Written by 11:56 AVRUPA

Türkiye krizine İngiltere 2008 krizi örneği: Sakın o gemiye binmeyin, batarsınız!

Arif BEKTAŞ
Londra

Hepimiz aynı gemideyiz… Bu sözü son zamanlarda Türkiye’deki ekonomik gelişmeler ve krizle birlikte sık duyar olduk. Kimi gemiye bindi, kimi binmeyi reddetti. Binenler “vatansever”, binmeyenler “vatan haini” ilan edildi. Öyle ki, telefonlarının markasına göre insanların vatansever ya da vatan haini olduğuna karar verilecek duruma gelindi.

ŞİMDİNİN TÜRKİYESİ 2008’İN İNGİLTERESİ Mİ?
Öte yandan “Aynı gemideyiz” söylemi sadece Türkiye’ye özgü değil. Bu sözleri daha önce İngiltere’de de duymuştuk.
2008 krizinin patlak vermesinden sonra, krizden çıkmak için önlem paketi açıklayan dönemin Başbakanı David Cameron, “We are all in it” yani “Hepimiz bunun içindeyiz” demişti. Krizi atlatana kadar herkesten fedakarlık istemişti. Türkiye’deki kadar şoven ve milli söylemler çok kullanılmadıysa da Cameron da, Erdoğan’ın diline yakın bir dil kullanmıştı.
Peki İngiltere’de 2008’den bu yana ne oldu? Herkes payına düşeni yaptı mı? Gerçekten herkes bu krizin içinde miydi? Kriz kimin parasıyla aşıldı?

İLK HEDEF İŞÇİ VE EMEKÇİLER OLDU
Bu sorulara kısaca yanıt verelim: İngiltere hükümetinin açıkladığı ilk önlem kapsamlı “tasarruf” oldu. Kamu işçilerinin maaşlarına yılda yüzde 3 ile 5 arasında değişen oranlarda yapılan zamlar donduruldu. Özel sektör, işçilerin maaşına yüzde 1 zam sınırlaması getirdi. Toplu iş sözleşmeleri iptal edildi. Çalışma saatleri artırıldı. Birçok kamu sektöründe işçiler işten atıldı. Okullar, hastaneler, itfaiye merkezleri kapatıldı. Spor merkezleri, sosyal klüpler, gençlik merkezleri kapatıldı. Sosyal hizmet sunan kurum ve kuruluşların tüm ödenekleri kesildi. Bu yüzden yüz binlerce insanın yararlandığı sosyal hizmetler yok oldu. Bu arada yeni bir grev yasası da çıkarılarak, işçilerin grev oylamasını ve greve çıkmasını zorlaştıran maddeler koyuldu.

KAYNAKLAR BANKA VE PATRONLARA AKTARILDI
Hükümetin, krizden çıkmak için başka önlemleri de vardı. Batmakla yüz yüze olan bankalara yüz milyarlarca sterlin verilerek batmaları engelledi. İflasın eşiğine gelen büyük patronlara karşılıksız krediler açıldı. Yabancı şirketlerin İngiltere’de yatırım yapması için devlet vergisi düşürüldü. Bizzat Başbakan Cameron ve dönemin Maliye Bakanı George Osborne, Uzak Asya’ya giderek, Çin, Japonya ve Koreli şirketlerin İngiltere’de yatırım yapmasını istedi ve bütün kolaylıklar sağlandı.
Büyük patronlar ve iktidar için kriz fırsata dönüştürülüyordu. İşçilere zam vermeden daha fazla çalıştıracaklardı ve şirketlerin de bu durumu kullanması için kolları sıvamaları istenmişti. Doktorlar, öğretmenler işten atıldı ve iki doktorun ve iki öğretmenin yapacağı işi bir doktor ve bir öğretmene yaptırıldı. Sağlık hizmeti şu anda kriz içinde. Eğitimdeki kriz giderek büyüyor. İtfaiye erleri işten atıldı. Londra’nın merkezindeki Grenfell binasındaki yangına itfaiye, normal sürenin iki katı gecikme ile müdahale edebildi.
Nasıl olsa, bu hizmetleri halk kullanıyordu. Zenginler ve hükümet cenahı, özel okullarda eğitim görüyor, özel hastanelerde tedavi oluyor ve evleri de son derece yangına dayanıklıydı. Olan halka oldu.
Nissan’dan tutun da, Toyota’ya kadar otomotiv fabrikaları açıldı, sanayi canlandırılmaya çalışıldı, biraz da olsa istihdam yaratıldı ve sonunda ikinci bir resesyondan sonra 2010’dan itibaren İngiltere ekonomisi beklenenden daha fazla büyümeye başladı.

‘KRİZ ÖNLEMİ’ DENİLEN HAK GASPLARI KALICI HALE GETİRİLDİ
“Hepimiz içindeydik” ya. Şu andaki duruma bir bakalım. Aradan 10 yıl geçti. Krizi atlatana kadar denmesine rağmen o dönem alınan “önlemler” hâlâ devam ediyor. İşçi ve emekçilere saldırılar hâlâ devam ediyor. Şu anda, başta PCS, NUT, UNITE, FBU, RMT gibi sendikalar, zam oranının yükseltilmesi için mücadele etmeye çalışıyor. Kriz döneminde çıkartılan grev yasası nedeniyle grevler de yapılamaz oldu.
Kamu işçileri hâlâ yüzde 1 zam alıyor. Kapatılan hastane, itfaiye, okul, gençlik merkezlerinin hiçbiri geri açılmadı. Yani işçi ve emekçiler, halka saldırının bir fırsatı olarak kriz kullanıldı.

KRİZ DÖNEMİNDE SERMAYE KÂRINI İKİYE KATLADI
Bugün Asyalı patronların vergileri hâlâ ilk günkü gibi en düşük seviyede. Yani fabrikatörler az vergi vermeye devam ediyor. Bankaları kurtarmak için verilen toplam 900 milyar sterlin halkın cebinden bankerlerin cebine girmiş oldu. Halbuki bu paralarla nitelikli eğitim ve sağlık hizmeti sunulabilinirdi. İngiltere’de en zengin 500 kişinin krizden sonraki kârları, öncesine göre yüzde yüz arttı. Yani, kriz fırsata çevrildi. Halkın cebinden alındı, hizmetler kesildi, maaşlar donduruldu, işçiler işten atıldı, çalışanlar da fazla çalıştırıldı ve bununla elde edilen de patronların cebine konuldu. Böyle bir sistem bu.“Hepimiz bunun içindeyiz” demişti Cameron. İşçi ve emekçileri kandırmak, onların uygulamalar karşısında ses çıkarmaması için, herkesi krizin içine koymuştu. Faturayı işçi ve emekçiler ödedi, fırsatı sermaye kesimi yaşadı. Kriz dönemindeki kadar kârı hiç bir dönem yapmadılar.
Peki kriz işçi ve emekçiler için de fırsat olabilir mi? Olabilir. Ama işçi ve emekçiler örgütlü ise. İngiltere’de örgütsüz bir işçi sınıfı, kısmen etkisiz sendikalar ve gerçek bir işçi partisinin olmaması nedeniyle, sermaye ve iktidarının saldırıları engellenemedi ve sermaye, grevlerin gerçekleşmesini zorlaştıran yasalar çıkarmak kaydıyla uzun vadeli saldırılarını da planlamanın fırsatını buldu. Bu durum Türkiye için de geçerli.

ERDOĞAN-ALBAYRAK / CAMERON-OSBORNE BENZERLİĞİ
Türkiye’deki gelişmeleri izledikçe İngiltere eski Başbakanı Cameron ve Maliye Bakanı Osborne daha çok geliyor akıllara. Bugün, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, 10 yıl önceki İngiltereli siyasetçilerin açıklamalarını yapıyor, aynı girişimlerde bulunuyorlar. Hatta onları da aştılar, örneğin Cameron ve Osborne bu kadar açıktan “krizi fırsata çevirelim” dememişlerdi.
Sonuç olarak, “O gemi” daha önce İngiltere limanına da yanaştı. Herkesi içine aldı ama sadece işçi ve emekçiler battı. Çünkü diğerleri çoktan gemiyi terk etmişti. Sakın ha onların bahsettiği gemiye binmeyin!

Close