Written by 10:40 Allgemein

Gauck’u doğru tanıyalım

Hükümetiyle muhalefetiyle bütün burjuva akımların Joachim Gauck ismi üzerinde anlaşması elbette bir tesadüf değil. Uzlaşmanın bir yönünü iki cumhurbaşkanının görevini tamamlamadan istifa etmesi oluştururken, diğer yönü de, Gauck’un, biçilen role en uygun ismin olmasıdır.

Federal hükümet ve Sol Parti dışındaki muhalefet partileri, ucuz kredi, avanta ve basına tehditler yüzünden 17 Şubat günü cumhurbaşkanlığı görevinden istifa etmek zorunda kalan Christian Wulff’un yerine Joachim Gauck üzerinde anlaştı. CDU, SPD, Yeşiller ve FDP tarafından zaman geçirmeden üzerinde anlaşma sağlanarak 18 Mart’ta yapılacak Federal Temsilciler Meclisi’nde “bütün Almanya’yı kucaklayan akil adam” olarak sunulan Gauck’un Federal Almanya’nın 12. cumhurbaşkanı olarak seçilmesine kesin gözüyle bakılıyor.

 

MERKEL’İN YENGİLGİSİ
Hükümetiyle muhalefetiyle bütün burjuva akımların Joachim Gauck ismi üzerinde anlaşması elbette bir tesadüf değil. Bu gelişmenin bir yönünü önceki iki cumhurbaşkanının görevini tamamlamadan istifa etmesi oluştururken, diğer yönü de, Gauck’un, biçilen role en uygun ismin olmasıdır.
Siyasetin görece istikrarlı, burjuva partileri arasındaki çelişkilerin ve gerilimin daha düşük olduğu Almanya’da CDU/CSU ve FDP tarafından devletin bir numaralı koltuğuna oturtulan IMF eski Başkanı Horst Köhler ve CDU üyesi Aşağı Saksonya eski başbakanı Christian Wulff’un görev sürelerini tamamlamadan istifa etmek zorunda kalmaları, “en yüksek makamın” itibarını halk arasında önemli oranda sarstı.
Dolayısıyla ‚cumhurbaşkanlığı makamını‘ yeniden itibarlı bir kurum olarak lanse etmek için, muhalefet ve iktidarın ortak aday göstermesi; kurtarıcı rolünün de Gauck’a verilmesi yoluna gidildi.
Diğer taraftan Köhler ve Wulff’un istifaları, aynı zamanda, bu iki ismi cumhurbaşkanlığı makamına getiren Başbakan Merkel’in de bir yenilgisi olarak görülebilir.
GAUCK’U YAKINDAN   TANIYALIM
İnternet ansiklopedisi Wikipedia’da yer alan bilgilere göre, 1940 yılında Almanya’nın Rostock kentinde doğan Joachim Gauck’un hem annesi (1932’den itibaren) hem de babası (1934) Hitler’in partisi NSDAP’ye üye idi. İkinci Dünya Savaşı sırasında müttefik güçlerin yaptığı bombalamadan Gauck’un büyüdüğü Wustrow bölgesi etkilenmezken, baba annesinin evine Kızılordu’nun el koyarak kullandığı belirtiliyor. Babası bir süre İngiliz askerleri tarafından esir alınır.
Gauck ve ailesi Almanya’nın ikiye bölünmesinden sonra Sovyetlerin denetim altında tuttuğu Doğu Almanya’da kalır. Aynı kaynaklara göre 27 Haziran 1951’de annesinin doğum günü partisine katılmak üzere yol çıkan Gauck’un babası kimliği tespit edilemeyen iki kişi tarafından bir arabaya bindirilerek kaçırılır ve o tarihten sonra kendisinden haber alınamaz. Sovyet askerleri tarafından ajanlık yaptığı gerekçesiyle Sibirya’daki toplama kampına götürüldüğü ileri sürülür. Daha sonra Federal Almanya ile SSCB arasında yapılan pazarlıklara rağmen Gauck’un babası serbest bırakılmaz.
Gauck, daha sonra kaleme aldığı biyografisinde dünyaya bakışını “İyi bir anti-komünist olarak yetiştirildim” şeklinde özetliyor. Gauck, Demokratik Almanya Cumhuriyeti’nde (DDR) anti-komünistlik yapmaya en elverişli alan olan teoloji öğrenimine başlar ve papaz olur. 1982-90 yılları arasında Mecklenburg’da Kilise Müdürü olan Gauck, 1989’da DDR’de başlayan protesto hareketlerine aktif olarak katılır. DDR’in yıkılışının ardından 1990’daki seçimlerde Yeni Forum’un temsilcisi olarak Halk Meclisi’ne seçilir ve DDR’in istihbarat örgütü olan Stasi’nin yaptıklarını ortaya çıkarmakla görevlendirilir. İki Almanya’nın 3 Ekim 1990’da resmen birleşmesinden sonra da dönemin Başbakanı Helmut Kohl ve Cumhurbaşkanı Richard von Weizsäcker tarafından Stasi Dosyaları İnceleme Dairesi’nin başına getirilir ve siyaset dünyasında asıl olarak bu göreviyle tanınır.
Kendisini “liberal muhafazakar” olarak tanımlayan Gauck’un, sağcı çevrelerle bağlantı içinde olan Veldensteiner Kreis tarafından düzenlenen toplantılara NPD taraftarı olduğu bilinen Bernd Rabehl ile birlikte katılması da siyasi biyografisindeki bir diğer dikkat çekici noktadır.
GÖÇMEN, YOKSUL, SOL KARŞITI
Sözde “solcu” olan SPD ve Yeşiller tarafından 2000 yılında Christian Wulff’a karşı aday gösterilen “liberal muhafazakar” Gauck, tahmin edilebileceği gibi muhafazakar kesimden de geniş destek gördü. Hatta, böylesine tutarlı bir anti-komünistin nasıl olur da CDU/CSU tarafından aday gösterilmediği yazılıp çizildi.
İki yıl önceki çıkıştan büyük cesaret alan SPD ve Yeşiller, Wulff’un istifasından hemen sonra yeniden Merkel’e karşı “Gauck kartını” çıkardı ve istediklerini yaparak puan topladılar.
Bugün 72 yaşında olan müstakbel cumhurbaşkanı Gauck’un olaylara yaklaşımının kökeninde sol, yoksul ve göçmen karşıtlığı bulunduğu, son bir kaç aydır yaptığı açıklamalarda da görülüyor. Yoksullara ve göçmenlere hakaret eden Thilo Sarrazin’i partiden atmayan SPD, şimdi bu konularda Sarrazin’den pek de farklı düşünmeyen Gauck’u cumhurbaşkanlığına aday gösterdi. Sarrazin’in göçmenler konusunda savunduğu tezleri “cesur” olarak tanımlayan Gauck, kapitalizm karşıtı protestoları ise “budalaca” bulmuştu. Keza Gauck, SPD-Yeşiller Hükümeti tarafından karar altına alınan Hartz IV uygulamasını da “cesurca adımlar” olarak nitelendirmişti. Sarrazin de Gauck’un aday gösterilmesi üzerine “DDR’deki çabalarından dolayı bu insana saygı duyuyorum“ diyerek 2010 yılında cumhurbaşkanı olmasını istediğini belirtip desteklediğini açıklamıştı.
Gauck’un aday gösterilmesi sağcı-milliyetçi çevreler tarafından da sevinçle karşılandı. Sağcı Junge Freiheit gazetesi adaylığı “Cumhurbaşkanı biziz” başlığıyla verdi.
HERKESİN CUMHURBAŞKANI DEĞİL
Tabii onu cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturtacak güçler, Gauck’un sivri yanlarını törpüleyecek, ‚bütün toplumun cumhurbaşkanı‘ imajını bozmayacak bir makyaja başvuracaklardır. Ki ikinci kez adaylığı kesinleştikten sonra başlatılan imaj kampanyası da bunu gösterdi. Ancak bir kişi üstüne giydiği elbise ile nasıl değişik biri haline gelmiyorsa, Gauck ta bu makyaja rağmen, herkesin cumhurbaşkanı değil, kendisini aday gösteren ve seçecek olan neoliberal politikaların savunucularının temsilcisi olacaktır.

 

Yücel Özdemir

 

Sol Parti’nin adayı Beate Klarsfeld

Joachim Gauck’un adaylığına karşı çıkan Sol Parti, 73 yaşındaki Alman-Fransız gazeteci Beate Klarsfeld’i aday olarak gösterdi. Adaylık için daha önce adı geçen Prof. Christoph Butterwegge ve Federal Parlamento Milletvekili Luc Jochimsen adaylık teklifini geri çevirdi. Jochimsen, iki yıl önce de Sol Parti tarafından cumhurbaşkanlığına aday gösterilmişti.
Sol Parti Eşbaşkanı Klaus Ernst yaptığı açıklamada 18 Mart’ta yapılacak seçimlere katılacak ve Gauck’a oy vermek isteyenlere gerçek bir alternatif sunduklarını söyledi. Klarsfeld de yaptığı açıklamada amacının mümkün olduğu kadar geniş kesimlerden oy almak olduğunu söyledi.
Klarsfeld, 1968 yılında dönemin Başbakanı Kurt Georg Kiesinger’e, daha önceki NSDAP üyeliği nedeniyle tokat atmıştı. Klarsfeld daha sonra da geçmişte cinayetlere katılmış nazilerin peşine düşerek onları açığa çıkarmasıyla tanınıyor.

 

Almanya’da cumhurbaşkanı nasıl seçiliyor?

Almanya’da cumhurbaşkanı Federal Temsilciler Meclisi (Bundesversamlung) tarafından seçiliyor. Sadece cumhurbaşkanlığı için toplanan bu meclisin 1240 üyesi bulunuyor. Üyelerin yarısı Federal Parlamento milletvekillerinden, yarısı da her eyaletin nüfusuyla orantılı olmak üzere, meclislerde yer alan partilerin göndereceği delegelerden oluşuyor. Son duruma göre CDU/CSU’nun 487-490, SPD’nin 328, FDP’nin 136, Yeşiller’in 146, Sol Parti’nin 124 sandalyesi bulunuyor. Geriye kalan sandalyeler de NPD, Hür Seçmenler, Korsanlar gibi parti ve gruplar arasında dağılıyor.

 

Close