Written by 09:23 POLITIKA

Silahlanma yarışı ve büyük savaş tehlikesi

YÜCEL ÖZDEMİR

Bugün 1 Eylül Dünya Barış Günü.

Bundan tam 84 yıl önce faşist Hitler yönetimindeki Almanya’nın komşu Polonya’ya saldırmasıyla başlayan İkinci Dünya Savaşı insanlık tarihinin en karanlık sayfalarından birisi. 30 Ocak 1933’da başbakanlık koltuğuna oturan Hitler, bir taraftan içeride var olan muhalefeti ortadan kaldırmak için katliamlar ve tutuklamalar yaparken, diğer taraftan adım adım Alman sermayesinin yeni pazar arayışına bağlı olarak savaş hazırlıkları yaptı.

1 Eylül 1939’da Almanya’nın Polonya’ya saldırıyla başlayan, 8 Mayıs 1945’te Berlin’de yenilgisiyle biten savaşın en yıkıcı bölümünün bugünkü Doğu Avrupa sahasında gerçekleştiğini söyleyebiliriz. Batı cephesinde Fransa, Belçika, Hollanda, güney cephesinde Balkan ülkelerinin yöneticileri ciddi bir direnç gösteremedikleri, hatta yer yer Hitler Almanya’sı ile iş birliği yaptıkları için büyük yıkımlar yaşanmadı.

Ancak doğu cephesinde Kızıl Ordu ve Sovyet halkları, büyük ana vatan savunmasıyla güçlü bir direniş sergileyerek, büyük bedeller ödeyerek Hitler Almanya’sını yenilgiye uğrattı.

Kızıl Ordu tarafından Hitler faşizminden kurtarılan Doğu Avrupa halklarının büyük bir bölümü, aynı topraklarda bir daha benzer acıların yaşanmaması için savaşa ve militarizme hep mesafeli oldular. Büyük ordular kurmaya, silahlanmaya gerek duymadılar.

Şimdi ise her şey tersine dönmüş durumda.

Bir taraftan Rusya tarafından işgal edileceklerinin korkusunu yaşarken, diğer taraftan başta ABD olmak üzere Batılı ülkelerce sürekli silahlandırılıyorlar. Hem de rekor düzeyde. Bütçelerinin büyük bölümünü askeri harcamalara ayırıyorlar.

Stockholm Barış Araştırmaları Enstitüsü (Sipri) tarafından bu yılın nisan ayında yayımlanan rapora göre, Batı ve Orta Avrupa ülkeleri arasında askeri harcamalar 2013-2022 arasında yüzde 30 yükselmiş. Bu oran aynı dönemde Doğu Avrupa ülkelerinde ise yüzde 72 olarak tespit edilmiş.

Bunda elbette Rusya’nın şubat 2022’de Ukrayna’ya saldırmasıyla başlayan savaşın büyük payı bulunuyor. Silahlanmaya en fazla bütçe ayıran ülkelerin başında Finlandiya (yüzde 36), Litvanya (yüzde 27), İsveç (yüzde 12) ve Polonya (11) geliyor. Bilindiği gibi Finlandiya nisan ayında NATO üyesi oldu, İsveç de üye olmayı bekliyor. Birçok Doğu Avrupa ülkesi, son 10 yılda askeri harcamalarını iki kat artırdı.

Ukrayna ise bir yıl içinde askeri harcamalara ayırdığı bütçeyi yüzde 640 arttırmış. Bu Spiri’nin askeri harcamalara dair verileri tuttuğu 1988’den bu yana, ilk kez karşılaşılan bir durum. Ukrayna, savaş nedeniyle ABD, İngiltere, Almanya gibi pek çok ülke tarafından yapılan hibeler ve yardımlar almasının yanı sıra 2022’de askeri harcamalara 44 milyar dolar ayırdı. Böylece 2021’de askeri harcamalara ayırdığı yüzde 3.4’lük bütçe oranı 2022’de yüzde 34’e çıktı.

Benzer bir tablo Rusya’da da söz konusu. Savaş nedeniyle 2022’de askeri harcamalara ayrılan bütçe yüzde 9.2 artırılarak 86 milyar dolara çıkarıldı. Rusya tarafından 2022 sonunda açıklanan rakamlarda, harcamalarının en büyük kalemi olan ulusal savunma harcamaları 2021 bütçesine kıyasla nominal olarak yüzde 34 yükseldi. Savaşın Rusya’ya ekonomik açıdan da tahmin edilende de pahalıya mal olduğu anlaşılıyor.

Somut veriler sadece savaşın sürdüğü Rusya, Ukrayna ve Doğu Avrupa sahasında değil, pek çok ülkede benzer şekilde askeri harcamaların hızla arttığını gösteriyor. 2022’de dünya genelinde askeri harcamalar için ayrılan 2.2 trilyon dolarlık bütçe bir rekoru ifade ediyor. Bu bütçenin yüzde 56’sının sadece ABD, Çin ve Rusya tarafından yapılması ise emperyalistler arasında pazar paylaşım mücadelesinin silahla çözülmek istendiğinin önemli bir göstergesi. Bu üç ülkeye İngiltere, Fransa ve Almanya, Japonya ve Hindistan da eklendiğinde toplam bütçenin ezici bir bölümünün paylaşım mücadelesi içinde olan ülkelerce harcandığını gösteriyor.

Askeri harcamalara devasa bütçeler ayıran ülkelerde, bunun sağlıktan, eğitimden, sosyal alanlardan kesilerek ayrıldığı bir gerçek. Örneğin Almanya’da bir kalemde askeri harcamalar için 100 milyar avro ayıran hükümet, çocukların yoksulluk içinde yaşamaması için yapılan pazarlıkların ardından ancak 2.4 milyar avro ayırdı.

Yakın süreç, emperyalistler arası paylaşım mücadelesinin bugünkünden daha sertleşeceğini, büyük savaş tehlikesinin sürekli gündemde olacağını, askeri harcamaların katlanarak devam edeceğini ve emekçi sınıflar arasında yoksulluk ve sefaletin büyüyeceğini gösteriyor. İnsanlık için yıkıcı, savaş ekonomisinden beslenen başta silah tekelleri olmak üzere birçok sektör için yeni rekor kârlar anlamına gelen bu süreci tersine çevirmek için sosyal sorunlarla silahlanmaya karşı mücadeleyi birleştiren güçlü bir barış hareketine ihtiyaç var. Savaşta asıl kaybedenin emekçi halklar, işçi sınıfı, gençler, kadınlar olduğunu tarih pek çok kez gösterdi. Bugün de Ukrayna savaşı bu gerçeğin somut hali…

Güçlü bir savaş karşıtı hareket ortaya çıkmadığı takdirde aşırı silahlanma, emperyalist ülkeler arasındaki pazar paylaşım mücadelesi halkların geleceğini tehdit etmeye devam edecek.

Close