Written by 17:00 HABERLER

Korona rejimi ve demokrasi sorunu

Deniz Çelik*

Korona salgınının başlangıcından bu yana, savaş sonrası Almanya’nın temel haklar üzerinde en büyük kısıtlamalarını yaşadık. Bunlar, halka açık yerlerde maske takma zorunluluğu, özel toplantıların iki haneden en fazla 10 kişi ile sınırlandırılması veya restoranların, yüzme havuzlarının ve spor kulüplerinin kapatılması gibi önlemlerdi. Bu sert önlemlerin amacı fiziksel teması en aza indirmek ve böylece sağlık sisteminin çökmesini önlemekti. Krizde, kar endeksli bir sağlık sistemi kapasite sınırlarına hızla ulaşmasının intikamını alıyor.

Pandeminin başlangıcındaki önlemlerin toplumsal kabulü ne kadar yüksek olduysa, son haftalardaki eleştiri de o kadar yüksek oldu. Çünkü ana kararlar arka odalarda Federal Başbakan tarafından 16 eyalet şefi ile birlikte alınıyor. Yöneticiler, tedbirleri yasal düzenlemelerle hayata geçirdiklerinden parlamento kontrolünden kaçıyorlar. Virüs hakkında çok az şey bildiğimiz ve krize hızlı tepki vermemizin gerektiği mart ayında, bu biraz anlaşılabilirdi. Ancak, kararların aylar sonra toplum ve parlamentoda herhangi bir ön tartışma yapılmadan alınması demokratik değildir. Aslında, parlamentolar artık karar veremiyorlar ve yetkileri yok edildi.

MUHALEFET TRİBÜNDEKİ SEYİRİCİ GİBİ

Muhalefet, seyirci tribünlerinden alınan kararları öğrenmeye mahkum edildi. Parlamenter demokrasinin temel ilkelerinden biri, toplumsal temel kararların hükümetler tarafından değil, yasama organı tarafından alınmasıdır. Buna rağmen Federal Hükümet, otoriter kriz yönetimi sürecini olabildiğince direnç görmeksizin ilerletmek için demokratik ilkelerden fedakarlık etmeye hazır olduğunu bir kez daha göstermektedir. Tedbirlerin demokratik meşruiyetten yoksun olması nedeniyle korona krizine parlamenter demokrasi krizi eşlik ediyor.

HALK ARASINDA DESTEK AZALIYOR

Demokratik meşruiyet eksikliğine ek olarak, şeffaflığın olmaması, önlemlerin halk arasında kabulünün azalması anlamına geliyor. Parlamentolardan farklı olarak, arka odalarda karar alma, halkı dışarıda tutuyor. Federal Başbakan ve eyalet şeflerinin görüşmelerde kendilerini nasıl konumlandırdıklarını, belirli önlemleri desteklemek için hangi argümanları kullandıklarını ve nihayetinde neye dayanarak karar verdiklerini kimse bilmiyor. Ve muhalefet karar verme sürecinin dışında kaldığı için, kriz stratejisine yönelik eleştiri ve krizin üstesinden gelmede alternatiflerin gösterilmesi yeterince görünür hale gelmiyor. Kamusal ve toplumsal tartışmaların olmaması, yöneticilerin önlemleri için yeterli gerekçeler sunmadıkları anlamına gelir. Çoğu zaman insanlar önlemlerin neden mantıklı olup olmadığını bilmezler. Sürekli değişen yasal düzenlemeleri takip etmek zordur, ancak bunlara uyulmadığı takdirde yüksek para cezaları uygulanmaktadır. Ve son olarak, en önemlisi, enfeksiyona karşı koruma toplumun tüm alanlarında uygulanmazsa, özellikle de güçlü kâr çıkarlarının olduğu yerlerde, güven azalır.

Örneğin mülteciler ve evsizler ortak yurtlarda barındırılır veya şirketlerde neredeyse hiç denetim olmadığı için enfeksiyona karşı koruma fabrika kapısının önünde sona ererken yöneticilerin kişisel sorumluluk çağrıları yapmaları dalga geçmek anlamına geliyor. İşletme sahipleri sorumlu tutulmazken sorumluluk halka devrediliyor. Sadece birkaç ay önce, Doğu Avrupa’dan getirilip insanlık dışı koşullarda barındıkları ve çalışmak zorunda bırakıldıkları görülen mezbahaların pandeminin itici gücü olduğu belirlendi. Federal Hükümet tarafından et endüstrisindeki dış ülkelerden işçi getirmeye yönelik iş sözleşmelerinin yasaklanacağı duyuruldu. Et endüstrisinin lobicilerinin baskısı sonrası artık bundan söz edilmiyor. Polis memurları, temas kısıtlamalarına uymadıkları için gençlere ve hatta öğrencilere para cezası verirken, enfeksiyon ve iş güvenliğini garanti etmeyen şirketler çok nadiren kontrol edildikleri için bu türden sonuçlardan korkmak durumunda değiller. Özel toplantılar iki hane ile sınırlıyken, 30’a kadar çocuk ve öğrenci sağlığın korunmasını önemli ölçüde artıracak olan sınıfları bölme ve havalandırma cihazları gibi önlemler olmadan saatlerce sınıflarda birlikte tutuluyor.

KARARLARDA GENİŞ KATILIM OLMALI

Kriz yönetimi kararları, ancak tedbirler güven verici ve geniş demokratik katılım yoluyla alınırsa başarılı olabilir. Bu nedenle önlemlerle ilgili kararların parlamentolarda maksimum şeffaflık ve netlikle alınması önemlidir. Ancak bu tek başına yeterli değildir. Toplumu, özellikle de ülkeyi her gün ayakta tutan emekçileri karar ve önlemlere dahil etmek önemli ve gereklidir. Pandeminin başlangıcında, örneğin sağlık personeli, eğitimciler, öğretmenler „sistem açısından çok önemli“ olarak kutlandı ama krizin üstesinden gelme konusundaki uzmanlıkları istenmiyor. İş sağlığı ve güvenliği konusunda da çalışanların söz hakkı yok. Otoriter tek sesli ve iktidardakilerin şeffaf olmayan kararları artık sona ermelidir. Krizle nasıl başa çıkılacağına dair geniş ve toplumsal bir tartışma için, Hamburg’da bir Korona Konseyi kurulmasını öneriyoruz.

Çünkü bir krizde daha az değil daha fazla demokrasiye ihtiyaç vardır!

* Hamburg Eyalet Parlamentosu Milletvekili (Die Linke)

Çeviren: Semra Çelik

Close