Written by 11:07 POLITIKA

Seçimlere iki gün kala dışardan görünüm

YÜCEL ÖZDEMİR

Pazar günü yapılacak “tarihi” ya da “kader” seçimine iki gün kala, dışarıdan bakıldığında Erdoğan’ın tahtı sallanıyor. Avrupa basınında bu hafta çıkan birçok haber ve yorumda Erdoğan ile Kılıçdaroğlu’nun başa baş gittiği ifade edilirken, “Muhalefet ilk kez kazanmaya çok yakın” değerlendirmesinin altı sık sık çizildi. Bu nedenle Avrupa’nın da bu değişime göre hazırlık yaptığı söylenebilir.

Çarşamba günü Süddeutsche Zeitung’da Raphael Geiger tarafından kaleme alınan uzun Kılıçdaroğlu portresine “Şansızların şansı” başlığı konulmuş. Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan gibi kitleleri şahlandırmadığı ifade edilirken, “Buna rağmen ebedi başkanı koltuktan edebilir” değerlendirmesi yapılıyor. Yazının vurucu cümlesi ise “Bu seçim bir uçurum gibi, şimdi tek sorun Türkiye’nin atlamak isteyip istemediği.”

“Uçurum” Erdoğan’ın ülkeyi getirdiği eşiği ifade ediyor. Yeniden kazanması durumunda ülke uçurumdan aşağıya doğru gidecek. Muhalefetin kazanması ise uçurumun eşiğinden dönmeyi ifade ediyor.

Alman basınında en dikkat çeken ve tartışma yaratan kapağı, beklendiği gibi haftalık Der Spiegel dergisi yaptı. Kapağa “Yenilmeyen” (Der Unbesiegbare) başlığı atıldı. Tabii bir kelime oyunuyla… “Yenilmeyen”e olumluluk anlamını yükleyen “Un” çatlamış, silinmiş halde görünüyor. Bu yolla “Un” çıkarıldığında geriye “Der Besiegbare” (Yenilen) kalıyor. Bu kelime oyunu Erdoğan’ın oturtulduğu kral tahtının çatlamasıyla, dağılmak üzere olmasıyla desteklenmiş. Beş sayfalık kapak yazısında, kişiler üzerinden ekonomideki gelişmelerin Erdoğan’ı sarstığına dikkat çekiliyor.

Gençlerin seçimlerdeki tercihinin sonuçta etkili olacağı yazılıyor. Muhafazakar ailelerden gelen gençlerin Erdoğan’a sırt döndüğü örnekleriyle anlatılırken, toplam seçmenlerin yüzde 12’sini oluşturan 18-25 yaş grubundakilerin sadece yüzde 18’inin AKP’ye oy verdiği bilgisi paylaşılıyor. Bu, Türkiye’de özellikle de gençliğin büyük bir değişimden yana olduğunu gösteriyor. Benzer bir durumu yurt dışında Türkiye seçimleri için sandık başında giden gençler için de söylemek mümkün.

Der Spegel’in kapağına öfkelenen Erdoğan yanlısı medya fotoğrafta tahtın üzerindeki hilalin parçalanmasına odaklandı: “İslam düşmanlığı.” Böylece Batı’nın Erdoğan’a karşı harekete geçtiği algısı yaratılarak, gerilim ve kutuplaşma üzerinden ön yargılar yeniden körüklendi.

Sol-liberal çizgideki Der Spiegel her zaman Erdoğan’a karşı oldu. Bugüne kadar birkaç Erdoğanlı kapak yaptı. Benzer başlıklar ve kapaklar diğer ülkelerin basınında da yer aldı. Nitekim The Economist’in ifade ettiği gibi “2023’ün en önemli seçimi” yapılıyor ve bir ülkenin geleceği oylanıyor. Avrupa basının Türkiye seçimlerini yoğun bir şekilde mercek altına almasının nedeni Erdoğan düşmanlığından ziyade seçimin olağanüstü önem taşımasından kaynaklanıyor. Erdoğan’ın 20 yıldan fazla bir süre yönetimi elinde bulundurması da önem kriterlerinden birisi.

Sadece bir ülkeyi değil, bağlantılı olduğu bütün ittifakları ve ülkeleri de yakından ilgilendirdiği için Avrupa’da yakından izleniyor. Erdoğan’dan rahatsızlığını değişik vesilelerle gizlemeyen AB ve üye ülkeleri en fazla ilgilendiren Türkiye ile AB arasında 2016’da imzalanan Sığınmacı Anlaşmasının ne olacağı… Bu konu hafta içinde devlet televizyonu ARD’ye konuşan Kılıçdaroğlu’na da soruldu. Caren Miosga’nın “AB ile imzalanan anlaşmayı iptal edecek misiniz?” sorusuna Kılıçdaroğlu, sığınmacıları AB’ye değil Suriye’ye neden ve nasıl göndereceklerini anlatarak yanıt verdi.

Böylece AB’ye “Endişe etmeyin” mesajı gönderdi. Benzer yaklaşımların diğer alanlarda da olması bekleniyor. Genel olarak Erdoğan’ın kaybetmesi durumunda AB-Türkiye ilişkilerine yeni bir başlangıç beklentisi hakim. Ancak bu üyelik müzakerelerinde ilerlemenin olacağı anlamına gelmiyor.

Gazete ve internet sitelerinde yer alan haber ve yorumların çoğunda Avrupa kamuoyunun da Erdoğan’dan bıktığı, “Bir devrin kapanmak üzere olduğu”na dair umutlu bir hava esiyor. Bu aynı zamanda Erdoğan’ın kaybetmesi durumunda sevineceklerin tahmin edilenden fazla olduğunu gösteriyor. Çünkü Erdoğan 21 yıl içinde dosttan çok düşman biriktirdi. Zira, Erdoğan’ın otoriter politikalarına karşı sadece Türkiye’deki muhalefet güçleri direnmedi, Avrupa’da da ilerici güçler, aydınlar, halklar bu temelde güçlü bir mücadele ve dayanışma sergiledi.

Özetle Erdoğan’ın kaybetmesi sadece Türkiye’deki muhalefet cephesini sevdirmeyecek, aynı zamanda dünyanın dört bir yanında otoriter rejimlere karşı demokrasi, insan hakları, basın özgürlüğü, işçi haklarından yana olan bütün güçleri sevindirecek. Trump ve Bolsonaro’dan sonra Erdoğan’ın kaybetmesi dünya genelinde halklar ve emekçiler arasında geleceğe dair umut dalgası estirecek. Pazar günkü seçimlerin etkisi bu nedenle Türkiye sınırlarını aşacak.

Close