Written by 13:00 HABERLER

Şimdi Dayanışma Zamanı

Türkiye ve Suriye’de yaşanan ‘doğal felaketin’ sonucu olarak ortaya çıkan büyük katliam ve yıkımdan sonra emekçiler arasında olağanüstü bir dayanışma kampanyasına tanık oluyoruz. Dünyanın dört bir yanında işçilerin, emekçilerin ve halkların, depremzedelerin yaralarına çare olmak için açılan bağış kampanyalarına katılımı birçok ülkede rekor düzeyde.

HÜSEYİN AVGAN*

6 Şubat’ta meydana gelen depremin ardından yaşanan katliam konusunda Türkiye’de halkın pratik olarak da arama kurtarma, yemeden içmeye, sağlıktan barınmaya kadar ihtiyaçları karşılamak için harekete geçmesinin katliamın daha da büyümesini engelleyen önemli bir olgu olduğu konusunda tüm demokratik kurumlar hemfikir. Afet bölgesinde ‘Dayanışma yaşatır’ sözü, pratikte yüzlerce insanın canın kurtulmasını sağlayarak bir kez daha doğrulandı.

Türkiye ve Suriye dışında yaşayan emekçiler olarak, deyim yerindeyse büyük deprem felaketinin acısını iliklerimize kadar yaşadık. Kurtulan her bir insana sevindiğimiz kadar, felaketin katliama dönüşmesinin esas nedeni olan devletin ve sermayenin sadece önceden izlemiş olduğu politikalara değil, felaket sırasında da göstermiş olduğu beceriksizliğe, ihmallere, işten sorumlu kurumların içinin boşaltılmasına karşı da korkunç bir öfke duyduk. Dayanışma eylemlerine sadece örgütlü demokratik örgüt ve kuruluşların, odaların, sendikaların, muhalif partilerin değil, bugün için örgütlü olmayan geniş kesimlerin de canla-başla katılması milyonlarca insanın ‘insanlık ölmemiş’ duygusunu da güçlendirdi.

TÜRKİYE KÖKENLİLER SEFERBER OLDU!

Almanya’da doğal olarak katliamın yaralarını sarmak için ilk harekete geçen Türkiye kökenli emekçiler oldu. Felaketin duyulmasıyla birlikte, tüm kurum ve kuruluşlar hemen hareket geçerek yaraları sarma kampanyası başlattı. Tam net bir bilgi olmasa da, dayanışma kampanyası sürdüren arkadaşların izlenimlerine göre, bu çalışmaların dışında kalan Türkiye kökenli sayısı çok az. İlk günlerde federasyonumuza bağlı derneklerin dayanışma kampanyasını güçlendirmek için açmış olduğu bilgilendirme masalarına Türkiye kökenli emekçilerin de yoğun bir ilgisi oldu. Eşya toplayan tüm kurumlar çok yoğun ilgiden dolayı birkaç gün olmadan, kapasitelerinin dolduğunu açıklamak zorunda kaldı. Emekçilerin çok önemli bir bölümünün gönderdiği eşyaları yeni alması da dikkat çeken olgulardan birisi. Değişik bölgelerde, ‘paket yapılacak’, ‘TIR yüklenecek’ açıklamasını sosyal medyada gören yüzlerce gencin çalışmaya katılmak için gelmesi, yapılan dayanışma etkinliklerine katılımın yoğunluğu bu gözlemi doğrulayan olgular. Ezici çoğunluk yaraların sarılması için, kampanyanın bir parçası olmuştur.

YARDIMLAR YERİNE ULAŞACAK MI” KAYGISI

Katılımın çok yoğun olmasına rağmen, toplanan yardımların yerine ulaşıp ulaşmayacağı konusunda sorulan sorular da bir o kadar yoğun. Özellikle devletin kurumlarının gelen yardımları başka ihtiyaçları için kullanacağı, ihtiyaç sahiplerine eşit bir şekilde ulaştırmayacağı kaygıları çok fazla. Daha önce yaşanmış felaketler sonrası ortaya çıkan sıkandalar, hükümetin şu anda halkın doğrudan örgütlediği yardımları engellemesi, örgütlü güçlerin oluşturduğu dayanışma merkezlerine yönelik kayyum politikaları, bu kaygıların haklı gerekçelerini oluşturmakta. Burada AKP hükümetinin bir parçası olarak çalışan kurumlar da bu kampanyayı aktif bir şekilde örgütleme çabasındalar. Bir yandan ‘acıya siyaset karıştırmayalım’ söylemleriyle burada da oluşan tepkileri yatıştırmaya, diğer yandan da bazı bölgelerde yerel yönetimlerle düzenledikleri anma toplantılarında acıları, ayrımcı-gerici-ırkçı politikalarının meşrulaşmasının zemini olarak kullanmakta. Bu toplantılarda sadece Türk ve Sünni inancından insanlarımız zarar görmüş gibi davranarak, senelerdir uyguladıkları tekçi politikayı devam ettirmeye, dayanışma duygularını zayıflatmaya çalışmaktalar. Bir yandan buradan da toplanan yardımların takipçisi olmak, diğer yandan dayanışma duygusunu zayıflatan bu girişimleri yerli ve göçmen emekçiler içerisinde görünür olmasını kılacak girişimlerde bulunmak, bu kesimlerden emekçiler içerisinde de, art niyetsiz çok güçlü bir şekilde var olan dayanışma duygularının güçlenmesine katkı sunabilir.

HALKLAR DAHA DA YAKINLAŞTI

Felaketin hemen ardından yüzlerce ülkede yaraların sarılması için yardım kuruluşları, medya organları, demokratik kurum ve kuruluşlar, tek tek kişiler yardım kampanyaları başlattı. Birçok ülkeden kurtarma çalışmalarına katılacak ekipler Türkiye ye gitti. Bu kampanyalar hükümetlerin halkları karşı karşıya getirme politikalarını, senelerdir devam eden ırkçı-milliyetçi-dinci politikaların zayıflamasına da neden oldu. Felaket öncesi neredeyse savaş tam tamlarının çalındığı Türkiye-Yunanistan hükümetleri, Yunan halkının göstermiş olduğu dayanışmanın büyüklüğü karşısında geri adım atarak, halkların dostluğundan bahsetmek zorunda kaldı. Senelerdir kapalı olan Ermenistan-Türkiye sınır kapısı Ermeni halkının dayanışması sonucu açılmak zorunda kaldı. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Bu örneklerde de görüldüğü gibi, halkların kardeşliğini güçlendirmenin de, ırkçı-milliyetçi politikaların geri püskürtülmesinin de en önemli adımının dayanışma olduğu bir kez daha anlaşılmaktadır.

DAYANIŞMA VE BİRLİK

Avrupa ülkelerinde yaşayan Türkiye kökenli emekçilerin bu süreçte tanık olduğu en önemli olgulardan birisi de, ırkçı politikalar ne kadar yaygınlaştırılmaya çalışılırsa çalışılsın, halkların dayanışmasının önüne geçememekte. Bu süreçte Türkiyeliler içerisinde yerli halklara karşı oluşmuş, ‘Türkleri ve Müslümanları sevmiyorlar’, Türkiye’ye karşılar’ vb. önyargıların kırılmasının olanaklarını da çok güçlendirmiştir. Almanya’da değişik yardım kurumlarının başlatmış olduğu kampanyanın ilk üç gününde kampanyaya katılımın bugüne kadar açılan tüm kampanyaları geride bıraktığı belirtilmekte. Hollanda ‘da basın kuruluşlarının düzenlediği yardım kampanyasında 89 milyon Euro toplanarak, Hollanda rekoru kırılmıştır. Tüm ülkelerde, yardım kuruluşlarının yanında sendikalar, sağlık ve çocuk örgütleri gibi demokratik kurumlarda kampanyalar başlatmış, Türkiye kökenli kurumların başlatmış olduğu kampanyalara da Alman emekçilerin katılımı çok yoğundur. Birçok Alman emekçisi nasıl yardım edeceğini, doğrudan depremzedelere nasıl ulaşabileceğini sorarak, halkların doğrudan dayanışmasının bir parçası oldu. Bu dayanışma sürecinde emekçilerin yaşayarak edinmiş olduğu deney ve tecrübeler, kurulan dostluk ilişkileri devletlerin, sermayenin, ırkçı-faşist-dinci örgütlerin önümüzdeki dönemde sürdüreceği emekçileri bölme, halklar arasında düşmanlık tohumları ekme girişimlerini geri püskürtmede çok önemli bir olanak olduğu gibi, işçi ve emekçilerin birliğini ve örgütlülüğünü güçlendirmenin de en önemli dayanağıdır.

*DİDF Yürütme Kurulu üyesi

Close