulunduğu iddianamede bulunan suç unsurları arasında yer alıyor.

Kölelik koşullarında çalıştırılan işçiler Polonya’nın yoksul köylerinden, kendilerine söz verilen konaklama bedava, günlüğü 30 Euro yevmiye için gelmişler, 6 bin 700 nüfusu olan Grafenau köyüne. Gerçekte ise işçilere, beslenebilmeleri için haftalık 25 Euro ödenmiş. Tahsil edilmemiş ücretlerin ise sezon sonunda ödeneceği söylenmiş fakat sürekli ödeme sürekli ertelenmiş. İşçi bir kadın 700 gün dayanmış ve alacağı 20 bin Euro’dan vazgeçerek Polonya’ya geri dönmüş.

Savcılığın iddianamesinde toplam 100 suç unsuru sıralanmış. Sanıklar hala ifade vermeyi reddettikleri için dava beklenilenden daha çok uzayacağa benziyor. Polonya’dan gelecek 30 tanığın da dinleneceği davada bir kararın çıkması ise Ekim ayının sonunda bekleniyor. Alman yargı makamlarının yasal zeminde bu ve bu gibi olayları takibinden bağımsız olarak sermayenin daha fazla kar hırsı ile insan ticareti ve kölelik koşullarında çalışmayı en önce emekçilerin en zayıf kesimlerine dayattığı bilinen bir gerçek. Ancak mültecilere bakış, göçmenlere bakış, mülteci işçilere bakış işçi sınıfına nasıl baktığınızın, emek dünyasına nasıl baktığınızın turnusol kağıdıdır.


 KÖLELİK GEÇMİŞİN KALINTILARI MI?

İnsan ticareti ve kölelik uzak bir geçmişin kalıntıları değil. Ölçüsüz emek sömürüsünün en aşırı biçimleri hala yaygın ve artarak devam ediyor. İLO’nun verilerine göre dünya genelinde kölelik koşullarında çalıştırılan 30 milyon, Global Slaver İndex’in verilerine göre ise 40 milyon insan olduğu belirtiliyor. Gerçek sayının ise daha yüksek olduğu tahmin ediliyor. İnsanların köle gibi çalıştırıldığı ülkelerin başında Hindistan, Çin, Pakistan, Nijerya, Etiyopya ve Rusya geliyor dense de emek sömürüsünün hakim olduğu tüm ülkelerde emekçi kesimleri köleleştirme eğilimi bukalemun gibi değişik biçimleriyle sürekli bir gündemde.

Hayatta kalma mücadelesi veren emekçiler, altınıyla ünlü Gana’da da kölelik sistemiyle çalıştırılmakta. 2022 yılında Dünya Futbol Kupasına ev sahipliği yapacak olan Katar’daki inşaatlarda çalıştırılan göçmen işçilerin durumu köleliği en bariz biçimiyle gözler önüne seriyor. Göçmen işçiler 50 derece sıcağın altında, günde 17 saate varan sürelerle çalıştırılıyor, susuz bırakılıyor, pasaportlarına el konuluyor, kaçmamaları için aylarca ücretleri ödenmiyor.

İLO’ya göre dünyada yaklaşık 1 milyon 200 bin kadın ve kız çocuğu zorla alıkonulup para karşılığı kaçakçılar ve fuhuş çeteleri tarafından satılıyor. Tecavüz ve işkenceye her dakika maruz kalan kadınların sayısı gün geçtikçe artıyor. Tayland’da yaşları 5 ila 14 arasında değişen çocuk işçi sayısı, nüfusun yüzde 13’ünü oluşturuyor. Sadece tarım ve yiyecek alanında değil, bundan daha vahim durumlarda çalıştırılan çocukların içinde olduğu sektörler: seks köleliği, insan ticareti, deniz ürünleri ve benzerleri alanlarda alıkonarak zorla çalıştırılıyor.

ALMANYA

Avrupa parlamentosunda girişimler olsa da Almanya, Avrupa Birliği İnsan Ticareti ile Mücadele Yasası’nı ancak 2016 yılında uygulamaya başladı. Alman Kriminal Dairesi’nin 2017 raporuna göre, insan ticareti yoluyla Almanya’ya gelen göçmen ve sığınmacı işçiler için emek sömürüsünün en yoğun olduğu alanlar öncelikle inşaat ve otel- lokantacılık sektörü. Ancak ev işleri, tarım ve taşımacılık gibi sektörler de emek sömürüsünün en ilkel yöntemlerine elverişli alanlar. 2017 yılında çoğu Doğu Avrupa dan olmak üzere toplam 180 mağdur tutanaklara geçmiş.

İNGİLTERE

Avrupa Parlamentosu’nun raporuna göre, Avrupa ülkelerinde, üçte ikisi kadın olmak üzere 1 milyonun üzerinde insan kölelik koşullarında çalıştırılıyor. Büyük çoğunluğu Avrupa’ya kaçak yollarla gelmiş olan ya da göçmen, sığınmacı statüsüne sahip olan kişiler, yakalanmak ve ülkelerine geri gönderilmekten korktukları için insanlık dışı muamelelere katlanarak yaşamlarını sürdürmek zorunda. İnsan hakları örgütünün verilerine göre İngiltere’de 13 milyonunun üzerinde insan kölelik koşullarında çalıştırılıyor. Gerçek sayının ise çok daha yüksek olduğu tahmin ediliyor. İnsan ticareti ve kaçak işçi çalıştırmanın getirisini fark eden şebeke ve işverenlerin günden güne artması nedeniyle 2015 yılında kölelik koşullarında işçi çalıştırmaya karşı yasa çıkarılmış. Aynı zamanda bu şebekeleri açığa çıkarmak ve yargılanmalarını sağlamak için AB İçişleri Bakanlığına bağlı Kölelik Karşıtı Komisyon teşkilatı kurulmuş.

İTALYA

İtalya’nın güneyinde narenciye tarlalarında kölelik koşullarında çalıştırılan işçilerin, ezici çoğunluğu Akdeniz üzerinden sığınmacı olarak gelen ve günlüğü 25 Euro yevmiyeye çalıştırılan, suyu, tuvaleti dahi olmayan, karton ve plastikten derme çatma yapılmış barakalarda konaklayan Afrikalı işçiler.

MALTA, POLONYA

Malta’da günde 12- 16 saate kadar çalıştırılan, dış dünya ile ilişkileri koparılarak fabrikalarda hapsedilen, Polonya’da aynı koşullarda, günde 12 saat çalıştırılan Kuzey Koreli işçiler.


İNSAN HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ

Madde 4
Hiç kimse, kölelik ya da kulluk altında tutulamaz; her türden kölelik ve köle ticareti yasaktır.

Madde 5
Hiç kimseye işkence ya da zalimce, insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele ya da ceza uygulanamaz.

Literatür önerisi:

Gilles Reckinger, „Bittere Orangen“

Evi Hartmann, “Wie viele Sklaven halten Sie?”

Close