Written by 23:36 ÇALIŞMA YAŞAMI, HABERLER

Hamburg liman işçileri satışa karşı mücadele ediyor

 

 

Hamburg limanının satışına karşı liman işçilerinin tepki ve mücadelesi üzerine HHLA işyeri işçi temsilciliği üyesi Malte Klingforth ile görüştük.

ENDER SÖĞÜT

Liman işçileri şu anda, belediyeye ait HHLA’nin yüzde 49,9 hissesinin İsviçreli denizcilik şirketi Mediterranean Shipping Company’ye (MSC) satılmasına karşı mücadele ediyor. HHLA’nın Burchardkai terminalindeki işçiler iki gün boyunca “yasadışı” bir greve giderek Senatonun masaya oturmasını sağladı. Bu nasıl bir deneyimdi, Ver.di grevi destekledi mi?

SENDİKA BİZİZ

Ver.di hakkında konuştuklarında, çoğu insan sadece aygıttan bahsediyor. Benim için Ver.di her şeyden önce orada örgütlü olan aktif meslektaşlarımızdır. Yasadışı grevini duyduğumuzda şehir dışında bir işçi temsilciliği seminerindeydim, hemen gitmemiz gerektiğini fark ettik. Geçmişte, 1951’de bazı komünistlerin başına geldiği gibi, yasadışı bir grev sendikanın insanları üyelikten atması için bir neden olabilirken, bu kez durum farklı. Grev çağrısını sendika yapmamış olsa da, sendikanın kadrolu çalışanları tıpkı biz aktivistler gibi grevcilere karşı çıkmadı. Doğal olarak mücadeleyi destekliyoruz.

Bu durum nasıl ortaya çıktı ve işçilerin tavrı nasıl oldu?

Bana her şeyin Burchardkai’de öğle vardiyasının başlangıcını müjdeleyen bir mola toplantısıyla tetiklendiği söylendi. Orada HHLA’nın rakamları açıklandı ve HHLA’nın iflas ettiği söylendi. Tüm iş sözleşmeleri ve sosyal taahhütler hükümsüz kalacağı için bu durum işçiler arasında dehşete yol açtı. Öğle vardiyasında çalışan çok sayıda meslektaşımız kendiliğinden greve gitmeye karar verdi. Yüzde 100 katılım olmasa da çalışmayı durdurmaya yetecek kadar katılım oldu.

Diğer terminallerdeki işçiler greve katıldı mı?

Diğer iki HHLA terminalinde iş durdurulmadı. HHLA Yönetim Kurulu’nun Tollerort ve Altenwerder’i hızlı bir şekilde ziyaret ederek çalışmaya devam eden meslektaşlarına teşekkür ettiği söyleniyor.

Bunun nedeni neydi?

Tollerort’ta COSCO’nun limana katılması için aktif olarak kampanya yürüten bir işyeri temsilciliğimiz var. Bu da bence temsilciliğin çoğunluğunun genel olarak denizcilik şirketlerinin hissedarlıklarını ve bu özel durumda da kapitalizmin ne kadar acımasız olduğunu hafife aldıkları anlamına geliyor. MSC ile mantıklı bir pazarlık yapmanın mümkün olacağına inanıyorlar. Altenwerder’de aktif çalışanlar anlaşma söz konusu olduğunda tamamen bizim tarafımızdalar. BR başkanı ve işyeri temsilcileri görüşlerini oldukça açık bir şekilde ortaya koydular. Neden greve gitmediklerini bilmiyorum. Ancak şunu unutmamak gerekir ki Almanya’da yasadışı bir grev son derece sıra dışıdır.

YASADIŞI GREVE KATILIM YOĞUNDU

Bu grevi başlatmak işçiler için tehlikeli değil miydi?

Sonraki üç vardiyadaki meslektaşların, yani her zaman farklı bir grup insanın greve katılması iyi oldu. Bu, Burchardkai’de tek bir vardiya grubunun izole edilmesini önledi. Kitleler grevcileri koruyor. HHLA uyarı göndereceğini açıkladı, ancak yalnızca bir avuç meslektaşımız greve katılmış olsaydı, bildirimsiz işten çıkarılmalardan bahsediyor olacaktık. Greve katılan herkes neye bulaştığının farkındaydı ve benim için en dikkat çekici olan da bu. İşlerini ya da en azından ciddi misillemeleri riske attıklarını biliyorlardı. Ama yine de yaptılar. Bence bu, yaklaşan MSC anlaşması karşısında ne kadar çaresiz olduklarını gösteriyor.

Senato ile görüşme 13 Kasım 2023 günü gerçekleşti ve parlamento grupları ertesi gün soruları yanıtladılar. Umutsuzluk orada çözüldü mü?

Tıpkı Senato gibi parlamento grup temsilcileri de her şeyin harika olacağını iddia ediyor. Anlaşma HHLA için iyi, dolayısıyla liman ve Hamburg için de iyi, çünkü kasaya para girecek ve iş hacmi dolayısıyla istihdam da yaratacak. Ancak MSC’nin katılımı nihayetinde dönüşümü ilerletmeyi amaçlıyor. Bu da iş kaybı anlamına geliyor. Her şey siyah beyaz ortada. Yaklaşık bin tam zamanlı iş kaybından bahsediyoruz.

BEYAZ YAKALILAR YANIMIZDA

Limandaki büro çalışanları GHB’deki meslektaşlar bu kadar kötü etkilenmişse, anlaşmada onlara vaat edilen herhangi bir önlem var mı?

Senatörler sadece HHLA çalışanları için güvence olduğunu söylüyorlar. Ve GHB’nin gelecekte var olup olmayacağı ya da MSC için gerçekten çok pahalı olup olmayacağı konusunda şirket birliği ile anlaşmaya varılması gerektiğini söylüyorlar. Meslektaşlarımın bunu anladığını düşünüyorum. Aktif üyeler son birkaç yılda çok olumlu bir gelişme gösterdiler, öyle ki „Hiçbir yaka rengi bizi bölemez!“ sözünü gerçekten yaşıyorlar. Yani nerede çalışırsak çalışalım, hepimiz liman işçisiyiz. Ve bu saldırılar her zaman hepimiz için geçerlidir.

Ver.di tarafından yapılanları yeterli buluyor musunuz?

Hayır, kesinlikle değil. Çok daha fazla eyleme geçmemiz gerekiyor. Verdi’nin temel tutumu doğru: Bunu reddediyoruz ve buna karşı mücadele ediyoruz. Ancak mücadelenin kendisi hala yeterli değil. Hala biraz çaresizlik var. İnsanları nasıl harekete geçirebiliriz? Bu karamsarlığa nasıl karşı koyabiliriz? Mücadelenin zaten kaybedildiğini söyleyen insanlar var. Bir dakika önce değil de anlaşma imzalandıktan sonra kaybedildiğini söylemelerini nasıl sağlayabiliriz? Bu yüzden şimdi baskıyı arttırmalıyız. Ben bunu yapabileceğimize inanıyorum.

SIK SIK SOKAĞA ÇIKMALI

Sizce başka ne yapılması gerekiyor?

Bence şehirdeki atmosferi, kamuoyunu kazanmak da önemli. Bunun için de daha sık sokağa çıkmamız gerekiyor. Parlamento üyeleriyle HHLA anlaşmasının tartışılmadığı hiçbir halk toplantısı olamaz. İmza kampanyamız sırasında 3 Ekim’de neredeyse hep olumlu geri dönüşler aldık. Tartıştığımız önemli bir nokta da MSC’nin sermayesiyle katılmasının, siyasi yönlendirme kabiliyetinin ve dolayısıyla her liman merkezinin sonsuza kadar genişletilmesine karşı çıkma olasılığının ortadan kalkması anlamına geldiğiydi.

Bugün HHLA belediyenin elindeyken bile bu seçenek gerçekçi mi?

Hayır, mevcut sosyal koşullar altında bunun neredeyse imkânsız olduğuna inanıyorum, çünkü girişimcilere siyasi talimatlar vermek zordur. Piyasa ekonomisinin sorunu da bu. Mantıklı olan hiçbir şey yapılmıyor, sadece para kazandıracaksa yapılıyor.

İşçiler arasındaki rekabet düşüncesi nasıl? İşleri güvenli göründüğü sürece kargonun nereden geldiği umurlarında olmayabilir.

Bana 12 yıl önce sormuş olsaydınız, rekabet mantığının tam anlamıyla etkili olacağı çok açık olurdu. Ancak, bunun çökmekte olduğuna ve başkaları kötü gidiyorsa bizim de iyi gitmediğimizin farkına varılmasının giderek yaygınlaştığına ve bunun aktif işçiler arasında oldukça açık olduğuna inanıyorum. Diğer liman bölgeleri pahasına yük kazanmak bizim için olumlu bir şey değil.

30 SAATLİK İŞ HAFTASI

Hamburg liman çalışanları yakın gelecekte nelerle yüzleşmek zorunda kalacak?

Tam ücret ve personel eşitlemesi ile çalışma saatlerini önemli düzeyde düşürmekte kararlıyız. Şu anda haftalık çalışma sürelerinin 35’ten 30 saate indirilmesini tartışıyoruz.

Tam personel karşılığı mı? Bu, çelik endüstrisinin ya da GDL’nin talebinden çok daha kapsamlı.

Talebimiz yaklaşan otomasyon ve dijitalleşmeyle ilgili. Dönüşümün işimizi elimizden almak yerine kolaylaştırması için mücadele ediyoruz. İstedikleri kadar rasyonalize etsinler. Talebimiz tam ücret ve personel karşılığı çalışma sürelerinin düşürülmesi. Bunu Ver.di de tartıştık, en militan birimlerden biri olan liman işçileri olarak bu mücadeleyi önce biz üstleneceğiz. Görüşlerimizi Limanlar Büyük TİS Komisyonu’nda bir konu haline getirmeyi başardık. Eğer bunu bir TİS ile kabul ettirebilirsek, diğerleri de aynı şeyi yapabileceklerdir.

SİYASİ GREV HAKKI

Geleceği nasıl görüyorsunuz?

Bence sendikalar ve bir bütün olarak işçiler olarak çok daha fazla risk bilincine sahip olmamız ve daha fazla risk almamız gerekiyor. Sürekli birileri “Fransız koşullarına” sahip olmadığımızdan şikâyet eder. Neden sahip değiliz? Çünkü onları yaratamıyoruz. Bu ülkede siyasi grevler yasak, bunu sorgulamak gerekiyor. Siyasi grev hakkı aslında sermayenin lobicilik olanaklarının doğrudan karşılığı değil mi? Sonuçta işçi lobisi olarak bir bavul parayla ortaya çıkamayız. Sınıfımızın gücü para değil, kitlelerdir. Ayrıca yürürlükteki grev hakkı kısmen uluslararası hukuka da aykırı. Memurların grev yasağı AB hukukunu ve ILO sözleşmelerini ihlal ediyor. Ancak günün sonunda, bu bir yetki meselesi değil, yasadışı greve benzer bir eylem meselesidir. Varsayalım ki gerçekten bir genel grev çağrısı yapıldı ve ardından da tüm ülkede uygulandı. Bunu kimse engelleyemez. Bu durumda izin verilip verilmemesi tamamen önemsizdir. O zaman gerçekleşecektir. Ancak durumu kabul ettiğimiz sürece her şey olduğu gibi kalacaktır.

Malte Klingforth Ver.di sendikasında aktif mücadele eden Hamburg Limanı işyeri işçi temsilciliği üyesidir. BR, HHLA ve Eurogate terminallerinde yetki sahibidir. Kendisi 2008 yılından bu yana Hamburg Limanı’nda çalışmaktadır.

 

Close