YÜCEL ÖZDEMİR
Türkiye’nin yakın geleceği için “kader” olarak tanımlanan 24 Haziran cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri için ilk oylar dün Almanya, Fransa ve Avusturya’da sandıklara atılmaya başlandı. Sabahın erken saatlerinden itibaren konsoloslukların önünde yine uzun kuyruklar oluşmaya başladı. Kuyruklar, oy kullanma işleminin biteceği günlerde özellikle çok uzuyor.
Yurt dışında yaşayan ve oy kullanma hakkına sahip 2.9 milyon seçmenin yaklaşık üçte ikisi bu üç ülkede yaşıyor. 1.4 milyon ile Almanya başı çekiyor. Dolayısıyla Almanya’da etkili çalışma yapan ve örgütlenen parti, yurt dışı oylarında belirleyici bir avantaj elde ediyor. Bu avantaj daha sonra partilerin genel oy oranına, milletvekili sayısına etki yapıyor. Yine bu oylar aynı zamanda, özellikle başa baş durumlarda, cumhurbaşkanını da belirleyebilir.
Seçim kararının alınmasından sonra Almanya’nın bütün kentlerinde partiler ve onları destekleyen göçmen örgütler harekete geçerek, belirlemiş oldukları talepler etrafında yoğun bir çalışma başlattılar. Bu çalışmada asıl olarak Türkiye için ifade edilen talepler ve politik yaklaşımlar rol oynuyor. Almanya’da yaşayan Türkiye kökenli göçmenlerin Türkiye hükümetlerinden kaynaklı sorunları pek dillendirilmiyor. Siyasi kampların derinleşmesi ve 24 Haziran’ın “kader seçimlerine” dönüşmesi de bunda rol oynuyor.
Neredeyse her gün bir yerde etkinlik ve toplantının yapıldığı şu dönemde, AKP ve onun Almanya’daki uzantıları “mağduru” oynayarak oy toplamanın çabası içinde. Gittikleri her yerde kendileri için seçim yarışının eşit koşullarda sürmediğini propaganda ederek, “mağdur”u oynuyorlar. Bunun başını ise AKP’nin yurt dışı seçim çalışmasını koordine eden İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu çekiyor.
Hem sosyal medyada hem de katıldığı toplantılarda, Erdoğan ve bakanlara seçim toplantılarına katılma izni verilmediğini, bu durumun AKP’yi “mağdur” ettiğini anlatıp duruyor. Demagojik tarzda milletvekillikleri düşürülen ve Türkiye’de kaldıklarında hapse atılacakları bilinen HDP’li siyasetçilerin katıldığı toplantıları, mitingleri bu “eşitsizliğe” delil olarak gösteriyor.
Cumhurbaşkanı adayının, binlerce siyasetçinin, gazetecinin ve öğrencinin cezaevinde olduğu bir ülkede, iktidar partisinin Almanya’da “mağdurları oynaması” inanılacak gibi değil… Bununla, genel stratejinin parçası olarak HDP ve Demirtaş’ın yurt dışında daha az oy almasının hedeflendiği ortada. Çünkü, daha önce olduğu gibi bu seçimlerde de yurt dışı oylarına en çok HDP’nin ihtiyacı olduğunu biliyorlar.
Bugüne kadar yapılan çalışmalara baktığımızda bu söylemin Almanya’da yaşayan Türkiye kökenli seçmenler üzerinden etkili olduğunu gösteren bir veri yok. AKP’nin çalışmasını asıl olarak camilerde ve sosyal medyada yoğunlaştırdığını, sokakta ise pek görünmediğini, daha doğrusu görünemediğini söyleyebiliriz.
Başta HDP olmak üzere, diğer muhalif partiler çekinmeden sokakta seçim bildirilerini dağıtıp, vatandaşları oy vermeye çağırıyor. Ancak Erdoğan ve AKP taraftarları, son birkaç yıldır Türkiye’de otoriter rejim yönünde atılan adımlar nedeniyle Almanya’da rahatça sokağa çıkıp propaganda yapamaz hale geldiler.
Zira sokağa çıkacak yüzleri yok.
Çıktıklarında Türkiyeli muhaliflerden ziyade Alman halkının tepkisini çekeceklerini biliyorlar. Çünkü, Alman kamuoyu bir yıldan fazla bir süredir rejimin otoriterleştiğini, muhalefete söz söyleme hakkı tanımadığını, her eleştirenin hapsi göze almak anlamına geldiğini tartışıyor. Türkiye’de her türlü muhalefetin üzerine devlet şiddetini kullanarak ezen bir parti ve liderin şimdi hiçbir şey olmamış gibi Almanya’da mağdurları oynaması, eşitlikten söz etmesi tam anlamıyla samimiyetsizlik olsa gerek. Erdoğan’ın Almanya sınırlarına yanaştırılmamasından mağduriyet çıkarmak inandırıcı değil.
Özetle geçmiş seçimlere bakıldığında genel oranı da belirleyen Almanya’daki katılım oranının yine yüzde 45-50 arasında olması büyük olasılık. 7 Haziran 2015’ten 16 Nisan 2016’ya gelindiğinde katılım oranı genel olarak yüzde 37’den yüzde 47’ye yükseldi. Bunda oy kullanma koşullarının kolaylaştırılması, seçim atmosferi ve kampanyaların yoğunlaştırılması önemli rol oynadı. Bu sefer Erdoğan’ın kaybetme ihtimalinin güçlü olarak ortaya çıkması Avrupa’da da yeni bir hava ve heyecan yaratmış durumda.
Almanya’da bunun son oy kullanma günü olan 19 Haziran’a kadar devam ederek, HDP ve Demirtaş’a güçlü bir desteğe dönüşmesi büyük önem taşıyor. Biliyoruz ki, halkların bir arada barış içerisinde yaşadığı, savaşın durduğu, farklı dillerden barış ve kardeşlik türkülerinin söylendiği, her açıdan eşitlik ve adaletin sağlandığı bir Türkiye, yarım asırdır Almanya’da yaşayan Türklerin, Kürtlerin, Alevilerin, Ermenilerin, Süryanilerin… de en büyük özlemidir.
Bu nedenle yurt dışında yaşasalar da bir kulakları her daim Türkiye’de olan göçmen emekçiler şimdi daha bir umutla sandık başına giderek oylarını kullanıyorlar. Sonucunu ise 24 Haziran akşamı göreceğiz.