Written by 15:48 HABERLER

I.S.A.R Germany’den Marlis Hesse: Çoğu zaman farklı ülkelerden olduğumuzu fark etmedik

YÜCEL ÖZDEMİR

6 Şubat’ta meydana gelen ve şimdiye kadar resmi olarak 40 binden fazla insanın hayatını kaybettiği Maraş merkezli depremde uluslararası dayanışma her açıdan büyük oldu. Birçok ülkede başlatılan maddi ve eşya yardım kampanyalarına halkın ilgisi yoğun oldu. Bunula birlikte tam 66 ülkeden kurtarma ekipleri, Türkiye’ye gelerek bizzat kurtarma çalışmalarında bulundular. Bunlar arasında yer alan I.S.A.R Germany (Uluslararası Arama ve Kurtarma Ekibi-Almanya), 45 kişilik bir ekip de, depremin ilk gününde Gaziantep üzerinden Hatay’ın Kırıkhan ilçesine ulaşarak, kurtarma çalışmalarına katıldı. Bir hafta boyunca bölgede kalan I.S.A.R Germany’den Marlis Hesse, yaşadıklarını ve gözlemlerini gazetemize anlattı.

Türkiye’deki depremden ilk olarak ne zaman haberdar oldunuz ve ilk tepkiniz nasıl oldu?

I.S.A.R Germany olarak kullandığımız bir uyarı aplikasyonumuz var. Bu uygulana üzerinden grup yöneticileri bilgileri paylaşıyor. İlk bilgiyi bu uygulama üzerinden aldım. Pazartesi günü saat 04.45 idi. Uyandım ve hazırlanmaya başladım.

I.S.A.R Germany ekibiyle Türkiye’deki kurtarma çalışmalarına katılmaya nasıl karar verdiniz?

Bu konuda öncelikle grup yöneticilerimiz karar veriyor. Bölgede işbirliği yaptığımız I.S.A.R Türkiye var. Onlarla da bağlantıya geçerek bölgeye en kısa zamanda ulaşmamız için girişimler başlatıldı. Bunların başında ise öncelikle gidilecek ülkenin daveti gerekiyordu.

Siz bu işi gönüllü olarak yapıyorsunuz. Yani asıl işiniz kurtarma ekibi değil. Ne zamandan beri gönüllü olarak bu “tehlikeli işi” yapıyorsunuz? Sizi bu “tehlikeli” görevi yapmaya asıl olarak hangi motivasyon sağlıyor?

Yaklaşık olarak 2016’dan bu yana gönüllü olarak kurtarma işinde görev alıyorum. Afetler sırasında ekranlarda gördüğüm görüntüler, fotoğraflar karşısında sadece bir yardımda bulunmaktan başka bir şey yapamıyordum. Doğrudan olay yerinde yardım etmek için gönüllü olarak I.S.A.R Germany’ye başvurdum. Olay yerinde olmak, daha fazla bir şeyler yapma isteğim beni buna itti.

Türkiye’de gitmeye karar verdiğinizde kaç saat içinde hazırlanabildiniz. Türkiye’dek kısa sürede bir davet aldınız mı?

Normal koşullarda ekibin 6 altı saat içinde havaalanında olması gerekiyor. Bu uyulması gereken kurallar arasında. Saat 11.00’de depoya vardığımda herşey hazırlanmıştı. Bir süre resmi davetin gelmesini bekledik. Gidilecek ülke resmi çağrı yapmazsa, gitmemiz mümkün değil. Resmi yazı geldikten sonra uçumuz başladı.

Bu resmi davet doğrudan Alman hükümetine mi yoksa bölgeye gidecek sivil örgüte mi geliyor?

Bu konuda gerçekten farklılıklar var. Ülkeler arasında doğrudan ilişkiler varsa doğrudan yollar tercih ediliyor. Bunun dışında ise uluslararası yardım örgütlerinin kayıtlı olduğu bir internet sitesi var ve ora üzerinden bilgiler alınarak, yardım edilecek bölgeye gidiliyor. Türkiye resmi yardım talep ettiğinde bu siteden de yayınlandı.

Almanya’dan Türkiye’ye doğru yola çıktığınızda depremin bu denli büyük bir felaket yarattığından haberdar mıydınız? Yoksa bölgeye ulaştığınız da mı durumu fark ettiniz?

Uçmadan önce bölgeyle ilgili olarak mümkün olduğu kadar fazla bilgi edinmeye çalışıyoruz. Ancak sonunda sadece genel bilgilere, rakamlara sahip olabiliyoruz. Olay yerine vardığınızda daha fazla bilgi sahibi oluyoruz. Bu sefer de öyle oldu.

Ekip olarak Gaziantep’e indikten sonra Kırıkhan’a gittiniz ve burada çalışmalara katıldınız. Burada basına da yansıdığı gibi 50 saatlik çalışmanın ardından 40 yaşındaki Zeynep’i kurtardınız. Maalesef Zeynep daha sonra hastanede hayatını kaybetti. Olayları bizzat yaşadınız. Neler hissettiniz?

Benim görevim olay yerinde koordinasyonu sağlamaktı. İhtiyaç duyulan malzemeleri sağlama, çevirmen ve otobüslerle ihtiyaç duyduğumuzda onları sağlamaktı. Zeynep’i kurtarma çalışması sırasında bütün ekip olarak oradaydık. Normalde vardiyalı çalışmamıza rağmen 12 saat boyunca aralıksız çalıştık. Zeynep’i kurtarmak için bütün gücümüzü kullandık. Kurtardığımızda sevindiğimiz kadar, öldüğünü öğrendiğimizde de o kadar üzüldük.

Daha önce başka ülkelerde de kurtarma çalışmalarında bulundunuz. Son Türkiye’deki kurtarma çalışmalarıyla kıyasladığınızda neler söylemek istersiniz?

2 yıl önce Haiti’de kurtarma çalışmalarına katılmıştım. Karşılaştırmak gerçekten çok zor. Her şeyden önce Türkiye daha tanıdık olduğu için, daha kolay olacağını sanıyordum. Burada Türkiye’den gelen arkadaşlarımız var, Türkiye’de tatil yapıyoruz. Başka bir bağlantımız var. Haiti’de konutların yapısı çok daha farklı. Türkiye’yi ise sanki ülkemizde bir şey olmuş gibi tanıdık gibiydi.

Televizyonlardan yansıyan görüntüler, gazeteler ve sosyal medyadaki haberler halkın öfkeli olduğunu gösteriyordu. “Devlet nerede?”, “Nerede yardımlar” sorusunu yöneltenler çoktu. Siz de buna tanık oldunuz mu?

Öfkeye değil, çaresizliğe tanık olduk. Kırıkhan’a vardığımızda gerçekten yardımlar daha ulaşmamıştı. Bizim bu bölgeye gitmemizi isteyen AFAD’tan çok az ekip vardı.

Sizce sadece az sayıda personel mi yoksa deprem konusunda hiçbir hazırlığın yapılmaması mı en büyük sorundu?

Bana göre asıl sorun hazırlıktan çok depremin etki alanının çok geniş olmasıydı. Kısa sürede bu kadar geniş bir bölgeye müdahale edecek bir örgütlenme yoktu. Gerçekten de çok zor bir durum.

Uluslararası dayanışma çok büyük oldu. Dünyanın birçok ülkesinden kurtarma ekipleri Türkiye’ye gitti. Siz de onlardan birisi oldunuz. Depremzedeler bu dayanışmayı fark etti mi? Nasıl tepki gösterdiler?

İnsanlar her yerde her şeyden önce bizi büyük bir umutla karşıladılar. Yalnız olmadıklarını gördüler ve bunu her fırsatta bize söylediler. Bazı yerlerde biz onların yardımı aldık. Çoğu zaman farklı ülkelerden olduğumuzu fark etmedik bile. Birlikte çalışmak, karşılıklı güven duymak çok daha önemliydi.

Almanya’ya geldiğinizde havaalanında aileleriniz, Türkiye kökenli göçmenler tarafından çiçeklerle karşılandınız. Neler hissettiniz?

Olağanüstü. Bazen insan neden bu işi yaptığını soruyor. Bunu gördüğümde yaptığımız işin ne kadar değerli olduğunu bir kez daha gördük. Gelenler küçük hediyeler getirmiş, küçük dövizler hazırlamıştı. Gerçekten de böyle karşılanmak anlatılması zor, olağanüstü bir duygu.

Geriye dönüp baktığımızda, 40 binden fazla ölü var ve enkazların altında kalanlar var. Almanya’dan daha neler yapılabilir sizce? Hem Alman devleti hem de yurttaşlar açısından…

Elbette yardıma devam. Maddi ve eşya yardımı gerekiyor. İnsani yardıma devam etmeliyiz. Her şeylerini kaybeden insanların yaralarını sarmak için elimizden geleni yapmamız gerekiyor.

Close