Written by 17:30 HABERLER

Pandemiye karşı küresel mücadele

ANNA HOLSZSCHEITER / Taz

Aziz Martin efsanesinde, Romalı asker Martin, artık üşümeyinceye kadar sıcak paltosunu çıkarmaz. İyice ısındıktan sonra önce yarısını, sonra tamamını karda donmakta olan yoksullara verir.

Bu ilkeye göre, ABD, Büyük Britanya, Almanya ve aşılara ayrıcalıklı erişimi olan diğer bazı ülkeler, üretim fazlasının bir kısmını alicenap havalarda ‘diğerlerine’ vermeden önce kendi halklarını “aşılamak” için çabalıyorlar. Bunun Rusya ve Çin versiyonu da var: St. Martin ceketinin bir parçasını veriyor, ama fedakarlığından değil; fakir, donmuş adamı kendine bağlamak için.

Çin’in Sinovac aşısının Afrika ülkelerine gelişinin sahnelenme şekli de bunu gösteriyor. Zengin ülke nüfusunun büyük bir kısmı öngörülebilir gelecekte herhangi bir aşı olmuş olacak -ve böylece virüsün yayılmasını, enfekte, ağır hasta ve ölülerin sayısını azaltması bekleniyor.

Zengin ülkelerin ilaç şirketlerine ısmarladıkları aşı dozları göz önüne alındığında, yakın gelecekte aşılarla dolacaklarını varsaymak mantıklı. Ancak görüldüğü üzere şimdilerde aşı rakabeti oldukça yoğun. Slogan şu: “Önce gelen pazarı kapar.” Eylül 2020’nin başında, o dönemde hedeflenen aşı miktarının yüzde 51’i, dünya nüfusunun yalnızca yüzde 13’ünü temsil eden ülkelere “ayrıldı”.

Aynı zamanda, arz ve talep arasındaki aşırı dengesizlik aşı fiyatlarını yukarı çekiyor. Ara sıra zengin ülkeler tarafından yapılan cimri aşı bağışları, “uluslararası dayanışma” olarak adlandırılmayı hak etmiyor. ABD kendisine 2 milyar aşı dozu ayırdı, AB ise 1 milyar.

Uluslararası dayanışma yerine ulusal çıkar politikaları, programatik kararların engellendiği yerlerde de geçerli; örneğin, Dünya Sağlık Örgütü üyesi Almanya dahil güçlü bir ilaç sektörüne sahip tüm ülkeler kovid-19 aşılarına ilişkin patentlerin askıya alınmasını engelliyor. Küresel bir pandemide 1 yıldan fazla yaşayıp ölmenin ardından, gerçek bir küresel sağlık politikasının hatları gitgide ortadan kayboluyor.

Virüsün hızla yayılması, sağlık sistemlerinin pek çok yerde çökmesi ve bunun sonucunda ortaya çıkan yeni virüs mutasyonları ortadayken, sağlığın küresel olarak ele alınması gerektiğini kim inkar edebilir ki? Yine de uluslararası iş birliği her zamankinden daha zayıf görünüyor. Kısa bir süre önce, AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, AB’nin aşıların yeniden dağıtımını ancak Avrupa’da daha iyi bir üretim durumu varsa düşüneceğini açıkladı.

41 milyon aşı dozunun, uluslararası iş birliği ile AB dışındaki 52 ülkeye ulaştırılmış olmasından dolayı mutlu. Aşı dağıtımı mücadelesinde ortaya çıkan dramatik eşitsizlikler, ada tarzı sağlık politikasıyla küresel çözümlerin nasıl yok edildiğini göstermekte. Bu ciddi gelişme, birçok ülkenin dünya sağlık sistemlerine erişimde küresel eşitsizliği azaltmak için onlarca yıldır sürdürdüğü çabaları etkisiz hale getiriyor.

Birileri küresel aşı dayanışmasının yokluğuna değindiğinde hemen; “Ama bizde Covaxvar !..” deniyor. Dünya Sağlık Örgütü küresel aşılama ittifakı Gavi ve araştırma platformu Cepi arasındaki bir iş birliği olan Covax, küresel kuzeyin milliyetçi çıkar politikasına karşı çıkmak için önemli uluslararası bir girişim.

Covax’ın arkasındaki fikir, devlet ve özel bağışçıların, birleştirilmiş pazar gücü sayesinde daha iyi koşullara ulaşabilecek, başka bir deyişle aşıları daha ucuza edinebilecek ve böylece onları çok zayıf sağlık sistemleri için uygun hale getirebilecek bir fona ödeme yapması.

Covax’ın 2021 sonuna kadar dünya çapında sağlık personelini ve özellikle savunmasız grupları aşılama hedefi, aşı eksikliği göz önüne alındığında büyük olasılıkla ütopik kalacak. Halk Aşı İttifakı, 70 düşük gelirli ülkede Covax’ın en iyi ihtimalle on kişiden yalnızca birini aşılayabileceğini tahmin ediyor. Öyleyse, Covax ortaklığını “adil” ve “eşit” terimleriyle ilişkilendirmek uygun mu?

27 Şubat 2021’de, ABD’de Biontech’in aşısının onaylanmasından 2.5 ay sonra, ilk 600 bin doz aşı Covax küresel ortaklığı aracılığıyla Gana’ya teslim edildi. Dünyanın fakir ve en fakir ülkelerinden birine aşı ulaşması bir başarı olarak selamlandı.

Aslında, bu sadece dev pastadan küçük bir kırıntı. Sağlık sistemlerinin sistematik olarak güçlendirilmesi söz konusu olsaydı, teknoloji transferi ve geçici patent korumasından feragat ilk sırada gelirdi.

Herkes için bağlayıcı insan hakları fikrinden yola çıkarsak, aşı da uluslararası dayanışma, adalet ve iş birliğine odaklanmalıydı. Bunun yerine, yoksul ve en yoksul ülkelere sadaka verilmesi yeterli görülüyor ve alicenaplık olarak değerlendiriliyor.

(Çeviren: Semra Çelik)

Close