Yücel ÖZDEMİR / Köln
Almanya Başbakanı Olaf Scholz, 13 Nisan’da başladığı Çin ziyaretini bugün tamamladı. Kalabalık bir şirket yöneticileri heyetiyle birlikte Çin’e giden Scholz’un ziyaretinin iki temel ayağı bulunuyordu. Birincisi Almanya-Çin ticari ilişkilerinin geleceği, ikincisi de Ukrayna savaşı konusunda Pekin’den beklentiler. Ziyaret öncesinde basında yer alan haber ve analizlerde, Scholz’un ziyaret kapsamında Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’den, Ukrayna savaşını bitirmesi için Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin üzerinde baskı kurmasını isteyeceği yazıldı. Zira, mevcut durumda Rusya’yı müzakereye davet edecek tek gücün Moskova ile iyi ilişkilere sahip Çin’in olduğuna dikkat çekiliyordu.
Savaşın geldiği aşama, Ukrayna’nın sürüklendiği çıkmaz Rusya’nın, dolayısıyla lideri Putin’in “insafa” gelip, elde ettiği mevzileri bırakıp çekilmesini kimse beklemiyor. Bu nedenle Almanya’nın da Çin üzerinden Rusya’ya ileteceği bir uzlaşma zeminin olması gerekiyordu. Böyle bir zeminin olup olmadığı konusunda ise basında bir ipucu yok. Yazılan tek şey, Ukrayna’nın savaşı kaybetmemesi için Kiev’i askeri ve diplomatik açıdan taviz vermeden desteklemeye devam etmek.
İkinci ve önemli bir diğer gündem ise Almanya-Çin ekonomik ilişkileri oldu. Scholz’dan önceki Almanya başbakanları Gerhard Schröder ve Angela Merkel, Çin ile ticari ilişkilere büyük önem verdiler. Scholz döneminde ise ilişkiler sürmekle birlikte, ekonomide Çin’den bağımsızlaşma temelinde yoğun bir tartışma başlatıldı ve bu halen devam ediyor. NATO düzeyinde ABD’nin çıkarlarına bağlı Çin’i “mücadele edilmesi gereken rakip” ilan eden Almanya, Tayvan üzerinden süren gerilimde de ABD’nin yanında yer alıyor. Çin ile ilişkilerde Scholz’un kendisi ticari çıkarlara zarar vermeyecek dengeli bir siyasetten yana tavır koyarken, koalisyon ortakları Yeşiller ve Hür Demokrat Parti (FDP) ise Uygur Türkleri, Hong Kong, Tayvan ve insan hakları ihlalleri gerekçeleriyle Çin’e karşı açık tutum alınmasını istiyorlar. Hatta Yeşiller Üyesi Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, Çin Devlet Başkanı Şi’yi “diktatör” ilan ettiği için ikili ilişkilerde tansiyonun yükselmesine yol açmıştı.
ALMAN SERMAYESİ ÇİN’DEN KOLAY VAZGEÇMEYECEK
Son yıllarda ABD’nin Batılı müttefiklerinin Çin ile ilişkilerini yeniden düzenleme konusunda attığı adımlara bağlı olarak Almanya’dan da Çin ile ticari ilişkilerin azaltılması yönünde çağrılar yapılıyor. Ancak devasa Çin pazarı pek çok açıdan Alman tekelleri için adeta cennet olma özelliği taşıyor. Bu nedenledir ki, Çin yıllardır hem ihracatta hem de ithalatta Almanya’nın bir numaralı ticari partneri.
Bu yüzden heyette önemli tekellerin yöneticileri vardı. Scholz’a Çevre Bakanı Steffi Lemke, Tarım Bakanı Cem Özdemir ve Ulaştırma ve Dijitalleşme Bakanı Volker Wissing’in yanı sıra Siemens, Covestro, BASF, Thyssenkrupp, Zeiss, VW, BMW ve Mercedes tekellerinin CEO’ları eşlik etti.
Der Spiegel dergisi tarafından Scholz’un ziyareti nedeniyle bu hafta yayınlanan „Sürekli güzel gülümseyin“ başlıklı haber analizde, geçen yıl Alman şirketlerinin Çin’deki doğrudan yatırımlarının rekor düzeyde artarak 11.9 milyar avroya ulaştığına dikkat çekiliyordu. Dahası kimya tekeli BASF, Çin’in güneyinde 10 milyar avroya mal olması planlanan yeni bir fabrika açmak için çalışmalara başlamış durumda.
2023’de iki ülke arasında yapılan ticarette Almanya Çin’e karşı 59 milyar avroluk açık verdi. Toplam ticaret hacmi 2023’te 254 milyar avroya ulaştı. Bunu 252 milyar avro ile Almanya-ABD ticaret hacmi, 216 milyar avro ile Almanya-Hollanda takip ediyor. 2023’de Almanya-Çin ticaret hacminde yüzde 15.2’lik gerilik yaşanırken Almanya-ABD ticaret hacminde yüzde 1.1’lik artış oldu. Bu eğilim devam ettiği takdirde ABD, Almanya ile ticarette Çin’in önüne geçebilir.
Merkezi Köln’de bulunan Alman Ekonomi Enstitüsünün (IW) verilerine göre geçen yıl Almanya, 200 farklı ürünün yüzde 50’sini Çin’den ithal etti. İthal edilen ürünlerin başında kimyasallar, güneş enerjisi panelleri, akü, diz üstü bilgisayar ve nadir bulunan yer altı madenleri geliyor. Çin’de emek gücünün fiyatının düşüklüğü ve devlet teşvikleri pek çok ürünün daha ucuza Avrupa pazarına sürülmesine vesile oluyor. Bunlar arasında son yıllarda elektrikli otomobiller de bulunuyor. Yakın gelecekte, bir “otomobil ülkesi” olan Almanya’nın elektrikli araç pazarında Çin ile rekabet edemeyeceğinden endişe ediliyor.
Buna rağmen Çin pazarı Alman otomobil tekelleri için halen ilk sırada yer alan bir saha. Almanya en fazla aracı Çin’e ihraç ediyor.
Çin’in Alman tekeller için yakın gelecekte önemi devam edecek. Scholz’un ilk durağı olan Chongqing’deki Bosch tekelinin yeni bir araştırma ve geliştirme merkezinde hidrojenle çalışan kamyonlar üretiliyor.
Şİ’DEN SICAK SÖZLER, SCHOLZ’DAN FAZLA BEKLENTİ
Scholz’un başbakan olarak en uzun yurt dışı gezisi olma özelliği taşıyan üç günlük ziyaretin ardından Şi Cinping ile düzenlenen ortak basın toplantısında farklı görüşlere rağmen uyumlu çalışılabileceğinin mesajları verildi. Şi, “Karşılıklı saygı, farklılıklara rağmen ortak zemin arayışı ve karşılıklı öğrenme ilkelerine bağlı kaldığımız sürece ikili ilişkiler istikrarlı bir şekilde gelişmeye devam edebilir” dedi. Bu, Çin’in Almanya ile ilişkileri geliştirmeden yana olduğu şeklinde değerlendirilebilir.
Scholz ise kısa konuşmasına üç ana konuda mesajlar verdi: Ukrayna savaşı, küresel ısınma ve ekonomik iş birliği. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması ve silahlanmasının Avrupa’da rahatsızlık yarattığını vurgulayan Scholz, Şi’den Putin’e bu konudaki politikasını değiştirmesi için baskı yapmasını istedi.
Dolayısıyla, Scholz şahsında Almanya’nın Rusya’nın politikasını değiştirmesi konusunda Çin’den beklentileri çok fazla. Çin’in beklentilere yanıt vermesi için ise Rusya’ya somut bir teklif götürmesi bekleniyor. Seyahatinden önce Çin ve diğer Rusya dostu devletlerin haziran ayında İsviçre’de yapılması planlanan barış konferansına katılmalarına önem verdiklerini söylemişti.
Karşılıklı iyi niyet açıklamalarına karşılık Alman hükümeti geçtiğimiz yaz ilk kez kapsamlı bir Çin stratejisi benimsemişti. Çin’i ‘partner, rakip ve sistemik rakip’ olarak ilan edilen bu stratejiden bir dönüş ise görünmüyor. Dolayısıyla iki ülke arasında emperyalist rekabette hız kesilmeyecek.