Written by 09:00 POLITIKA

Otoriter bir rejim bizim çıkarımıza değil

Türkiye’de 14 Mayıs’ta yapılacağı ilan edilen cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri için geri sayım başladı. Partiler arasında kurulan ittifaklar ve cumhurbaşkanı adayları belirlenirken, taraflar arasında bir süredir başlayan hararetli tartışmalar doğal olarak Almanya başta olmak üzere Avrupa ülkelerindeki siyasi aktörler ve Türkiye kökenliler tarafından da yakından izleniyor.

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 20 yıldan fazla süren iktidarında AB ve Almanya ile ilişkiler hep inişli çıkışlı oldu. Kimi zaman dostane kimi zaman gerilimin tavan yaptığı dönemlerde siyasi ilişkiler sekteye uğrasa da ekonomik ilişkiler sarsılmadan devam etti. Almanya ve Türkiye arasındaki ilişkilerde önemli bir yeri bulunan Alman sermayesinin Türkiye’deki yatırımları, toplam açısından bakıldığında Erdoğan’ın Almanya’yı nazilikle suçladığı dönemlerde bile zarar görmedi.

Dahası, her ülkenin sermayesi ilişkileri kesmeye yanaşmadığı için zamanla normalleşme yönünde baskı yaptı ve istediğini elde etti. Benzer bir durumu Türkiye, AB ve Hollanda ilişkileri için de söylemek mümkün. 2018’de yapılan seçimler öncesinde Hollanda’nın AKP’li bakan ve vekillerin konuşmasına izin verilmemesine, Türkiye’de portakal kesmekle tepki gösterilmişti.

Bu gerilim doğal olarak Almanya ve diğer ülkelerde yaşan Türkiye kökenli göçmenlerle yerli emekçiler arasındaki ilişkilere de yansımıştı. Özellikle Avrupa’da “demokrasinin nimetlerinden yararlanan”, “eşit haklar” talep eden” AKP seçmenlerinin tek adam rejimine tam destek vermesi tepkiyle karşılanmıştı.

KUTUPLAŞMANIN ETKİSİ AZALDI

Benzer bir gerilim aynı fabrikada çalışan, aynı semtte oturan, aynı okula giden Türkiye kökenli göçmenler arasında da kendisini göstermişti. Bunun başlıca nedeni ise elbette Erdoğan’ın seçimleri kazanmak için içeride ve dışarıda izlediği kutuplaştırma siyaseti idi.

14 Mayıs’ta yapılacak seçimler öncesinde, beş yıl önceyle kıyaslandığında daha normalleşmiş bir süreç yaşanıyor. Bunun başlıca nedeni ise daha önce gözü kara bir şekilde Erdoğan’ı ve kurmak istediği otoriter rejimi savunanların sesinin yüksek çıkmasından kaynaklanıyordu.

Ancak aynı kesimlerin şimdi eskisi gibi seslerini yükseltmediği gözlenebiliyor. Zira Erdoğan’ın içeride ve dışarıda emekçilere karşı otoriter bir rejim kurduğu artık netleşmiş görünüyor. Ekonomiden başlayarak değişik alanlarda yaşanan sorunlara elle tutulur çözümler getirmemesi de havanın değişmesinin başlıca nedenleri arasında. Bu nedenle kutuplaşmayı körüklemeden, normal koşullar yaratılarak AKP’ye ve Erdoğan’a daha önce oy verenlerle konuşularak onları ikna etmek ya da tarafsızlaştırmak bu seçimlerde büyük bir önem taşıyor.

HEDEF DEMOKRASİ GÜÇLERİNE DAHA FAZLA DESTEK

Daha önceki seçimlerde özellikle Almanya’da Erdoğan’a yüksek oy çıkması değişik tartışmalara neden olmuştu. 2018’de Erdoğan Almanya’da kullanılan 660 bin oyun yüzde 64’ünü alarak, açık arayla rakiplerine fark atmıştı. Bu bazı yayınlar tarafından Türkiye kökenlilerin otoriter rejimlerden yana olduğu şeklinde yansıtılmıştı. Bu seçimler aynı zamanda bu algının kırılması ve dolayısıyla Erdoğan ve partisinin Almanya’da güç kaybetmesi bu nedenle de önemli.

Özel olarak muhalefetin daha fazla güç toplaması ise tek adam rejimine karşı demokratik bir Türkiye’den yana olanlar için anlamlı olacak. Bunun için seçmenleri konsolosluklar ya da konsoloslukların gösterdiği alanlarda kurulan sandıklara götürmek önemli. Zira demokratik bir Türkiye, Almanya’daki Türkiye kökenli göçmenlerin yaşadıkları ülkedeki sorunlarla daha fazla ilgilenmesinin de önünü açacaktır.

Her seçimin neredeyse “kritik seçim” ilan edildiği Türkiye’de anti-demokratik uygulamalar, saldırılar, hak ihlalleri, baskı, terör, sindirme devam ettikçe bunlar bir şekilde Almanya’da yaşayan Türkiye kökenli göçmenlerin de gündemine geliyor. Bunun sonuçlarından biri, yaşanılan ülkedeki sorunlara ilginin zayıflaması oluyor. Türkiye’de birbiriyle yarışan bütün parti ve ittifakların seçim manifestoları da doğal olarak Türkiye’de yaşayan emekçilerin sorunlarına dair. Avrupa’da yaşayanların sorunları ise asıl olarak yaşadıkları ülkelerdeki politikalardan kaynaklanıyor. Bu nedenle sorunlarımızın kaynağının yaşadığımız ülke Almanya olduğu gerçeği unutulmadan, Türkiye’deki emek ve demokrasi güçlerine bu seçimlerde de her türlü desteği vermek büyük bir anlam ifade ediyor. Vatandaş olanlar bu desteğini aynı zamanda sandık başına giderek oy kullanarak gösterecekler, olmayanlar ise Türkiye kökenli göçmenler arasında sürdürülecek aydınlatma çalışmasına katılarak destek verebilirler.

Emek ve demokrasiden yana olanların güç kazandığı, tek adamdan yana olanların ise kaybettiği Türkiye, aynı zamanda dünyanın dört bir yanında her türden haksızlığa karşı mücadele edenlere güç verecektir. (YH)

 

Close