Written by 15:22 uncategorized

Kişiler değişti peki politika!..

Federal Bakanlar Kurulu, bu ay başında aldığı kararla, ırkçı NSU tarafından işlenen seri cinayetler olayında hatalı oldukları gerekçesiyle Federal Polis Teşkilatı ve Anayasayı Koruma Teşkilatı’nın başına yeni isimler atadı. Almanya gibi bir ülkede sözkonusu iki önemli güvenlik biriminin yönetiminin istifaya zorlanarak bu şekilde değiştirilmesi, ilk bakışta büyük bir adım gibi görünebilir.

Ancak olayların gidişatına bakıldığında Federal Hükümet’in bu kararı, ırkçı cinayetleri aydınlatma ve ırkçı örgütlere karşı mücadelede köklü adımlar atma çabasından ziyade, faturayı birkaç bürokrata keserek asıl sorgulanması gereken resmi politika ve uygulamaların üstünü örtme çabası olarak dikkat çekiyor.
Çünkü istihbarat ve güvenlik birimlerinin ırkçı örgütleri denetlemek adına bu örgütleri bizzat kurup yönetmeleri, NSU örneğinde olduğu gibi 12 yıl boyunca cinayetler işlenmesine göz yumması birkaç bürokratın hatası, yanlışı ya da yönetim anlayışından değil daha sistematik ve daha vahim bir resmi uygulamanın varlığına işaret ediyor.
Irkçı cinayetlerin ortaya çıkmasının üzerinden bir yıl geçmesine ve demokratik kamuoyunun ısrarla yanıt beklemesine rağmen, olayın aydınlatılması bir yana belgeler imha edilerek, zanlılar serbest bırakılarak, yetki-sorumluluk karmaşası yaratılarak gerçeklerin üstünün kapatılmak istenmesinin başka bir izahı olabilir mi? Hükümet bu kararıyla, „işte sorumluları bulduk ve görevlerinden uzaklaştırdık“ diyerek olayın gerçek boyutlarıyla ortaya dökülmesinin önünü kapatmaya çalışırken; bir yandan da, „bu olay bize güvenlik birimlerimizde reform yapmamız gerektiğini göstermiştir“ diyerek, olağan dönemlerde gerçekleştirilmesi hayli zor olan kimi siyasi-bürokratik değişiklikleri yapma fırsatı buluyor. Böylece bir taşla iki kuş vurulmuş oluyor!
DEMOKRATİK KAMUOYU HALA YANIT BEKLİYOR
Sonuç olarak, güvenlik birimlerinin yöneticilerinin değiştirilmesi, demokratik kamuoyunun yanıt beklediği soruları gidermekten hayli uzaktır. NSU adlı ırçı terör şebekesi neden ve nasıl kurulmuşturİ devlet birimlerinin bu ve diğer ırkçı faşist örgütlerle bağlantıları nedir; ırkçı propaganda ve eylemlerle kışkırtıcılık yapıp gerek yerli gerekse göçmenlere vatandaşlara yönelik binlerce suç işlyeyen bu örgütleri ‚denetleme’ adı altında istihbarat elemanlarını hangi kurumlar neden ve ne şekilde çalıştırmaktadırlar? vb. Gibi birçok soru hala yanıtlanamamış, birkaç bürokratın ‚hata’ yaptığı açıklamasıyla olay geçiştirilmek istenmektedir.
Gerek hükümetin yaklaşımı, gerekse parlamento bünyesinde oluşturulan araştırma komisyonunun da bir yıla yakın bir süredir hatırı sayılır bir sonuç elde edemediği gözetildiğinde NSU olayının ancak demokratik örgütlerden oluşan bağımsız bir soruşturma inisiyatifi tarafından aydınlatılabileceği görünmektedir.
Tek tek yetkili ve görevlilerden elbette hesap sorulmalıdır ancak asıl sorun ırkçı örgütlere ve ırkçılığa karşı izlenen resmi politikanın sorgulanabilmesi, şimdiye değin yetkili makamların ve siyasi partilerin izleyegeldiği politika ve uygulamaların mahkum edilip edilmeyeceğidir. En son örneği NSU tarafından işlenen ırkçı cinayetlerde görüldüğü üzere ırkçı örgütler eliyle işlenen onlarca suça rağmen, NPD ve diğer ırkçı örgütlerin ve propagandalarının yasaklanması konusunda hükümet ve bazı muhalefet partilerinin ayak sürümesi ise daha fazla demokratik baskıya ihtiyaç duyulduğunu ortaya koymaktadır.
SORUN SADECE IRKÇI ÖRGÜTLER Mİ?
Diğer taraftan ırkçılık elbette ne salt etnik bir problem ne de Neonazi örgütlerle sınırlı bir sorundur. Yabancı düşmanlığı ve milliyetçi kışkırtmalar onun en görünen yüzü olsa da özünde, farkı etnik kökenlerden gelen ama aynı sosyal kaderi paylaşan emekçilere düşmanlık anlamına gelmektedir. Bu anlamda NSU gibi cinayet şebekelerine karşı mücadele, hükümetlerin ve resmi makamların etnik, dini motifler kullanarak körüklediği ayrımcı politikalara karşı mücadeleyle birleşmediği ölçüde etkisiz kalacaktır.
Yine aynı şekilde, farklı etnik veya dini kökenden emekçiler arasında ortak yaşamı ve birliği geliştirmeden, ırkçı örgütlerle ve ırkçı politikalarla başedebilmek mümkün değildir.
Bremen’de geçtiğimiz günlerde yaşanan ırkçı saldırı bu açıdan dikkat çekicidir. Saldırıyı gerçekleştirenler ‚bildik’ Neonazi gruplar değil, yıllardır aynı sokağı paylaşan komşulardır. Hükümetlerin, medyanın ve milliyetçi siyasetçilerin izlediği ayrımcı politikaların aynı işyeri, aynı okul veya aynı sokağı paylaşan insanlar arasında nasıl etki yarattığını gösteren küçük ama önemli sayılması gereken bir örnektir. Tekil bir örnek olarak olayın nasıl geliştiği bir yana, kışkırtıcı siyasetin yerli ve göçmenler arasındaki ilişkileri nasıl tahrip ettiği, önyargı ve korkuları nasıl körüklediğini bir kez daha göstermektedir.
Bremen’deki olay bu açıdan, sonuçları belki hemen ortaya çıkmasa da, işte, okulda veya semtte önyargıları gidermeye, birlik ve ortak yaşamı güçlendirmeye dönük girişimlerin ne kadar önemli olduğunu da göstermektedir.(YH)

 

’NSU Olayı’nın kısa kronolojisi

2000-2007: İçinde istihbarat ajanları da olan NSU adlı ırkçı grup aynı silahla 10 cinayet işledi.
Kasım 2011: Bir banka soygunu nedeniyle tesadüfi olarak NSU’nun varlığı ve işlediği cinayetler ortaya çıktı. Bilinen 3 eylemciden ikisi vurularak öldürüldü.
Kasım 2011: Anayasayı Koruma Örgütü, bu olaydan birkaç gün sonra NSU ile ilgili istihbarat bilgileri içeren belgeleri imha etti.
Ocak 2012: İçişleri Bakanı Hans-Peter Friedrich, ellerinde bulunan tüm belgeleri değerlendirdiklerini belirterek, „Federal makamların hatalı davrandığına dair şimdiye kadar bir bulgu yok. ellerinde bulunan tüm belgeleri değerlendirdiklerini belirterek, „Federal makamların hatalı davrandığına dair şimdiye kadar bir bulgu yok.“ dedi.
Şubat 2012: Olayla ilgili önemli bilgilere sahip zanlılardan biri olan Andre E.’nin cep telefonundaki bilgilerin Federal emniyet Teşkilatı görevlilerince silindiği ortaya çıktı.
Mayıs-Haziran 2012: Seri cinayetler olayına yardım ettikleri gerekçesiyle yakalananlardan 3 zanlı serbest bırakıldı.
Temmuz 2012: 12 yıldır görev yapan Federal Anayasayı Koruma Teşkilatı Başkanı Heinz Fromm ve kurumun iki eyalet başkanı istifa ettirildi.
Temmuz 2012: Federal Polis Teşkilatı Başkanı görevden alındı

Close