3 Ekim’deki barış gösterisini düzenleyen inisiyatifin koordinasyon komitesinde yer alan DİDF YK üyesi Yusuf As gösteri ve ülkedeki barış hareketi konusunda sorularımızı yanıtladı.
Kuruluşundan bu yana ‚Bir daha savaş asla‘ inisiyatifinin bir bileşenisiniz ve 3 Ekim’de ikinci kez büyük bir barış eylemi düzenliyorsunuz. Bu eylemle nasıl bir mesaj verilmek isteniyor?
Yusuf As: Ukrayna ve Filistin’deki durumun her geçen gün kötüleşmesini izlemeye devam edemeyiz. Filistin’de her gün yeni kurbanların haberini duyuyoruz. 40 binden fazla insan öldü ve çok daha fazlası yaralandı. İsrail hükümeti tüm uluslararası tepkilere rağmen savaş ve yıkım politikasını artıyor. Federal hükümet ise son birkaç ayda Gazze halkının çektiği acılardan birkaç kez bahsetti ama İsrail’e silah göndermeye devam ettiği sürece bunlar timsah gözyaşları bile değil.
Ukrayna’da da kimse diplomasiye güvenmiyor. Silah teslimatları devam ediyor. Bölgede savaşın tırmandırılmasına değil ateşkes ve barış ortamının sağlanmasına hizmet edecek bir politika talep ediyoruz.
Ağustos ayında, INSA anket enstitüsü tarafından Ukrayna savaşıyla ilgili bir araştırma yayınlandı; buna göre nüfusun yüzde 68’i barış müzakerelerinden yana. Yüzde 65’i ateşkesten yanayken yüzde 46’sı diplomasi eksikliğinden yakınıyor. Bu barış dileği bizim de motivasyonumuzun kaynağını oluşturuyor.
Diğer taraftan barış talebi sadece bir dış politika konusu değil. Almanya’da halkın yaşam koşullarını da yakından ilgilendiriyor. Bakım alanında, emeklilikte, sosyal yardımlarda, hastanelerde, eğitimde ciddi kesintiler yaşanıyor ama hükümet bir yandan da askeri harcamaları devasa oranda büyütüyor.
Ve eğer barış talebini daha da büyütmezsek, orta menzilli füzelerin Almanya’ya yerleştirilmesi gibi, ülkenin savaş ortamına daha fazla sokulması gibi gelişmeler gündemde.
İnisiyatifiniz, geniş bir kesimin biraraya gelmesini amaçlıyor, peki sendikaların barış konusundaki tutumu nasıl?
İnisiyatifimizde uzun süredir devam eden birçok barış aktivisti var. Bu aynı zamanda barış hareketinde bize bir dayanak sağlıyor. Sendikaların barış mücadelesine daha yakın ve güçlü katılımı konusunda ise hala katedilmesi gereken bir mesafe var. Ancak ver.di Stuttgart veya IG Metall Jena-Saalfeld gibi DGB’ye bağlı sendikaların tabanında giderek daha fazla barış talep ediliyor. Bazı sendika şubeleri 3 Ekim’deki eylemimize de destek veriyor ve otobüslerle harekete geçiyor. Yine duyarlı sendikacıların başlattığı “Silahlanmaya Karşı Sendikalar” girişimi de 3 Ekim çağrısı yapıyor. Şu anda üç yürüyüş kolundan birini, ver.di başkanı ve sendika konseyi üyesi (ver.di BUND) Olaf Harms’ın da konuşacağı bir “sendika bloğuna” dönüştürmeye çalışıyoruz.
Ver.di Münih’in inisiyatifiyle 13 Ekim’de Münih’te yapılacak barış gösterisi de, sendikalar içinde barış mücadelesine yönelik duyarlılığın arttığına işaret ediyor.
3 Ekim gösteri konusunda DİDF olarak ne yapıyorsunuz?
Barış mücadelesine ve somut olarak 3 Ekim’deki eyleme katılım konusunda göçmen kökenlilerde de duyarlılığı geliştirmeye çalışıyoruz. Savaş ve silahlanma politikasının etkileri göçmen kökenlilerde daha da belirgin. Sosyal kesintilerden daha çok etkileniyoruz. Ayrıca şu anda mültecilere ve göçmenlere yönelik ayrımcılığı, önyargıları ve milliyetçiliği artıran tartışmalar ve politikalar da savaş politikalarından bağımsız değil. Savaşlara neden olan ya da kışkırtanların hiçbiri kaçış nedenlerinden bahsetmiyor. Savaşlar mültecilerin gelmesinin ana nedenlerinden biridir. Bunu Ukrayna savaşından beri görüyoruz. Federal hükümet ya Alman silahlarıyla bu savaşlara doğrudan dahil oluyor ya da tam olarak buna yol açacak bir ABD-NATO stratejisini onaylıyor. Bu nedenle Berlin’deki barış eylemi için de ülke çapında seferber olacağız ve açılış mitinglerinden birinde de konuşma yapacağız.