Mayıs ayında göreve başlayacak CDU, CSU ve SPD hükümeti, koalisyon sözleşmesi parti tabanları tarafından onaylanmak üzere. Peki bu koalisyon sözleşmesi kadınlar açısından ne ifade ediyor?
Kürtajın suç olmaya devam etmesi, LGBTİ’lerle ilgili geriye doğru planlar, bakım hizmeti yapan aile bireylerine maaş garantisi verilmemesi dışında kreş ve anaokulu yeri, emeklilik ve mülteci kadınlar konusunda da değişen bir şey yok. Bakım işleri yine kadınların sırtına yükleniyor. Yeterli yer olmaması nedeniyle çoğu kadın çocuğuna bakmak için iş hayatına atılamıyor veya evine geri dönüyor.
Seçim öncesi dönemde ülke genelinde aileler ve eğitimciler, kreş yetersizliği ve vasıflı eğitmen eksikliği nedeniyle protestolar düzenlemişti. Yeni koalisyon sözleşmesinde de bu konuda değişen bir şey yok. Borç freninden vazgeçilmesi sonrası “Kreşlere özel fon” talebi dilden dile dolaşıyor. Güvenilir olmayan bakım nedeniyle özellikle kadınlar çoğunlukla evde kalmak veya çalışma saatlerini daha da azaltmak zorunda kalıyor.
ÇOCUK BAKIMI
Yeni koalisyon hükümeti kreş sorununda neler vaat ediyor?
Koalisyon anlaşmasının “4.1. Aileler, Kadınlar, Gençler, Yaşlılar ve Demokrasi” bölümünde değerler çekici bir şekilde formüle edilmiş: “Aileleri ilgi odağına koyuyoruz, çocukların ve gençlerin iyi yetişmesini sağlıyoruz ve kadınların eşit katılımını güçlendiriyoruz” (koalisyon anlaşmasının 3107/08. satırı). Şimdi, kreşlerdeki felaket durumunu çözmek için bir ofansif planın uygulanacağını düşünen herkes hayal kırıklığına uğrayacaktır. “Güvenilir çocuk bakımı daha fazla vasıflı eleman gerektirir” (aynı yer. satır 3119). Aslında bu gerçeğin anlaşılması için yeni bir hükümete gerek yoktu. Bundan daha spesifik bir şey olamaz. Bu eğitimciler açısından çocukları eğitmek değil güvende tutmaya devam etmek anlamına geliyor. Artık ‘problem’ çocuklarla ilgilenen, iyi bir profesyonel çalışmadan, destekten söz etmek mümkün değil. Bir öğretmen, yetersiz personel nedeniyle sınıftaki aşırı hareketliliği nedeniyle bir çocuğu tutamadıkları için onu okuldan çıkarmak zorunda kaldıklarını anlatıyor. Geçmişte bu durum iyi idare edilirdi ve çocuğun şansı olurdu.
Göreve gelen hükümet, kadın ve aile alanında zarif ifadelerle dile getirilen niyet beyanlarına bağlı kalıyor. Örneğin, bir “Kalite Geliştirme Yasası” (QEG), daha fazla ayrıntıya girmeden dil testleri ve desteği vaat ediyor. Masrafı eyaletler ödeyecek. Muhtemelen bunu nakit sıkıntısı çeken veya hatta aşırı borçlanan belediyelere yansıtacaklar. Örneğin Tübingen, özellikle işçi ailelerinin aleyhine olacak şekilde, kreş ücretlerini artırarak açığı kapatmaya çalışıyor. Öncelikleri savaş hazırlığı için militarizasyon ve yeniden silahlanma. İktidardakiler, gelecekte gençliğin emperyalist bir savaşta boynunu ortaya koymak zorunda kalacağını hesaplıyorlar. Bundeswehr onlar için bir “işveren” gibi hareket etmeye hazır!
GERİCİ MÜLTECİ YASASI AİLELERİ PARÇALIYOR
Anne emekliliği gibi küçük tavizler planlanan sosyal kesintileri telafi etmiyor. Yoksulluk özellikle kadınlar arasında yaygınlaşıyor. Emekliler, mini işlerden şişe toplamaya kadar çeşitli işlerde çalışıyorlar.
Savaş hazırlıkları döneminde kadın ve aile politikası, mültecilerin “çocuklarının iyi yetiştirilmesinin” Almanya dışında gerçekleşmesi gerektiği fikrini de içeriyor. Yeni koalisyon aile birleşimini iki yıl süreyle askıya almayı planlıyor. Bu durum birçok aile için acı anlamına geliyor, kadınların ve çocukların kendi ülkelerinde acı çekmesine neden oluyor. Ailelerin parçalanması, mültecilerin Almanya’da kendilerini evlerinde hissetmelerini zorlaştırıyor. Hükümet partileribu aileleri umursamıyor. Bu durum, beklenen hükümetin mülteci politikasında kadınlara ve ailelere karşı özel bir düşmanlık sergilediğinin göstergesi. (YH)