Written by 17:09 Allgemein

Radikaller Kararnamesi’nin 40. yılı

28 Ocak 1972’de Başbakan Willy Brand tarafından yürürlüğe konulan Radikaller Kararnamesi, 3.5 milyon devrimcinin, antifaşist ve tutarlı demokratın istihbarat örgütü tarafından ‘taranmasına, 11 binden fazla insanın kamu görevinden men edilmesine yol açtı.

 

WILHELM FROHN

28.1.1972 tarihinde Almanya Başbakanı Willy Brandt’ın girişimiyle eyalet başbakanları “Radikaller Kararnamesini“ yürürlüğe koydular. Buna göre Özgürlükçü Demokratik Temel Düzen için güvenli olmayanlar ya kamu görevlerinden men edilecekler ya da uzaklaştırılacaklardı! Güya radikal solcuların yanı sıra sağcılar da kamudan uzak tutulacaklardı (NPD gibi Nazi yanlılarının meslek yasaklamalarından etkilendiklerine tanık olunmamıştır!).
Bu kararnameden sonra 3,5 milyonun üzerinde insan Anayasayı Koruma Örgütü tarafından “taramadan geçirilmiş”, 11 binden fazla insanın (Örneğin öğretmen, makinist, postacı… ) kamu görevine girişi engellenmiştir. Değişik meslek gruplardan binlerce solcunun, antifaşistin ve komünistin mesleki ve yaşamsal perspektifleri yok edilmiştir.
Birçok durumda “meslek yasaklamasını” hukuksal prosedürle doğrudan kanıtlamak olanaksızdır.(1)
Yazar Heinrich Böll meslek yasaklamaları histerisinin ilk yıllarından sonra: „Özgürlükçü demokratik hiçbir batı Avrupa ülkesinde böyle bir kararname uygulanamazdı!“ diyecekti.
Fransa, İngiltere ya da İtalya’da radikal solcular toplumda daha güçlü olarak temsil ediliyorlar. Kaldı ki, buralarda komünistler ve antifaşistler Hitler diktatörlüğünün yıkılması ve böylece demokratik yeniden inşaya da aktif olarak katılmışlardır
Batı Almanya’da anti-komünist histerinin eski bir geleneği vardır. Hitler faşizminin çöküşünden ve soğuk savaşın başlamasından sonra ABD-Gizli servisleri Nazi ordusunun “Fremde Heere Ost/ Doğu Yabancı Orduları“ örgütünün uzmanlarını, Kızıl Ordu ve sosyalizm eksenli ülkeler hakkında bilgi toplamak için, kendi uzmanlarının arasına entegre ettiler. Bunlardan biri de Federal Almanya’nın kuruluşundan sonra Münih yakınlarındaki Pullach’da Batı-Alman Anayasayı Koruma Örgütünün şefi olan Nazi ordusu uzmanlarından General Gehlen’di. (2)
Gehlen -bu arada güya Adenauer yanlısı olmuş!- bir çok eski Nazi’yi Batı Almanya’nın “yeni” gizli servisine doldurmayı başardı.
KOMÜNİSTLERDEN TUTARLI SOSYAL DEMOKRATLARA KADAR…
1949 yılındaki ilk mecliste Almanya Komünist Partisi (KPD) grup kuracak güçteydi. 1953’te KPD yüzde 5 barajına takıldı. 1956 yılında KPD ve tüm yan örgütleri Anayasa Mahkemesince yasaklandı. 1957 seçimlerinde CDU (Hıristiyan Demokrat Birlik) partisinin bir afişinde, “Asya çehreli bir Kızıl Ordu askeri doğudan batıya doğru iştahla bakıyordu”. Afişteki metinde şöyle yazıyordu: “Marksizm’in tüm yolları Moskova’ya götürür!” Bu gerici parti seçimi salt çoğunlukla kazandı. Sonucun nedenlerinden biri de 50’li yıllardaki büyük ekonomik büyümeydi.
Bundan sonra da sadece komünistler değil, kararlı sendikacılar ve tutarlı sosyal demokratlar da baskı altına alındılar. KPD ve yan örgütleri yanlısı siyasi faaliyetler Avrupa’nın hiçbir yerinde eşi görülmemiş oranda yüksek hapis cezalarına çarptırıldı. Faşist Franco-İspanya’sında bile 50’li yıllarda komünistlere ve solculara verilen hapis cezaları Almanya düzeyinin altındaydı.
Tekrar 1972’deki Brandt Kararnamesine dönelim: Bu anti-komünist gelenekten gelen meslek yasaklamalarının bir hedefi şimdiye kadarki komünistler ve 1968’de yeniden kurulan Alman Komünist Partisi”siydi (DKP). Hedeflerin arasında anarşistler, Troçkistler, anti-faşistlerden sol sosyal demokratlara kadar herkes vardı.
Devletin önemli hedeflerinden biri de Doğu Avrupa’daki reel sosyalist devletlerin siyasi çizgilerine karşı olan komünist gruplardı. Bu gruplar 1968- 1970’den sonra önce Çin Halk Cumhuriyeti ya da Arnavutluk Emek Partisi çizgisine yönelmişlerdi. Kaldı ki Kültür Devrimi de o dönem gençliğin isyanını körüklemiş ve siyasi kadrolar yaratmıştı.

 


68 HAREKETİ VE K-GRUPLARI
Bu komünist gruplar taraftarlarını ağırlıklı olarak üniversitelerde şekillenen 68 isyanından; ama özellikle de yükselen işçi hareketinden (örneğin 1969’un ateşli grevlerinden, genç işçiler ve çırak hareketinden) kazanıyorlardı. Bu arada –DKP ve reel sosyalist ülkelerle sert cepheleşmelerde-  KPD’li eski komünistler, örneğin KPD/ML‘de E. Aust ya da bugünkü MLPD’de W. Dickhut’da, önemli bir rol oynuyorlardı.
Bu komünist grupların egemen sınıfları korkutan yanı, harekettekilerin birçoğunun 68 hareketinden gelmeleri ya da genç işçiler ve çırak hareketinin bu radikal gruplara akmalarıydı. Yapılan araştırmaların tahminlerine göre 150 binin üzerinde eylemci uzun süreli olarak bu gruplara katılmışlardı. (3) Tam bilgilerse Anayasayı Koruma Örgütü adlı gizli servistedir mutlaka!
SERÇELERİN ÜZERİNE TOPLA ATEŞ EDİLDİ
Willy Brandt- 1933 yılında sol-sosyalist olarak nazilerden kaçmıştı-, başbakanlıktan ayrılmasından sonra “meslek yasaklamalarını” yanlışlık ya da yanılgı olarak nitelendirmişti. Kendisinin SPD’li halefi, eski Nazi ordusunda teğmen olan Helmut Schmidt ise bu kararnameyi “serçelerin üzerine toplarla ateş etmek” olarak nitelendirecekti.
Bu tür açıklamalar mesleki ve yaşam perspektifleri yok edilen binlerce insan için hiç, ama hiç bir anlam ifade etmemektedir. Meslek yasağının kuralları birçok eyalette yumuşatıldı ve değiştirildi.
Özünde ise 40 yıl sonra bile bu kötü ünlü Radikaller Kararnamesi halen “yaşamaktadır”. Bunun son örneği ise Michael Csaszkoczy adlı öğretmendir: 2003 ve 2007’de Heidelberg’de antifaşist grubun üyesi olduğu gerekçesiyle meslekten atılmıştı.

Çeviren: Yüksel Dalyan

(1) Daha fazla bilgi için: www.gegen berufsverbote.de
(2) Çevirmenin notu: Gehlen ve „teşkilatı“ Talat Turhan‘ın ‚Kontrgerilla’ konulu kitaplarında ayrıntılı olarak işlenmektedir.
(3) Jan Ole Arps’ın Frühschicht adlı K-Gruplarının işyeri etkinlikleri üzerine çalışması

 

Meslek yasaklamalarına iki örnek

Madenci bir aileden gelen Dortmund’lu bir yoldaş eski filoloji okumuştu. Üniversitedeki bölümünde aktif KPD/ML taraftarı olarak biliniyordu. Bu yüzden olacak ki, tüm koşulları yerine getirdiği halde bitirme sınavına alınmadı. Sonra öğretmen olmak için yeniden okudu ve sınavlarını başarıyla verdi. Ancak öğretmen olarak çalışması da engellendi.
Önce Arnsberg ya da Münster’de bağlı olduğu “eğitim dairesi” güya bunu bilmiyorlardı. Sonra öğretmenlikten men edildi, çünkü kamu taşımacılığındaki fiyat artışlarını protesto eden eylemlere katılıp, para cezasına çarptırılmıştı! Bu protestolara DKP ve KPD/ML de katılmışlardı. Ondan sonra da sözleşmeli bir işe alınmadı. Az miktardaki emeklilik maaşına katkı olması için bildiği antik dillerde tercümeler yaptığı ve aldığı parayla idare ettiği bir iş bulabildi. Bu tecrübelerden sonra, bugün adı KPD olan partisinin yayınlarında sorumlu yazı işleri görevinde bulunuyor.

İkinci örnekse kendimle ilgili: 1973 başlarında sosyoloji öğrenimimi bitirdikten sonra, Kassel’de kreş eğitimcilerinin yetiştirildiği bir sosyal pedagojik meslek okulunda, iyi maaşlı bir doçent olarak iş buldum. 74 sonbaharındaki eyalet parlamentosu seçimlerinde KPD listesinden aday oldum. Ne mi oldu? Protestan kilisesine bağlı işverenim 11,5 yıldan sonra işime son verdi! Özel ilişkilerim sayesinde, 1974 yazında, Marburg Üniversitesi Pedagoji Bölümünde doçent olarak çalışma başvurusunda bulundum. Normal ücretle de işe alındım. 74/75 kış sömestrinde sosyal pedagojik konseptler üzerine iyi katılımlı bir seminer örgütledim. Üniversitedeki ilk aylar sorunsuz geçti. (Belki de başvurumu soyadımla değil de ilk iki adımla yapmış olmamdan kaynaklanmıştı bu). Kış sömestrinden sonra ise işim bitti! Kassel’in Emniyet eski Müdürü, SPD’nin kurduğu yeni eyalet hükümetinde Eğitim Bakanı olmuştu. İlk icraatlarından biri beni üniversiteden “temizlemek” oldu. Elbette ki bu bana resmen hiçbir zaman böyle bildirilmedi. Üniversite yönetiminden, bakanlıktan bu konuda bir karar olduğu söylenmişti. Alman Sendikalar Birliği (DGB) üyesi sendikalar da Brandt Kararnamesi’ni kabul etmiş olduklarından, o zamanki kamu sendikası ÖTV’dan da atıldım. Bu andan itibaren işsizdim ve tüm başvurularım karşılıksız kaldı.
Birkaç yıl Kassel ve Dortmund’da kamyon sürücülüğü yaptım. Eşim öğrenimi bitince Dortmund’da iş bulmuştu. Yıllar sonra, 1979 başlarında yeniden kendi mesleki alanımda bir şans yakaladım. Üniversitedeki son işimden dört kademe aşağıda maaşla, sosyal hizmet uzmanı olarak iş buldum. 2006’daki malulen emekliliğime kadar da burada kaldım. Mesleki son 10 yılımı da yetişkinlerin eğitimi ile uğraşan sosyal kurumun eyalet bazında müdürlüğünü yaptım. SPD yanlısı işverenim benim 74’de KPD adayı olduğumu biliyordu. Mutlaka sürekli izlenmekteydim, ama işyerindeki farklı alanlardaki aktif sendikacılık faaliyetlerim nedeniyle kolayca atılacak durumda değildim. 90 başlarında Kassel İlçe Halk Eğitim Merkezi’ne doçent olarak çalışma başvurum, yorumsuz geri gönderilmişti. Bir sendikacı meslektaşım aracılığıyla KPD ilişkim nedeniyle şansım olmadığını öğrenmiştim.

Close