İddia ciddi: Göçmen kökenli kişilerin ağrılarını ifade ederken abarttıkları söyleniyor ve sağlık sistemindeki doktorlar, „Morbus mediterraneum“ tanısıyla özellikle ağrılı hastalar konusunda hastaların anlattıklarını ciddiye almıyor.
“Ulusal Ayrımcılık ve Irkçılık Monitörü” bu konuda özellikle de kadın göçmenlerle ilgili istatistiksel kanıtlar bulduğunu belirtiyor.
Siyah kadınlara sıklıkla hastanede Aids HIV testi teklif ediliyor, Müslüman kadınlara ise nadiren HIV testi teklif ediliyor. Sağlık söz konusu olduğunda, ırksal kalıplar ve önyargılar özellikle ciddi sonuçlar doğuruyor.
Irkçılık gözlemcilerinin Ulusal Ayrımcılık ve Irkçılık Monitörü, Alman Entegrasyon ve Göç Araştırmaları Merkezi (DeZIM) tarafından Kasım 2023’te yayınlandı. Rapor için göç deneyimi olan ve olmayan 21 binden fazla kişiyle anket yapıldı. Araştırmanın özel hedef grupları Afrika’dan, Doğu ve Güneydoğu Asya’dan, Türkiye’den veya çoğunluğu Müslüman olan diğer ülkelerden (Kuzey Afrika dahil) göç geçmişi olan kişilerdi.
MÜSLÜMAN VE ASYALI KADINLAR ÖZELLİKLE ETKİLENİYOR
Araştırmada göç deneyimi olan her üç kişiden biri, kendi şikayetlerinin ciddiye alınmaması nedeniyle doktor değiştirmek zorunda kaldıklarını belirtti (yüzde 34,4). Göç deneyimi olmayanlar arasında ise bu oran dört kişiden biri (yüzde 24,2) idi. Müslüman ve Asyalı kadınlar özellikle etkileniyor. Müslüman kadınların yüzde 38,9’u, Asyalı kadınların ise yüzde 36,5’i şikayetlerinin ciddiye alınmaması nedeniyle doktor değiştirdiklerini söyledi.
Örneğin, tamamlayıcı bir çalışmada, Siyah kadınlar sağlık hizmetlerinde aşırı cinselleştirildiklerini bildirdiler. Sonuç olarak, onlara sıklıkla cinsel yolla bulaşan hastalıklar veya HIV enfeksiyonları için test yapılması teklif edildi. Müslümanları araştıranlar ise bu kadınların cinselliklerinin reddedildiğini bildiriyor. Bu nedenle sağlık personeli, Müslüman kadınlara cinsel yolla bulaşan hastalıkların test edilmesi gibi belirli sağlık hizmetlerini sunmak için hiçbir neden görmüyor.
Ulusal Ayrımcılık ve Irkçılık Monitörü’nün araştırması ayrımcı deneyimlerin riskli sonuçlar doğurabileceğini gösteriyor. Göçmen kökenli insanlar, özellikle de kadınlar, doktorlara gitmekten kaçınıyor: Siyah kadınların yüzde 14,3’ü, Asyalıların yüzde 12,9’u ve Müslüman kadınların yüzde 12,8’i, ayrımcılığın geciktirilmesi ya da tamamen kaçınılması korkusuyla tedavi aramadıklarını söylüyor.
IRKÇI ÖNYARGILAR TANIYI ETKİLİYOR
Tıp tarihçisi Michael Knipper’e göre herkesin çok klasik önyargılara sahip olduğunu, küresel toplumun belirli kesimlerinin farklı düşünüldüğü bir dünyaya doğduklarını, ırkçı ve sömürgeci önyargılarla büyüdüklerini unutmaması gerekiyor. „Bu bilişsel çarpıtma önyargılı davranılmasına yol açıyor: Karşınızdaki kişiye tarafsız bir şekilde bakmıyorsunuz, o kişiyi birey olarak görmüyorsunuz, hakkında düşünmüyorsunuz, onunla iletişim kurmuyorsunuz, onu dinlemiyorsunuz, ama kendi içinizde klişe şemalarla düşünüyorsunuz.”
Bu mekanizmaları yıkmak, bir buçuk yıl önce Charité’de kurulan ve Mercator Vakfı tarafından finanse edilen “Çeşitliliğin Güçlendirilmesi” programının hedefi. Michael Knipper aynı zamanda projenin danışma kurulunda da yer alıyor. “Çeşitliliğin Güçlendirilmesi”, sağlık hizmetlerinde ayrımcılığın nasıl oluştuğunu analiz ediyor; bugüne kadar ülke genelinde yedi kadın kliniği bu tartışmaya katıldı ve kendilerine „Hastalarla uzman personel arasında yeterli dil iletişimimiz var mı?“, „Eğitim materyallerimiz tüm hastaların erişimine açık mı?“ gibi sorular yöneltti. Bu tür çalışmaların yanısıra sorunun daha köklü çözümü içinse hukuki olarak ırkçılığın yasaklanması gerekiyor. (YH)