Written by 16:00 KADIN

Irkçılık ve cinsiyetçiliğe karşı eşitlik, barış ve dayanışma için tutum al!

PELİN ŞENER*

Göçmen Kadınlar Birliği’ne (GKB) bağlı dernek ve gruplar 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne yönelik hazırlıklarını sürdürüyor. Değişik şehirlerde kutlamalara, eylemlere hazırlanan kadınların gündemlerinde bu yıl birçok tema var; GKB üyesi kadınlar, savaş ve silahlanma, ırkçılık, hayat pahalılığı, çalışma koşulları, eşitlik ile ilgili bir çok talep etrafında kadınları, 8 Mart hazırlıklarına katıyor, buluşmalar ve tartışmalar gerçekleştiriyor.

GKB’nin bu yıl dikkat çekmek istediği konulardan biri yine eşitlik teması. Çünkü kadınlar ve kız çocukları halen dezavantajlı. Bazı alanlarda kısmi olarak atılan adımlara karşın cinsiyete dayalı ücret ayrımcılığı, cinsel taciz ve şiddet, ev işleri ve çocuk bakımının eşitsiz dağılımı, cinsiyete dayalı bakım açığı yani halen ağırlıklı olarak kadınların bakım işlerini üstlenmesi ile ilgili eşitsizlikler devam ediyor. Kadınlar ağırlıklı olarak düşük ücretli ve kısa süreli işlerde çalışmak zorunda bırakılıyor. Federal İstatistik Dairesi’nin geçen yılki verilerine göre kadınlar aynı işi yapmalarına karşın ortalama olarak erkeklerden saatte 4,46 euro daha az ücret alıyor. Vergilendirmedeki adaletsizlikler sürüyor, kadınlar çalışırken de yaşlılıkta da yoksulluğa itiliyor.

GKB bu sorunlar karşısında, 1 eurodan itibaren sosyal sigorta ve yaşanabilecek ücret, çalışmalarına karşın yoksul olmadan ve yardım almadan insanca yaşayabilmek için yasal asgari ücretin hayat pahalılığı da göz önüne alınarak yükseltilmesini, yıllarca düşük ücretli işlerde çalışmış olanların eksik emeklilik primlerinin, işverenler tarafından karşılanması ve eşit işe eşit ücretin herkes için geçerli olmasını talep ediyor.

SİLAHLANMAYA DEĞİL SOSYAL ALANLARA BÜTÇE!

Almanya’nın silahlanmaya ayırdığı bütçe durmadan artıyor. Bunun karşısında sosyal güvenlik, sağlık, eğitim vb. alanlara ayrılan bütçeler de kısıtlanıyor.  Kısıtlamalar bir çok alanı kapsıyor, çocuk ve gençlerin yoksulluk içinde yaşamasına karşı çocuk temel güvencesi bütçesi, konut yardımları, öğrenci bursları, engelliler fonu bunlardan bazıları.

Milyonlarca insan yeterli ve sağlıklı konut alanına sahip değiller, alınan ücretlerin ortalama yüzde 50-60 arası bir bölümü kira ve yan giderler için harcanıyor. Dolayısıyla yaşanan yoksulluğun önemli bir nedeni de –düşük ücretlerin yanı sıra- kiraların yüksekliği! Üstelik kadınlar aldıkları ücretin düşüklüğü ve kiraların yüksekliği karşısında da bir kez daha bağımlı hale geliyor. Buna ek olarak kadın sığınma evlerinin sayısı ve bütçelerinin artırılması, hiçbir kadın, genç kızın geri çevrilmemesi talebi de ne yazık ki halen aktüel. Korona salgınında “hastanelerde yeterli sayıda yatak yok” diyen hükümet partileri “sağlık reformlarıyla” onlarca hastaneyi kapattı. 2024 yılında 100’den fazla hastane iflasın eşiğinde.

GKB, barıştan vazgeçmeyeceklerini her fırsatta dile getiriyor ve “silahlanmaya değil sosyal alanlara kaynak ayrılsın” talebini ileri sürüyor. Savaştan en fazla zarar gören kadınlar ve çocuklar için silahlanmaya, çatışma ve savaşları şiddetlendirmeye yönelik bütün politikalara son verilmesini talep ediyor. Savaş nedeniyle kışkırtılan önyargılar karşısında Arap/Filistinli ya da İsrailli ya da farklı uluslardan halkların kardeşliği ve dostluğu için mücadele çağrısı yapıyor ve halkların ötekileştirilmesine karşı çıkıyor.

AYRIMCILIĞA VE IRKÇILIĞA HAYIR – HERKESE EŞİT HAKLAR!

Şu anda „geriye göç“ kelimesinin yaygınlaştığını ve birçok kişi tarafından dilden dile dolaştığını görüyoruz… Gizli toplantılarda göçmen ve sığınmacılara karşı ırkçı planlar yapılıyor.  İşe yarayan yaramayan göçmenlerden bahsediliyor. Başbakan Olaf Scholz, ırkçıların yaptığı gizli toplantıdan birkaç gün önce Spiegel dergisine verdiği bir demeçte, “Almanya’da kalma hakkı olmayanları artık büyük çapta sınır dışı etmeliyiz” ve “Daha fazla ve daha hızlı sınır dışı etmeliyiz” sözlerini sarfetti.

Ya da ekim ayı sonunda Almanya’nın en yüksek tirajlı gazetesi olan “Bild”, “Almanya, bir sorunumuz var” başlığı altında önyargıları kışkırtan bir “manifesto” yayınlayarak göçmenleri hedef haline getirdi. Göçmenler, savaştan kaçanlar, sürekli “güvenlik ve maddi sorun” yaratanlar olarak gösterildi. Ya da milyonlarca göçmen kadın hiçbir sosyal güvencesi olmayan çalıştırılıp, çalışırken de ve yaşlılıkta da yoksulluğa mahkum edilirken SPD/Yeşiller/FDP hükümeti, sosyal yardımları en fazla göçmenlerin aldığını ileri sürerek AfD gibi partilere zemin hazırladı. Milyonlarca kişi sokaklara çıkarak ırkçı ve ayrımcı politikaları protesto ederek Nazi döneminin kahredici sonuçlarını unutmadıklarını, bu gelişmelere karşı susmayacaklarını – susarlarsa bir gün sıranın onlara da geleceğini bildiklerini ortaya koyarak eylemlere katıldı. Irkçılığa karşı ortak yaşamı savundu.

Bütün bu sorun ve taleplerden yola çıkan GKB, bu yıl 8 Mart sloganını “ırkçılık ve cinsiyetçiliğe karşı eşitlik, barış ve dayanışma için tutum al” olarak belirledi. Hazırlıklarını sürdürürken kadınları güçlerini birleştirmeye, örgütlenmeye, eylemlere katılmaya çağırıyor. Zira bir yandan zor günler yaşıyoruz ama diğer yandan haklı taleplerimiz için mücadelemizin büyüdüğü ve daha geniş çevrelere ulaştığı günler de yaşıyoruz. Çünkü ırkçılığa karşı sokaklara çıkan milyonlar, talepleri için grevler yapan farklı işkollarından işçiler, bize sorunlarımızın çözümünün nerede olduğunu gösteriyor.

*Göçmen Kadınlar Birliği Yönetim Kurulu üyesi.

Close