Written by 10:25 HABERLER

Görünmez düşmana karşı Sovyet sağlıkçılarının zaferi

8 Mayıs 1945 Avrupa halklarının faşizmden kurtuluş günü ve insanlık tarihinin en korkunç savaşı olan 2. Dünya Savaşı’nın sona erişini anlatır. Sovyetler Birliği’ne saldıran Hitler’e karşı verilen inanılması güç bir savaaşın hikayesi belleklerde kalmaya devam ederken, Hitler faşizmine karşı verilen destansı mücadelenin dışında, büyük salgınla mücadele de geride büyük bir başarı hikayesi bırakmıştır.

Naziler işgal ettikleri bölgelerde kasıtlı olarak şehirleri, köyleri yaktı. Fabrikaları ve madenleri havaya uçurdu, okulları, hastaneleri, sanat anıtlarını, kütüphaneleri, tiyatroları ve kanalizasyonları yok etti. İşgalden kaçan insanlar bataklık alanlardan geçerek ormanlara sığındı. Bu koşullarda insanlar kolayca tifo, dizanteri ve diğer bulaşıcı has- talıkların kurbanı oldular.

1941-1945 yılları arasında Naziler 1.710 şehri, 70 binden fazla köyü, 98 bin çiftliği, 32 bin fabrikayı, 65 bin km demiryolunu yok etti. Salgınların savaşlara eşlik etmesi tesadüf değildi. Milyonların yaşadığı alanların, altyapının yok edilmesi, sağlık sisteminin çökmesi, beraberinde gelen açlık, ilaç eksikliği ve önleyici tedbirlerin artık normal şartlarda olmaması gibi etkenlerle birlikte, salgınların ortaya çıkması da kaçınılmazdı.

Bir taraftan korkunç bir savaş diğer taraftan 1942 yılında ortaya çıkan salgın, vatan savunmasında amansız bir mücadeleyi de beraberinde getirir. Salgının durmaması halinde Kızıl Ordu büyük bir güç kaybedecek aynı zamanda cephe gerisinde ciddi lojistik destek sorunu yaşanacak ve milyonlarca insan hastalık yüzünden ölecekti.

Aynı anda görünen ve görünmeyen iki düşmanla savaşmak elbette büyük zorluklar içeriyordu. Kitlesel ölümler gün geçtikçe çoğalırken acil

önlemler alınmalıydı. İlk yapılması gereken salgın hastalıklarla mücadele yöntemlerinin hayata geçmesi ve derhal bu salgının durdurulmasıydı ve bu cephedeki savaş kadar acildi.

Her şey cephe için, her şey zafer için!

Stalin’nin önerisiyle, 2 Şubat 1942’de Halk Sağlığı Komiserliği tarafından salgın hastalıkları önleme tedbirleri hakkında özel bir karar yürürlüğe girer.

Stalin en iyi kadrolardan oluşan doktorların bir araya getirilmesi çağrısı yaparak, özellikle Prof. Dr. Ermolieva’nın öncülüğünde bilim insanlarından oluşan bir ekibin kurulmasını ister. Salgını önlemenin en temel yolu hastalığa yakalananların dezenfekteyle birlikte aşı yapılması ve aşının bütün alanlarda hızlı bir şekilde tamamlanmasıydı. Fakat tıbbi ilaçların bölgelere aktarılması büyük sorundu. Naziler tıbbi ilaçları taşıyan trenleri havadan bombalayarak sürekli engelliyordu. Bu da salgının durdurulmasını güçleştiriyordu.

Ekibin başı Prof. Dr. Ermolieva aklına başka bir çözüm geldi: Geçici laboratuvarlar kurmak. İlk önce kendisi bunu dener. Sürekli bombardıman altında olan şehirde bir binanın alt katında bir laboratuvar kurmayı başarır. Burada kendi üzerinden deneyler yaparak antienfektif ilacını geliştirir. Burada binlerce aşı üretir. Bu laboratuvarlar gün geçtikçe çoğaltılır.

Ekipler oluşturulur. Epidemiyoloji ve mikrobiyoloji uzmanları, doktorlar ve gerekli gruplar ülke çapında görevlendirilir. Savaş tüm şiddetiyle devam ederken Sovyet sağlıkçıları disiplinli bir ordu edasıyla “Her şey cephe için her şey zafer için” şiarıyla gece gündüz demeden çalışmaya başlarlar.

Nazi işgali altında olan bölgelerde kaçan binlerce insan salgın nedeniyle yollarda ölüyor ve güvenli bölgelere geçiş esnasında ise salgın daha fazla yayılıyordu. Ve tüm kitle için tıbbi ve hijyen koşulları sağlamak imkansız gibi görünüyordu. Kolera, tifo, dizanteri gibi bir çok bulaşıcı hastalık aynı anda yayılıyordu. Hepsini aynı anda kontrol etmek gidişatı zorlaştırıyordu. Özellikle Kızıl Ordu’da yayılan salgının bir an önce önlenmesi gerekiyordu. Salgını kırmak için bulaşıcı olabilecek hastaların zamanında teşhisi ve acil hastanelerde tedavi altına alınması kararlaştırılır. Bununla birlikte enfeksiyon bulaşmış kişilerin yaşadığı alanların dezenfekte edilmesi ve giyeceklerin yakılması gibi uygulamalarla başlanır.

Savaşın ilk günlerinden itibaren, yaralı ve hastaları tedavi ve tahliye etmek için, 286 kalıcı ve 138 geçici askeri sıhhi tren, 295 hava ambulans uçağı ve 100 nakliye gemisi hastaneye dönüştürülür. Öncelikle salgının hangi bölgelerde yoğunluk içinde olduğu ve ne kadar insana bulaştığı tespitiyle birlikte hızlı bir şekilde büyük kentlerde aşılar yapılır. Mobil ekipler kurularak il, ilçelere sevk edilir.

Askeri sağlık ekipleri ve hijyen anti- salgın birimleri 44 bin 696 yerleşim bölgesini inceler ve 137 bin 364 tifo hastası tespit edilir. Alman işgali altındaki bölgelerde sivil nüfusun yüzde 70’ine tifo bulaşır. Nazilerin, işgal bölgelerindeki kamplarda tutulan insanlara, serbest bırakılmalarını umarak kasıtlı olarak tifoyu bulaştırırlar. Kamplarda serbest bırakılanların tedavisi için özel acil komisyonlar kurulur.

Askeri taburlara bağlı sıhhi ve epidemiyolojik birimler tarafından geçici hastaneler, yıkama üniteleri, dezenfeksiyon merkezleri hızlı bir şeklide inşa edilir. Prof. Dr. Ermolieva’nın başında bulunduğu ekip günde 50 bin kişiye aşı yapmayı başarır. 1 sene içinde milyonlarca insan tekrar sağlığına kavuşur. Sovyet halkının sağlığının korunmasında önemli bir rol oynayan askeri sağlık birimleri savaş boyunca, birliklerin beslenmesi, hijyen kuralların denetimi ve sağlık eğitimi gibi bir çok alanda disipline olmuş bir çalışmayla, salgın ve diğer hastalıklar büyük oranda kontrol altına alır. Sağlık çalışanların başarısı inanılmazdı.

Hayatını kaybedenlerini sayısı da azımsanmayacak büyüklükteydi. Savaş sonrası hayatta kalan 116 bin askeri sağlık çalışanı üstün başarılarından dolayı devlet tarafında ödüllendirilir. Ekibin başında bulunan 47 doktora, ki bunların 23’ü savaş sırasında ölürken, Sovyetlerin en büyük ödülü olan kahramanlık ödülüne layık görülür.

1942’de alınan kapsamlı önlemler son derece salgınında azalmasında etkili olur. Sovyetlerin Nazi işgaline karşı verdiği inanılmaz savaş, salgın karşısında da verilmiş ve inanılmaz bir başarı elde edilmiştir.

1943’de kolera, dizanteri, sıtma ve tifo Kızıl Ordu’da yüzde 3’e gerilemişti. 1944’da ise bu rakam 1,2’ye düşmüştü. Askeri ve sivil sağlık otoritelerinin sürekli koordineli gerçekleştirilen kapsamlı önlemleri, şiddetli savaş koşullarında bile birlikleri ve cephe gerisindeki halkı bulaşıcı hastalıklardan korumayı mümkün kıldı.

Böylece, Sovyetler Birliği salgın hastalıklara karşı geniş önleyici tedbirler, sivillere ve askeri birliklere hizmet etmek için tasarlanmış özel anti-salgın kurumlar ağına dayanan önlemler sistemi sayesinde, sadece faşistlere karşı değil salgınlara karşı parlak bir zafer elde etmiş; Sovyet halkını tehdit eden görünmez ama ölümcül düşman durdurulmuş ve neredeyse yok edilmişti.

Close