YÜCEL ÖZDEMİR
Son yıllarda gençliğe takılan “Z kuşağı”, “Greta (Thunberg) kuşağı”, “İklim kuşağı” sıfatlarına Almanya’da bir de “Merkel kuşağı” eklendi. 2005’ten itibaren tam 16 yıl boyunca başbakanlık koltuğunda oturan Angela Merkel döneminde doğan gençler her ne kadar önümüzdeki pazar genel seçimlerde oy kullanma hakkına sahip olmasalar da siyasi gelişmelere, sokakta verdikleri mücadeleyle damgalarını vurdular. “Merkel dönemi” kapanırken sokaktaki hareketin şimdi etkisinin sandıkta hissettirmesi bekleniyor.
Bugün bir kez daha Almanya genelinde on binlerce ilkokul, lise ve üniversite öğrencisi küresel ısınmaya karşı yaşanılabilir bir dünya için sokakta. İsveçli Greta Thunberg şahsında sembolize olan “Friday for Future – FFF” (Gelecek için Cumalar) son yıllarda ortaya çıkan en önemli gençlik hareketi olma özelliği taşıyor.
Belirtmek gerekiyor ki; gençlik son yıllarda sadece küresel ısınma ve çevre konularında değil, aynı zamanda konut, eğitim, ırkçılık, temel haklar gibi konulara da duyarlı. Birçok eylemde gençlerin ağırlığı hemen fark ediliyor. Zira Almanya’da özellikle üniversiteli gençliğin sorunları giderek artıyor. İki gün önce yayımlanan bir raporda özellikle büyük kentlerde yüksek kiralar nedeniyle gençlerin barınması neredeyse imkansız hale geliyor. Münih’te 30 metrekarelik bir oda için 800 avroya kadar kira talep ediliyor.
Hem eylemler hem gelişmeler gençliğin Almanya ve dünyanın gidişatına seyirci kalmadığını açık olarak gösteriyor. 2019’daki Shell Gençlik Araştırması’nda gençlerin yüzde 41’i politik gelişmelere ilgili olduğunu ifade etmişti. Bu oran 2010’da yüzde 37 idi.
Benzer bir tutumu oy kullanmada da görmek mümkün.
Akıllı telefonlarla büyüyen bir nesil olma özelliği taşıyan “Merkel kuşağı” pek çok şeyin farkında. Hükümet partilerini yerden yere vuran “Rezo”nun filmleri YouTube’de kısa sürede milyonlarca genç tarafından izleniyor.
Denilebilir ki; 1968 gençlik hareketinden sonra Almanya’da gençliğin siyasi tercihlerinde ikinci kez önemli bir değişim yaşanıyor. Çevre ve iklim üzerinden tutum belirleme ve buna bağlı ayrışmalar söz konusu. Ebeveynleri muhafazakar, neoliberal partilere oy veren gençlerin çoğu artık, söylediklerinin ne kadarını yerinde getireceğinden bağımsız olarak, diğer partilerden “farklı” görünen Yeşiller’e destek veriyor.
2017’deki genel seçimlerde en fazla Merkel, “Merkel kuşağı”ndan oy kaybına uğramıştı.
Bu seçimlerde de benzer bir tablonun ortaya çıkması bekleniyor. Özellikle toplam seçmenlerin yüzde 9’una yakınını oluşturan 18-29 yaş grubundakilerin hükümet partilerine sırt çevirdikleri anlaşılıyor. Son kamuoyu yoklamalarında Yeşillerin 18-29 yaş grubundan alacağı oy yüzde 33’e kadar yükselmiş durumda. Bu ülke ortalamasının iki katı demek.
Merkel’in partisi CDU/CSU’nun bu gruptan alacağı oy oranı ise yüzde 13’e kadar düşmüş görünüyor. Bu da ülke ortalamasının ancak yarısına tekabül ediyor. Gençlerden en fazla oy alan diğer parti “smart” görünen, neoliberal görüşleriyle bilinen FDP (yüzde 17) olurken, en düşük oyu aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) olduğunu belirtmekte yarar var.
Her genel seçim öncesinde okullarda 18 yaş altı, -tam da “Merkel kuşağına” denk gelecek bir kitle- gençler arasında yapılan seçimlerde Merkel’in partisi yüzde 16 ile üçüncü sırada kadar düşüyor. Bu yaş gurubunda olanlar arasında Yeşiller yüzde 21 ile birinci parti.
Toplamda genç kuşakların siyasi eğilimin ırkçı olmayan partilerden yana olduğu açık arayla görülebiliyor. Avrupa ve dünyada sağ-muhafazakar ve aşırı sağ partilerin güç topladığı bir dönemde Almanya’da genç nesillerin sistemin büyük patilerinden uzaklaşması aynı zamanda bir değişim arzusunu ortaya koyuyor.
Bu tablodan bakıldığında gençliğin tercihlerinin sandıktan çıkacak sonuçları etkileyeceğini bugünden söylemek mümkün. Hükümet ortaklığına hazırlanan Yeşiller gençliği yedeklemek için her türlü yola başvuruyor. Bugünkü eylemlerde de muhtemel Yeşil siyasetçiler boy gösterip, gençlerin desteğini ve sempatisini kazanmaya çalışacaklar.
Ne var ki, Yeşiller, gençliğin sokakta ve sandıktaki değişim isteğine yanıt verecek bir parti değil. Bir taraftan küresel ısınmanın durdurulması çağrısı yaparken, diğer taraftan küresel ısınmaya yol açan otomobil tekelleriyle kol kola… “Yeşil ekonomi” adına öne sürülenler asıl olarak kapitalist rekabetin, sanayinin dönüştürülmesi yoluyla devam etmesini içeriyor. “Çevre dostu kapitalizm” hayali yayılıyor. Asıl olarak kapitalist rekabetin dünya çapında küresel ısınmaya yol açtığı gerçeğini bir yana bırakarak, bireysel sorumlulukların yerine getirilmesiyle sorunun giderilebileceği öne çıkarılıyor.
Bu nedenle bugün gençlik için bir “alternatif” görünen Yeşillerin gerçekte diğerlerinden farklı bir parti olmadığı da zamanla görülecek. Önemli olan görülmeye başlandığında antikapitalist bir güce dönüşüp dönüşmeyeceğidir.
Almanya’da gençlik cephesinde yaşananlar sandıktan nasıl bir tablonun çıkacağından bağımsız olarak gelecek açısından umutlu olmak için birçok neden olduğunu gösteriyor.