Written by 10:01 HABERLER

Nükleer santralleri çevre hareketinin mücadelesi kapattı

Almanya nükleer enerjiyle tamamen vedalaşmaya hazırlanıyor. Bir süredir nükleer santrallerini kademeli olarak kapatan ülkedeki son üç nükleer santral de 15 Nisan cumartesi günü kapatıldı. Böylece son nükleer santraller, Stuttgart yakınlarındaki Neckarwestheim, Bavyera’daki Isar 2 kompleksi ve kuzeydeki Emsland santrali de kapatılmış oldu.
Bu son üç nükleer santralin 31 Aralık 2022’de kapatılmasına daha önce karar verilmişti. Ancak Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesiyle başlayan enerji krizi nedeniyle bu plan ertelenmişti. Almanya’da ilk kez 2002 yılında gündeme gelen nükleer enerjiye son verme fikri 2011 yılında Japonya’da yaşanan Fukuşima felaketinin ardından hızlandırılmıştı.
Dönemin Başbakan Angela Merkel, Fukuşima felaketinin „Japonya gibi yüksek teknolojiye sahip bir ülkede bile nükleer enerjinin risklerinin güvenli bir şekilde kontrol edilemeyeceğini“ gösterdiğini söylemişti. Karar, nükleer enerji hareketinin güçlü olduğu ülkede kamuoyundan da destek gördü.
Ancak bu plan Rusya’nın Şubat 2022’de Ukrayna’yı işgal etmesinin ardından, yaşanan büyük enerji krizi nedeniyle tartışmalı hale geldi. Santrallerin kapatılmasına birkaç ay kala, tesislerin faaliyetlerine bir süre daha devam etmesi yönünde çağrılar yapıldı. Anketlere göre halkın büyük bir bölümü santrallerin kapatılmasının enerji sorununa yol açacağına inanıyor.

YÜZDE 30 NÜKLEER ENERJİ
Almanya’da 2003 yılından bu yana 16 reaktör kapatıldı. Son üç santral geçen yıl Almanya’nın ihtiyacı olan enerjinin yüzde 6’sını karşıladı. 1997’de ise tüm nükleer santrallerden sağlanan enerjinin payı yüzde 30,8 idi. Bu arada ülke 2022’de enerjisinin yüzde 46’sını yenilenebilir kaynaklardan üretti. Bu oran 10 yıl önce yüzde 25 civarındaydı.

ÇEVRE HAREKETİNİN BAŞARISI
Avrupa’nın en büyük ekonomisine sahip Almanya’da kalan son üç nükleer santralin de kapatılması çevre hareketinin mücadelesi açısından önemli. Hükümetler, enerji tekeller ve sermaye basını sık sık nükleer enerji olmadan ülkenin karanlıkta kalacağı ve sanayinin durma aşamasına geleceğini propaganda ettiler. Bu nedenle santrallerin kapatılmasına karşı çıktılar. Çevre hareketi ise 1980’li yıllardan bu sana ısrarlı bir şekilde santrallerin kapatılmasını talep etti. Ayrıca, nükleer atıkların Almanya’da depolanmasına karşı güçlü bir mücadele verildi. Yıllara yayılan, kimi zaman yükselen kimi zaman zayıflayan nükleer santraller karşıtı çevre hareketi varlığını her zaman hissettirdi. 2011’de Fukuşima’da meydana gelen nükleer sızıntının artından, Almanya genelinde on binlerce insanın katıldığı büyük gösteriler düzenlendi. Fukuşima felaketi, nükleer santrallerin ne denli tehlikeli olduğunu gösterdi. Çevre hareketinin ne denli haklı olduğu bir kez daha görüşülmüştü. Ardından başlayan Gelecek için Cumalar (FFF) hareketinde benzer içerikli talepler dile getirildi. Sokakta yükselen sese kulak vermek zorunda kalan hükümetler, santrallerin kapatılması kararı almak zorunda kalmıştı.
Çevre hareketinin taleplerini dikkate alan parti olarak görülen Yeşiller, bu süreçte girdiği seçimlerde oylarını arttırdı. Son genel seçimlerde oylarını yaklaşık iki kat artırmasının arkasında da çevre hareketinin mücadelesi bulunuyor. Ancak bu parti daha sonra verdiği sözlerin çoğunu yerine getirmedi.
Özetle, bugün Almanya’da nükleer santrallerin kapatılması verilen uzun soluklu bir mücadelenin sonucu. Gelinen aşamada enerji tekelleri ve sermaye basınının yaptığı nükleer enerji propagandasının gerçekçi olmadığı görüldü. Zira, tehlikeli bir enerji kaynağı olan nükleer santrallerin alternatifinin yenilenebilir enerji olduğu da görüldü.
Elbette sadece Almanya’da nükleer santrallerin kapatılması tek başına çözüm değil. Komşu ülkeler Fransa ve Belçika’daki nükleer santraller Almanya için tehlike olmaya devam ediyorlar. Almanya’daki çevre hareketi şimdi bu ülkelerden ucuza enerji alma yerine bu ülkelerdeki santrallerin de kapanması için gerekli baskıyı yapmalı. (YH)

DÜNYADA NÜKLEER ENERJİ KULLANIMI
Almanya son nükleer reaktörlerini kapatmaya hazırlanırken, birçok ülke enerji bağımlılığını azaltmak ve fosil yakıt emisyonlarını düşürmek için nükleere yöneliyor. Uluslararası Enerji Ajansı’na (UAE) göre şu anda Almanya hariç 31 ülkede nükleer enerji kullanılıyor ve bu dünya genelinde üretilen elektriğin yaklaşık yüzde 10’unu oluşturuyor.
Sektör Fukuşima faciasının ardında ciddi bir gerileme yaşadı ve birçok reaktör güvenlik endişeleri nedeniyle rafa kaldırıldı. Çin devasa reaktör inşa programını ağırdan alırken, Almanya’nın yanı sıra İsviçre de nükleer enerjiden tamamen vazgeçme kararı aldı. İtalya, tarihin en büyük nükleer felaketi olan Ukrayna’daki Çernobil santralindeki patlamanın ardından 1987 yılında atom enerjisinden vazgeçmeye karar vermişti.
Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK) verilerine göre, dünya genelinde 2002’de 441 reaktörle faaliyet gösteren, 2022 yılı sonunda bu 422’ye geriledi. Mevcut santrallerin eskimesine karşın, hayata geçirilen yeni proje sayısı dünya 1970’ler ve 1980’lere kıyasla çok daha düşük. 1976’da 44 olan yeni nükleer enerji projesi sayısı 2022’de 10’a düştü.

AVRUPA’DA NÜKLEER ENERJİ SANTRALLERİ
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) 92 reaktörle nükleer enerji alanında en büyük güç. Reaktörlerin ortalama yaşı 42; buna karşın sadece iki yeni reaktör inşa halinde. Başkan Joe Biden „temiz enerji“ olarak tanımladığı nükleer enerjiden 2035 yılına kadar yüzde 100 oranda faydalanmayı savunuyor.
Ortalama 37 yaşında 56 reaktöre sahip olan Fransa, kişi başına en yüksek oranda nükleer enerji kullanan ülke. Daha önce nükleer enerji bağımlılığını azaltmaya karar veren Fransa, 2035’ten başlayarak altı ila 14 yeni reaktörü devreye sokmayı planlıyor. 2003 yılında nükleer enerjiyi aşamalı olarak sonlandıran bir yasa çıkaran Belçika, santralleri kapatmayı 2035 yılına 10 yıl kadar erteledi.
İngiltere’de çoğu ömrünü tamamlamak üzere olan dokuz reaktör bulunuyor ve hükümet 2050 yılına kadar sekiz yeni reaktör inşa etmeyi planlıyor. Ancak artan maliyetler nedeniyle bu planda sarkmalar bekleniyor.
Çek Cumhuriyeti ve Polonya gibi ülkeler de nükleer enerjiyi karbon salınımı yüksek olan kömürlü termik santrallere bağımlılıklarını azaltacak bir araç olarak görüyor. Hollanda ve İsveç’te de nükleer enerjiye ilgi artmış durumda. Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu da tahminlerini üst üste ikinci kez yükselterek 2050 yılına kadar dünya çapında kurulu nükleer gücün iki kattan fazla artabileceği öngörüsünde bulunuyor. (YH)

Close