Alman Sendikalar Birliği DGB, bu yıl 1 Mayıs için “Geleceği birlikte düzenleyelim” (“GeMAInsam Zukunft gestalten“) sloganını seçti. Çağrı günümüzün sorunlarına değinirken çözümlere ilişkin önerilerde sınırlı kalıyor. Hükümetin tek bir kelimeyle eleştirilmediği çağrıda somut talepler de yok.
UMUT YAŞAR
Dünya işçi sınıfı, Uluslararası Birlik, Dayanışma ve Mücadele günü 1 Mayıs’a üçüncü kez olağanüstü bir durumda hazırlanıyor. Korona salgınının üçüncü yılı, ikinci ayına girdiğimiz Rusya-Ukrayna savaşı, yüzde 8’i zorlayan enflasyon oranı, yoksulluğun tırmanışı, artan devlet borçları… Olumsuzluklar listesini uzatmak mümkün.
ÇOK ŞEY SÖYLEYİP BİR ŞEY SÖYLEMEME SANATI
Son yıllarda DGB’nin 1 Mayıs çağrı ve sloganlarına bakıldığında, “bunlar, çok şey söyleyip bir şey söylememe sanatını çok iyi biliyorlar” dememek işten bile değil. Bu yıl yayınlanan (bkz.: www.dgb.de) çağrı ve 1 Mayıs ana sloganı da böyle. “Barış”, “adalet”, “özgürlük”, “kendi kaderini tayin hakkı”, “insan hakları”, “sosyal birliktelik”, “ekonomik ve toplumsal dönüşüm” vb. özünde gerçekten önemli sözcükleri çağrıda bulmak mümkün.
EMPERYALİST PAYLAŞIM!
Fakat okurken, ilerleyen her satırda hayal kırıklığı yaşanıyor. Ukrayna’daki savaşın ve diğer savaşların uzamasına yol açan silah ticaretiyle, Almanya’nın Ukrayna’ya gönderdiği ve göndermeyi planladığı silahlarla, hükümetin ordunun silahlanması için bütçeden GSMH’nın en azından yüzde ikisini ve 100 milyarlık özel fon oluşturmasıyla ilgili tek bir kelime yok. Ama “bu savaş Avrupa’nın barış düzenine bir saldırıdır” deniliyor.
DGB, daha önce de yaşanan savaşı, “1945’den sonra sınırların zor yoluyla değişmesini hedefleyen ilk savaş” olarak değerlendirmişti! İlk savaş mı? 1991-2001 arası emperyalist güçlerin kışkırtmasıyla Balkanlarda yaşanan bir dizi savaş (“Balkan savaşları”) veya 1999’da NATO ülkelerinin 78 gün yoğun bombardımanı altında yaşanan Kosova savaşına ne demeli! 1991-2001 arası Yugoslavya’nın ülke sınırları defalarca zorla değiştirildi ve bugün yedi ülke ortaya çıktı. Ve önümüzdeki dönem burada yeni savaşların çıkması işten bile değil.
Dünyanın birçok yerinde verilen ulusal egemenlik savaşlarına gözlerini kapayanlara, örneğin Kürtlerin yaşadıkları coğrafyanın dört ülke arasında bölünmüş olmasını umursamayanlar (ki bu sınırların çoğu yine emperyalistler tarafından çizilmişti!), gerçekten Ukrayna halkının kendi kaderini tayin etme hakkından yana olabilirler mi! Ukrayna halkının ulusal egemenlik hakları Rusya ve ABD/AB-Almanya emperyalistleri tarafından son 20 yıldır ayaklar altına alınmaktadır, yaşanan savaş emperyalist paylaşım savaşıdır!
KRİZLERİN VE SAVAŞIN FATURASI…
İklimin ısınması, doğanın tahribatı, enerji sorunu, salgın hastalıkların artması, kapitalist sömürünün artırılmasını hedefleyen “dijitalleşme” ve “teknolojik dönüşüm” süreçleri, ekonomik krizler – tüm bunların faturası işçi ve emekçilere çıkartılıyor. 2008/2009 ekonomik krizinde olduğu gibi korona salgını döneminde de sermayeye yüzlerce milyar Euro’yla sübvanse eden devlet, Rusya’ya uygulanan ambargo bağlantılı ve savaş nedeniyle Ukrayna ile ticaret yapamayan sermaye güçlerinin de zararlarını karşılama kararı aldı!
Silahlanma giderlerini kamuoyuna açıklayan Federal Maliye Bakanı Christian Lindner, “bunu kim ödeyecek” sorusuna, “bunu çalışanlar ödeyecek, siz ödeyeceksiniz” diye yanıt vermişti.
Kim DGB çağrısında, “silahlanmaya hayır” veya “bu faturayı ödemeyeceğiz” gibi slogan arıyorsa, nafile boşuna arayacak. Bu yönde tek bir talep yok! Tek söylenen: “Mevcut krizleri finanse etmek için sosyal kesintileri reddediyoruz.”
Milyonlarca sendika üyesi (ve sendika üyesi olmayan) emekçi, bir işçi örgütü olduğunu söyleyen DGB’den çok daha somut talepleri hak ediyorlardı. Bu nedenle tüm işçi ve emekçiler 1 Mayıs’a gösteri ve mitinglerine somut talepler etrafında hazırlanmalı ve taleplerini alanlarda görünür kılmalı.