Almanya’da kadın sığınma evleri konusunda yer ve finansman eksikliği dikkat çekiyor: Federal hükümet yükümlülüklerini yerine getirmiyor.
SEMRA ÇELİK
Şiddetten etkilenen kadınlara yönelik destek sistemi aşırı yüklü. Hamburg’daki kadın sığınma evlerinin doluluk oranı geçen yıl ortalama yüzde 99 seviyesinde gerçekleşti. Bazı aylarda yüzde 100’ün üzerinde bile oldu. Bu mevcut kontenjandan daha fazla insana bakıldığı anlamına geliyor. CDU parlamento grubunun talebine Hamburg Senatosu’nun verdiği yanıta göre, 900 kadın ve çocuk, şehrin tesislerinde şiddetten korunma talebinde bulundu ve ortalama 228 gün kaldı. Başvuranlardan kaçının mevcut temas noktalarının (fazla) dolu olması nedeniyle koruma bulamadığı belirsizliğini koruyor. Ancak ihtiyaçlara uyum sağlanması veya daha fazla önlem alınması hâlâ uzun zaman alıyor.
ŞİDDET ARTTI YER YETERSİZ
Ülke genelinde de benzer bir tablo ortaya çıkıyor: Örneğin 2022 yılında Mecklenburg-Vorpommern’de koruma arayan 306 kadın, yer yetersizliği nedeniyle kadın sığınma evlerinden geri çevrilmek zorunda kaldı. Eyalet Adalet Bakanı Jacqueline Bernhardt (Die Linke), koalisyon anlaşmasında söz verildiği gibi, federal hükümetin yardım ağının genişletilmesi için fon sağlaması gerektiği konusunda uyardı.
2018 yılında federal hükümet, İstanbul Sözleşmesi’ni imzalayarak şiddetten etkilenen kadın ve kız çocuklarına düşük eşikli, uzmanlaşmış, engelsiz ve ayrımcılıktan uzak destek sağlama taahhüdünde bulundu. Avrupa Konseyi’nin tavsiyesine göre bu kadın sığınma evlerini de kapsamakta. Eyaletlerin ayrıca her 10.000 kişiye bir sığınma yeri sağlaması gerekiyor. Bu aynı zamanda kadın ve çocuk sığınma evlerindeki her yer için çocuklara ilave 1,5 yer ayrılması gerektiği anlamına da geliyor. Ancak Almanya bu yükümlülüklerini yerine getirmekten çok uzakta.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİNE DE AYKIRI
Kadın sığınma evi koordinasyonuna göre 2022 yılında ülke genelinde kadın sığınma evlerinde 6.800 yer vardı. Ancak İstanbul Sözleşmesi gereklerine göre en az 21.100 olması gerekiyor. Sol Parti’nin Nisan ayı sonundaki talebine verilen cevaba göre bu rakamlar o zamandan bu yana neredeyse hiç değişmedi; hâlâ 13.000 kişilik kontenjan eksikliği var. Yer sıkıntısının yanı sıra, koruma arayan kadınlar, bazı evlere kabul edilmeyen büyük erkek çocuklarını da getirdikleri takdirde kalacak yer bulmaları neredeyse imkansız. Zaten yardım arayanların yüzde 63’ü bulundukları ilçe veya ilde yer bulamıyor, başka bir yere taşınmak zorunda kalıyor.
Koalisyon anlaşmalarında federal hükümet partileri yalnızca ihtiyaç temelli ve düşük seviyede genişleme sözü vermekle kalmadı, aynı zamanda bir adım daha ileri giderek yakın partner şiddetinden etkilenen erkekler için uygun alanları genişletmek istedi. Ayrıca koalisyon üyeleri kadın sığınma evi sistemi için güvenilir finansman sözü vermişti. Hiçbiri olmadı. Yeterli finansmanın gelmesi henüz uzun zaman aldığından, bireysel inşaat projeleri yerel gönüllüler sayesinde gerçekleştiriliyor.
MASRAFLARI KADINLAR ÖDÜYOR
Bu da zor durumdaki kadınların hâlâ sığınma evi masraflarını kendilerinin karşılamak zorunda kalabileceği gerçeğiyle karşı karşıya oldukları anlamına geliyor. Mali duruma ve evlilikteki paraya erişime bağlı olarak bu, aşılmaz bir engel teşkil edebiliyor. Pek çok belediyede kadın sığınma evlerinde kalışlar kadınların sosyal güvenlik haklarına göre düzenlenmekte. Sonuç olarak, ilgili gereklilikleri olmayan tüm kadınlar kapsam dışında kalıyor. 2022’de dört kadından birinden fazlası konaklama masraflarını kendisi ödemek zorunda kaldı; bu tutar genellikle kişi başı gecelik 10 ila 15 euro arasındaydı.
Federal Meclis’teki Die Linke grubunun sözcüsü Heidi Reichinnek, Hildesheim’daki bir kadın sığınma evine yaptığı ziyarette bu „ülke çapındaki finansman karmaşasını“ „bir felaket“ olarak nitelendirdi ve şunları talep etti: „Federal hükümet tarafından açıklanan finansman yasasının nihayet uygulamaya konulması ve federal eyaletlerin de nihayet burada daha fazla destek sağlaması gerekiyor.“ Geçen ay oldukça muğlak bir duyuru yapıldı ve konu haziran ayında yapılacak bir sonraki Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Bakanları Konferansı’na ertelendi. Ancak federal hükümetin sosyal alandaki kesintilere olan eğilimi ve öneri eksikliği göz önüne alındığında, yetersiz durumun yakın gelecekte değişmeyeceği kesin.