Written by 18:14 KADIN

Göçmen Kadınlar  Birliği 10. Kongresini gerçekleştirildi

Almanya Göçmen Kadınlar Birliği (GKB), 25 – 27 Nisan tarihleri arasında Kassel’de çeşitli şehirlerden dernek ve gruplardan kadınlarla bir araya gelerek gerçekleştirdiği kongresini başarıyla tamamladı. Kongre boyunca savaş ve militarizm, çalışma ve yaşam koşulları, artan ırkçılık, sağın yükselişi ve kadın politikaları gibi güncel gelişmeler ve konular üzerine tartışmalar yürüttüldü. Çalışma gruplarında GKB’nin çalışmaları değerlendirildi.

Cuma akşamı, akademisyenler Bahar Kılınç ve Gaye Yılmaz’ın katılımıyla gerçekleşen militarizm ve savaşın kadınlar üzerindeki etkileri üzerine söyleşide, savaşın kadınları nasıl etkilediği, savaş bölgelerindeki kadınların durumu ve barış ile ilgili talepler konuşuldu.

Cumartesi sabahının açılış konuşmasını GKB Başkan Ceyda Tutan yaptı. Tutan konuşmasında Koalisyon hükümetinin silahlanma ve savunma bütçesi ile ilgili aldığı kararların önceliklerinin kime yönelik olduğunu gösterdiğini, sosyal adalet ve eşitliğe yatırım yapmak yerine, silahlanma için ayrılan devasa bütçenin, kaynakların adil bir şekilde dağıtılmasını ve yaşam koşullarının

iyileştirilmesini talep eden herkesin ihtiyaçlarıyla çeliştiğini dile getirdi. Mevcut koalisyonun açıkça ırkçı bir göç politikası izlediğine ve kadın haklarının gündeminde olmadığına dikkat çeken Tutan, özellikle  kadınları etkileyecek olan daha zor yaşam koşullarına değindi. Göçmen Kadınlar Birliği’nin 20. yılını kutlayan Tutan, önümüzdeki dönemde kadın hakları ve eşit haklar için ortak mücadeleye devam edilmesinin önemini vurguladı ve herkese başarılı bir kongre diledi.

Sevinç Sönmez güncel gelişmelerin göçmen kadınları nasıl etkilediğine değinen bir değerlendirme yaparak dünya çapında uğruna mücadele edilen hak ve özgürlüklere yönelik saldırılardan, silahlanma ve buna ayrılan muazzam bütçelerden bahsetti. Sönmez ayrıca, düşük ücretli sektörde çalışmanın sorunlarına veyarı zamanlı işler ya da bakım işleri nedeniyle kadınların çalıştıkları halde geçinebilecekleri bir ücret kazanmalarının zor olduğuna dikkat çekti. Sönmez ayrıca yeni hükümetin politikalarından da bahsederek kadınları mücadele etmeye çağırdı. Bu değerlendirmenin ardından kadınlar bu sorunları işyerlerinde, semtlerinde ya da günlük yaşamda nasıl yaşadıklarına ilişkin örnekler verdiler, bölgelerinde kadınların bu sorunlar karşısında sürdürdükleri mücadelelere değindiler.

Öğle yemeğinde, çalışma grupları başlamadan önce, Kassel Belediyesi Fırsat Eşitliği Ofisi Başkanı Teslihan Ayalp bir selamlama konuşması yaptı. Ayalp, özellikle göçmen kadınlar olarak güncel sorunlara ve konulara dikkat çekmenin ve katılımın ne kadar önemli olduğuna değinerek kadın ve göçmen olarak, eşit hakların zorluklarına vurgu yaptı.  Ayalp,  ayrıca GKB’nin 20. Yılını kutlayarak desteğini ifade etti. DİDF Yönetim Kurulu adına Alev Bahadır’ın kongreyi selamlayan mesajı okundu ve ortak sorunlar için birlikte mücadelenin öneminin altı çizildi.

Cumartesi günü çalışma gruplarına ayrılan kadınlar farklı konularda tartışmalarını derinleştirme ve somut sonuçlar çıkarma şansı buldular. Akşam yemeğinden sonra ise birlikte eğlendiler. Pazar günü çalışmalarının bir çok yönünü değerlendirme ve önümüzdeki döneme ilişkin çalışmaların içerik ve yöntemleriyle ilgili kararlar alındı ve yeni yönetim kurulu seçildi. (YH)

Göçmen Kadınlar Birliği kongresinde delegelerin aldıkları kararların bir bölümünü özetleyerek paylaşıyoruz.

StGB 218`e hayır!

Erişebilir, güvenli ve ücretsiz kürtaj hakkımızı tamamen kazanabilmek için politik mücadelemiz sürüyor. Kürtaj hakkı, temel bir kadın hakkı olarak görülmeli ve korunmalıdır. Kadınlar kendi bedenleri ve kendi yaşamları hakkında kararları kendileri vermelidir!Kadının, kendi bedeni üzerindeki tasarruf hakkını engelleyen zihniyetle mücadele ediyor, erkeğin, devletin, egemenlerin kadın bedenine müdahalesine derhal son vermesini istiyoruz.

Kadının yeri evi değil, her yerdir!

Son dönemlerde başta Instagram ve Tik Tok olmak üzere sosyal medyada “Geleneksel eş” anlamına gelen “Tradwife” kavramı ve akımı romantikleştiriliyor ve özellikle genç kadınlara pembe bir dünya aşılanmaya çalışılıyor. Bu akım bir taraftan da Almanya’da ve tüm dünyada geleneksel ve aşırı sağcı, muhafazakâr ve milliyetçi partilerin propagandaları ile yeniden üretiliyor, karşımıza çıkarılıyor. Şiddetle mücadele yasası kabul edildi, ancak önemli boşluklar var. Mevcut taslak, özellikle mülteci ve aile birleşimi yoluyla gelen kadınların koruma alanlarına erişimdeki ayrımcılığı göz ardı ediyor. Muhafazakâr partiler kadınları geleneksel rollere geri itme çabasına arsızca devam ederken eşitlik mücadelesini geriletiyor. Bu gerileme salt kadınları değil, bütün bir toplumu etkiliyor. GKB olarak yıllarca kadınların özgürlük ve eşitlik haklarını kazanmak için verdikleri mücadelenin, böylesi akımlar ve geleneksel rollerin propagandası ile geriye götürülmek istenmesi nedeniyle öfkeliyiz.  Tüm kadınları özellikle genç kadınları, kazanılmış haklarına sahip çıkmaya, geleneksel rolleri parçalayıp yıkmaya çağırıyoruz.

Koalisyon sözleşmesi 

CDU, CSU ve SPD koalisyon hükümetinin imzaladığı koalisyon sözleşmesi, hukuk devletini zedeliyor, açıkça korku yaratıyor ve toplumu bölme amacı taşıyor. Hükümetin göç politikası, temel hakları ihlal ediyor, ayrımcılığı güçlendiriyor. Koalisyon sözleşmesi, işçi ve emekçiler, kadınlar, göçmenler, gençler, yaşlılar kısacası toplumun geniş kesimleri için haklarının kısıtlanması, koşullarının kötüleşmesi anlamına geliyor.

Savaşa ve silahlanmaya hayır!

Uzunca bir süredir savunma adına atılan her adım toplumun militarize edilmesi anlamına gelmektedir. Almanya, bu dönem NATO’nun hedefini de aşarak yüz milyarlarca Euro’yu orduya ve silah sanayisine aktararak sosyal alanlarda – sağlık, eğitim ve kadınlara yönelik destek hizmetlerinde iyileştirmeler yerine yine büyük kesintileri gündeme getirdi.  Savunma sanayii şirketleri rekor karlar elde ederken, hayat pahalılığı sürekli artıyor, sosyal yardımlar kesiliyor ve hastaneler kapatılıyor, kreşler, bakım hizmetleri, uygun fiyatlı konutlar ve kadın sığınma evlerinin genişletilmesi için para yok deniliyor. Düşük ücretler, artan yaşam maliyetleri ve neredeyse yaşamın her alanında kesintiye uğrayan sosyal yardım ve destekler, kadınların yaşam ve çalışma koşullarının giderek daha da zorlaşmasına yol açmaktadır.Bundeswehr’in okullarda ve kamusal alanlarda yürüttüğü askere alma kampanyaları gençleri sistematik olarak orduyla tanıştırıyor. Zorunlu askerlik hizmetinin -kadınlar için de- gündeme getirilmesi tartışmaları ise sürüyor. Avrupa ve Almanya’nın nükleer silahlardan arındırılmasını, yenilerinin konumlandırılmamasını istiyoruz. Savaşa ve silahlanmaya hayır! Silahlanma yerine eğitim, sosyal refah, sağlık ve korunmamız için para talep ediyor, bütün kadınları mücadele etmeye çağırıyoruz.

Irkçılık ve milliyetçiliğe hayır! İnsan haklarına yaraşır göç ve sığınma politikası

Uzunca bir süredir devam eden ırkçı ve milliyetçi propaganda ve bunun yarattığı etki yine gündemimizde. Göç ve güvensizlik, toplumsal cinsiyet eşitliği politikasına yönelik sağ popülist söylem ve saldırılar, temel hakların aşındırılmaya çalışılması politik tartışmaların ana gündemini oluşturuyor ve mevcut sorunları yaratanlar sorumluluklarını örtbas etmek için sorunların kaynağı olarak sığınmacılar ve göçmenleri gösteriyor, düşmanlık ve önyargı körükleniyor. Hükümetin koalisyon sözleşmesinde yer alan göç ve iltica politikasına ilişkin hükümler endişe veriyor. İkincil koruma hakkına sahip kişiler için planlanan aile birleşiminin askıya alınması ve ulusal sınırlarda planlanan geri çevirmeler, uluslararası insan hakları standartlarının açık ihlali. Evlilik ve aile, Anayasa, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, BM Çocuk Hakları Sözleşmesi gibi birçok belgenin özel koruması altındadır ve aile birleşiminin askıya alınması, bu hakka ciddi bir saldırıdır.  Sözkonusu değişiklikler, uluslararası hukukun yanı sıra çocuğun yüksek yararının önceliği ile de çelişmektedir. Devlet özel hayata ve aile hayatına müdahale etmek yerine bu hakları aktif olarak güvence altına almalıdır.  Afganistan ve Suriye gibi kriz bölgelerine yapılan sınır dışılar hem insan hakları açısından hem de hukuken de problemlidir. Sığınmacılar için zorunlu hukuki yardımın kaldırılması insan onuru ilkesiyle çelişmektedir. Koalisyon sözleşmesindeki bu maddeler geri çekilmeli, milliyetçi, ırkçı söylemler ve politikalara derhal son verilmelidir.

Eşitlik

Koalisyon sözleşmesinde toplumsal cinsiyet eşitliğine ilişkin vaat edilen tedbirler, somut uygulama stratejilerinin bulunmaması nedeniyle yetersiz ve muğlaktır. Gerçek eşitliğin sağlanabilmesi için yapısal dezavantajların ortadan kaldırılması ve ücretsiz bakım işlerinin adil bir şekilde dağıtılması acilen ele alınmalıdır. Bu hedeflerin uygulanması ve gözden geçirilmesine yönelik net tedbirler aynı anda sunulmadığı takdirde, 2030 yılına kadar eşit işe eşit ücret taahhüdü yeterli değildir. Kadınların istihdam olanaklarını güçlendirilmeli, eşit ücret uygulanmalı, tüm kadınlar için güvence sağlanmalı ve bakım işleri adil bir şekilde dağıtılmalıdır.

Bu temel konular başta olmak üzere, kadın, göçmen, işçi olarak yaşamlarımızı daha da zorlaştıran bu politikalara karşı mücadelemizi bulunduğumuz her ortamda sürdüreceğiz. Silahlanmaya karşı sosyal alanlara bütçe, ırkçılık ve milliyetçiliğe karşı ortak yaşam, savaşa karşı barış taleplerimizi yaygınlaştıracak, bu talepleri daha fazla kadının sahiplenmesini sağlamak üzere çok yönlü çalışmalar sürdürecek, eşitlik, adalet ve dayanışma için daha geniş ağlar oluşturma hedefiyle bize dayatılanlara karşı çıkacağız. Yerli ve farklı göç deneyimlerine sahip kadınların birlikte mücadelesini hep birlikte öreceğiz.  

Close