Zaman gazetesinin Avrupa Yayın Müdürü Mahmut Çebi’ye göre bu sorunun yanıtı “evet”. Çebi, Türk-Alman Olimpiyatları’nı eleştiren demokrat ve sol görüşlü insanlara şöyle yanıt veriyor: “Alman felsefeci Karl Marx’ın, halkların kardeşliği ütopyasını hayata geçireceğini iddia eden Sovyetler Birliği dağıldı. Sosyalist blok çöktü. Geriye bir tek gariban Küba kaldı. Şimdi ortada kalan bu ütopyayı kim gerçekleştirecek? (…) “Bak tam 140 ülkeden gençlerin katıldığı bir Türkçe kültür olimpiyatı her sene Türkiye’de düzenleniyor mu? Bu olimpiyatlara her din, her millet, her ırktan kız-erkek binlerce genç seçmeler vasıtasıyla katılıyor mu? Bunlar Türkiye’de muhteşem bir kardeşlik tablosu sergiliyorlar mı? Marx’ın hayalinin gerçekleşmesi için belki milyonlarca insanın ölmesi gerekirken bu organizede bırak öldürmeyi herkes adeta yeniden dirilip insanlığını keşfediyor mu? Her ülke vatandaşları bu vesile ile birbirlerini sevip kalıcı kardeşlikler kuruyor mu?”
Yani, Gülen Cemaati her yıl gerçekleştirdiği “Türkçe Olimpiyatları” ile Marx’ın din, dil, renk farkının olmadığı bir dünya özlemini gerçekleştiriyormuş. Bu nedenle solcuların kıskanmak yerine desteklemesi gereken bir organizasyonmuş…
Hiç şüphesiz, Marx’ın hayalini kurduğu dünya insanlar arasında din, dil, ulus, renk farkının gözetilmediği, sınırların olmadığı, herkesin refah içinde yaşadığı bir dünya idi.
MARX ANCAK BÖYLE KARİKATÜRİZE EDİLEBİLİR
Ancak Marx’ın hayalini sadece “halkların kardeşliği ütopyası” ile sınırlandırmak, Marx’ı daraltmak, karikatürize etmek olur. Zaten Sayın Çebi de daha çok işin bu karikatürize haliyle ilgilenmeyi tercih ediyor.
Halbuki, meselenin özü Gülen Cemaatinin genel olarak dünya görüşü ve bu görüşe bağlı olarak yürüttüğü girişimlerdir. Ve bunlar hakkında görüş bildirmeye, eleştiride bulunmaya karşı gösterilen tahammülsüzlük, aslında bu cemaatin gerçek karakterini yeterince ortaya koyuyor. Son tartışma, 29 Nisan günü Frakfurt’ta yapılan “Türk-Alman Olimpiyatları”na yönelik eleştiriler ve Hessen Başbakan Yardımcısı Jörg-Uwe Hahn’ın bunlara himayelik etmesinden kaynaklanıyor.
Elbette, asıl amacı ‘uyuma destek, farklı kültürler ve inançlar arasında saygı ve hoşgörüyü sağlamak’ olmayan cemaate bir eyaletin maddi ve manevi olarak sahip çıkması, ev sahipliği yapması eleştirilebilmeli, bu konuda kaygılar ve endişeler dile getirilmelidir. Gülen Cemaati mensupları da bu eleştirilerin üstünü örtmek yerine eleştirilere somut yanıtlar ve açıklamalar getirmelidir.
MİSYONERLİKTEN BAŞKA BİRŞEY DEĞİL
Türkçeyi ve İslam’ı, Türk ve Müslüman olmayan kesimler arasında yaygınlaştırmaya, bu amaçla yeni insanlar kazanmaya çalışan Gülen Cemaati, düpedüz ‘misyonerlik’ yapmaktadır. Bu misyonerlik çabasının verdiği sonuçlar karşısında kendisini tutamayıp gözyaşına boğulanların sayısı hiç de az değildir. Gözyaşının dökülmesine neden olansa, daha önce hayal bile edilmeyen, bir Alman’ın, Endonezyalının, Nijerlinin, ABD’linin su gibi Türkçe konuşması, türküler söylemesi, şiirler okumasıdır.
Dolayısıyla Türkçe Olimpiyatları’nı “uyuma destek” gibi göstermek, hele bir de bunu “Marx’ın hayalini gerçekleştirmek” diye sunmak, ikiyüzlülüğün yanı sıra bir yandan köylü kurnazlığı, bir yandan da “sol kesimde” de sempati yaratma manevrasından başka bir şey değildir.
CEMAAT KAPALI BİR KUTU GİBİ
Türk-Alman Kültür Olimpiyatları öncesinde, Hessen eyaletinde Gülen Cemaatine yöneltilen eleştirilerin başında saydam olmaması geldiği ifade edilerek bu nedenle Eyalet Başbakan Yardımcısı Jörg-Uwe Hahn’ın himayelikten vazgeçmesi istendi.
Başta Yeşiller Partisi Milletvekili Mürvet Öztürk olmak üzere, bazı politikacılar ve gazeteciler, başbakan yardımcısının cemaate bu denli açık bir şekilde destek vermesinin yanlış olduğunu dile getirdiler.
Eleştiriler basında geniş bir şekilde yer aldı. Ne var ki Almanya’da Gülen Cemaatinin etkinlikleri ilk kez bu denli yüksek düzeyde desteklenmiyor. Her yıl ramazan ayı sonunda cemaate bağlı medya organları tarafından Berlin’de düzenlenen iftar buluşmasına çok sayıda bakan ve bürokrat katılıyor. Siyasilerin gözünde cemaat normal bir sivil toplum örgütü görünümünde. Sol Parti milletvekilleri tarafından yöneltilen soru önergelerine hükümet tarafından verilen yanıtlar da bunu kanıtlıyor.
Dolayısıyla Almanya’nın Gülen Cemaatiyle içli dışlı olmasına şaşmak gerekiyor. Etkinliklere katılanlar, destek verenler kime, neden destek verdiklerini yeterince iyi biliyor. Çünkü, Cemaat tarafından son yıllarda Almanya’nın pek çok kentinde kurulan özel liseler, maddi kaynağını asıl olarak eyalet bütçelerinden alıyorlar.
CEMAATİN MERKEZİ REN-MAİN
Almanya’da son yıllarda yükseliş içinde olan Gülen Cemaatinin merkezi Ren-Main Bölgesi olarak gösteriliyor. Zaman gazetesi, Fontäne Matbaasi, Samanyolu Avrupa, Ebru TV, Zukunft dergisi, özel okullar ve ders yardım kurslarının koordinasyonunu yapan Akademy e.V., matematik dalında yarışmalar düzenleyen Pengea Eğitim Merkezi bu bölgede bulunuyor.
YÜCEL ÖZDEMİR
TÜRKÇE OLİMPİYATLARI NEDEN TÜRK-ALMAN KÜLTÜR OLİMPİYATLARI OLDU?
Genel olarak Gülen Cemaatinin Almanya’da eğitim sorunu üzerinden nasıl güçlenip serpildiğini ve buna Alman devletinin nasıl destek olduğu biliniyor. En son Frakfurt Festhalle’de yapılan ve 8 bin kişinin katıldığı “Türk-Alman Kültür Olimpiyatları” asıl olarak bu yıl 10.’su yapılan “Türkçe Olimpiyatları”nın Almanya ayağını oluşturuyor.
30 Mayıs-14 Haziran tarihleri arasında 135 ülkeden bin öğrencinin katılımıyla İstanbul’da gerçekleştirilecek olimpiyatlar öncesinde Gülen Cemaatinin okullarının bulunduğu ülkelerde ön elemeler yapılıyor. Elemelerde genellikle yarışmanın yapıldığı ülkelerin çocukları Türkçe şarkılar/türküler söylüyor, şiirler okuyor.
Gülen Cemaati’ne yakınlığıyla bilinen Türkçe Öğretimi Derneği (TÜRKÇEDER) tarafından düzenlenen olimpiyatların amacı şu şekilde ifade ediliyor: “2006 yılından bu yana Türkçemizi dünyada hak ettiği konuma getirmek, dilimizin daha yaygın bir şekilde kullanılmasını sağlamak ve Türkçeyi en iyi öğrenenleri ödüllendirmek amacıyla çeşitli faaliyetler düzenlemektedir”.
Dolayısıyla ortada Sayın Çebi’nin ileri sürdüğü gibi Marx ütopyasının “ü”sünden bile eser kalmamış durumda! Ama, Gülen Cemaati kendisini koşullara uydurma ve gerçek amacını gizlemede usta olduğu için, örneğin Almanya’daki olimpiyatları doğrudan “Türkçe Olimpiyatları Almanya Elemeleri” olarak yapmak yerine buna “Türk-Alman Kültür Olimpiyatları” adını takarak, görüntüde de olsa bütün ile bağını gizlemeyi tercih etmiştir.
Burada diğer ülkelere göre bir diğer önemli fark da, katılımcılarının ezici bir bölümünün Almanya’da doğup büyüyen Türkiye kökenli çocuklar olmasıdır.
Dolayısıyla, Gülen Cemaatinin Almanya’da doğrudan “Türkçe Olimpiyatları” yapmasıyla Başbakan Erdoğan’ın ünlü “Asimilasyon insanlık suçudur” açıklaması arasında öz bakımından bir fark yoktur ve Alman kamuoyunun buna daha mesafeli durup şüpheyle bakacağı aşikardır.