Maike Reichartz
Seçim kampanyası sona erdi. CDU/CSU, FDP, SPD, Yeşiller, BSW ve AfD’nin en önemli konuları yalnızca göç hakkındaki tartışmalardan oluşuyordu. Neredeyse tüm partiler kısıtlayıcı bir göç politikası izliyor – bazen daha açık, bazen daha gizli, ancak her zaman göçün temel sorun olduğu temelinde.
Almanya’yı tekrar “daha güvenli” hale getirme bahanesiyle mültecilere karşı ajitasyon yapılıyor ve daha fazla sınır dışı çağrısı yapılıyor. Göçmenler ve mülteciler böylece genel olarak suç teşkil eden eylemlerden sorumlu tutulmakta ve Alman halkı için bir güvenlik riski olarak görülmekteler. Mannheim, Solingen, Magdeburg, Aschaffenburg ve Münih’teki son saldırılar, tüm taraflarca göçmen ve mültecilere yönelik nefret kampanyasını yoğunlaştırmak ve toplumu daha da bölmek için kasıtlı olarak kullanıldı. Her şeyden önce güvenlik meselesi, daha sert sığınmacı yasaları çıkarmak, sınırları kapatmak ve kamusal alanlardaki polis varlığını artırmak için tekrar tekrar sahte bir argüman olarak kullanılıyor. Ülkemizi “dışarıdan gelecek sorunlardan” korumak için daha sert sığınmacı yasalarını kimin çıkarabileceği konusunda bir yarış yaşanıyor.
İSTATİSTİKLER SUİSTİMAL EDİLİYOR
Ancak medyanın ve politikacıların yaratmaya çalıştığı kötü, suçlu göçmen imajı hiçbir şekilde mevcut değil. ifo Schnelldienst’in göç ile suç arasındaki bağlantı üzerine yakın zamanda yayınladığı çalışma, göçmenlerin emniyet suç istatistiklerinde aşırı temsil edildiğini gösteriyor. Ancak bu aşırı temsil, suça yatkınlığın yüksek olmasından değil, suça eğilimli bölgelerde yaşama ve göçmenler arasında daha sık polis kontrolleri yapılması gibi faktörlerden kaynaklanmakta. Aslında 2018-2023 yılları arasında mülteci sayısındaki artış ile suç oranındaki artış arasında hiçbir bağlantı yok. Hatta bazı bölgelerde suç oranlarında düşüş bile görülüyor. Ancak bu, ırkçı propagandaları için polis suç istatistiklerini kullanmak isteyen BILD gibi partiler ve nefret söylemi yayan gazeteler için pek de ilgi çekici değil. Başbakan adaylarının düellosunda insanlar, Almanya’nın göçten nasıl daha “güvenli” hale getirilebileceği ve kimin daha iyi sınır dışı etme yasaları çıkardığı konusunda tartışmayı tercih eti. Scholz, Almanya Federal Cumhuriyeti’nde hiçbir hükümetin kendi hükümeti kadar kısıtlayıcı ve sert yasalara sahip olmadığını ve bu yolda devam etmek istediğini övünerek belirtti.
GÜNAH KEÇİSİ GÖÇMENLER
İlk oylar sayıldıktan sonra bile, Almanya’yı “güvenli” kılmak ve göçü sınırlamak için hangi koalisyon yapısının birlikte çalışabileceği konusunda tartışmalar sürüyor.
Ancak birkaç sınır dışıyla toplumsal sorunların bir anda ortadan kalkacağını düşünenler yanılıyor. Ve Almanya’nın daha sıkı bir sınır politikasına sahip olması nedeniyle güvenli olduğuna ciddi olarak inanan herhangi birinin, son birkaç yılın suç istatistiklerine ciddi bir şekilde bakması yeterli. Burada suç işleyenler öncelikli olarak göçmenler ve mülteciler olmasa da, onlar hakkında çok daha fazla ihbar yapılıyor.
Siyasetçiler ve medya, göçmenleri ve mültecileri tüm toplumsal sorunların günah keçisi haline getirirken ve seçim kampanyalarını tamamen “daha fazla güvenlik” için sınır dışı etmelere odaklarken, kemer sıkma politikalarıyla nüfusun büyük çoğunluğunun yoksullaşmasından ve sürekli sosyal kesintilerden kendi sorumluluklarını örtbas ediyorlar. Nefret ve kışkırtma yayıyorlar, ırkçı söylemleri körüklüyorlar ve toplumu bölüyorlar, sonra da kürsüye çıkıp seçmenlerin insanların daha hızlı sınır dışı edilmesinin kendi iradesi olduğunu söylüyorlar. Ve bu bundan sonra da devam edecek, artık hedef sadece mülteciler ve göçmenler olmayacak, vatandaşlık parası alanlara karşı da ajitasyonlar vs. tekrar artacak. Göçmen kökenli insanların eğitim ve sosyal hizmetlerdeki kesintilerden, düşük ücretlerden ve büyük şirketlerin çeşitli fabrikalarında ve şubelerinde yaşanan toplu işten çıkarmalardan sorumlu olmadıkları açık! Bilakis, bu bölünmeyi gerçek sebeplerden uzaklaştırmak ve kendi karlarını ve milyarlarını güvence altına almak için kullananlar ve onlara sübvansiyonlar ve vergi indirimleri ile yardımcı olan politikacılar.
———————
Göç suçu artırıyor mu?
“Göç suçu artırıyor mu? Veriye dayalı bir bakış açısı” Joop Adema ve Jean-Victor Alipour tarafından yapılan araştırma göçmenlerin suç istatistiklerinde aşırı temsil edildiğini ortaya koyuyor. 2023 yılında 1.000 yabancıya 57 yabancı zanlı düşerken, Almanlarda bu sayı yalnızca 19’du. Almanya’da ikamet etmeyenler çıkarıldığında yabancı şüphelilerin oranı neredeyse üç katına çıkıyor. Bu rakamlar, göçü suçla ilişkilendirmek için sıklıkla siyasi malzeme olarak kullanılıyor.
Göç ile suç arasında nedensel bir bağ yok:
Bölgesel suç oranları, nüfusun kökenine değil, nüfus yoğunluğu ve ekonomik durum gibi konuma özgü faktörlere bağlı. Yabancılar arasında suç oranlarının daha yüksek olmasının nedeni, onların genellikle suç oranlarının daha yüksek olduğu bölgelerde yaşamalarıdır.
Bir bölgedeki demografik özelliklerin (örneğin daha genç ve daha çok erkek nüfus) veya yabancıların oranındaki artışın suç oranı üzerinde kanıtlanabilir bir etkisi yoktur. Sığınmacıların cinayet, adam öldürme veya cinsel suçlar gibi ciddi suçlar üzerinde ölçülebilir bir etkileri de yoktur.
Göç sistematik olarak suçu artırmıyor
Uluslararası araştırmalar göçün suç artışıyla bir ilişkisi olmadığını gösteriyor. Önemli bir faktör de işgücü piyasasına entegrasyon olarak görünüyor; daha iyi iş olanaklarının suç riskini azalttığı gözleniyor.
Yanlış algılamalar ve medya çarpıtması
Yoğun bir propagandaya maruz kalan kamuoyu göçü suçla ilişkilendirme eğiliminde olsa da veriler bunu doğrulamıyor. Göçmen suçlarına ilişkin medya haberleri genellikle orantısız bir şekilde yer almakta ve algıları ve oy verme davranışlarını etkilemekte.
Siyasi söylemler, sayılar bu korkuların aleyhine konuşsa bile, çoğu zaman bu korkuları güçlendiriyor.
Göç, başlı başına daha fazla suça yol açmaz; göçmenler arasında gözlemlenen daha yüksek suç oranı, esas olarak kökenlerinden değil yapısal faktörlerden kaynaklanmaktadır.
Siyaset ve medya, göç ve suç algısında önemli bir rol oynuyor; çoğu zaman verilerle desteklenmeyen korkular körükleniyor.
Özellikle işgücü piyasasına daha hızlı entegrasyon, dil desteği ve oturma haklarının güvenliği suç risklerini azaltan önemli faktörler.