Written by 09:00 HABERLER

Yaşanabilir konut herkesin hakkı

Kalle Gerigk, Almanya’da yüksek kiralara karşı verilen mücadelenin sembol isimlerinden birisi. Kendisi Köln Konut Dairesi’nde memur olarak çalıştığı halde oturduğu evi satın alan kişi hemen kiraya zam yapmak istedi. Buna itiraz etti. Direndi. Başta komşuları olmak üzere kent halkı güçlü bir dayanışma gösterdi. Buna rağmen ev sahibi “özel ihtiyaç” diyerek Gerigk’i evden çıkardı. Sonra aynı sokakta başka bir binaya taşındı ve bugün Almanya’da yüksek kiralara karşı yapılan toplantılara katılıyor, yürüyüşler düzenliyor, klipler çekiyor, şarkılar söylüyor. Bu durum elbette çalıştığı dairenin de pek hoşuna gitmiyor. “Ne zamana kadar daha çalışırım bilmiyorum” diyor. Kalle Gerigk ile Almanya’daki konut sorununu ve 6 Nisan’da yapılacak eylemleri konuştuk.

YÜCEL ÖZDEMİR

Sayın Gerigk, Almanya çok zengin bir ülke ama yine de konut sorunu yaşanıyor. Sizce yüksek kiralar, konut sorunu nasıl bu hale gelindi ?

Değişik nedenleri var. Birincisi 30 yıllık süre içinde sürdürülen yanlış politikalar. Eyaletler ve Federal Hükümet 80’li yıllarda kendilerine ait konutları sattı, özelleştirdi. Dresden şehri tüm sosyal konutları, Berlin Eyaleti 150 bin konutu sattı. O zamanlar kiracılar hareketi şimdiki gibi güçlü olmadığından bunu yapma olanağına sahiptiler. Diğer nedeni ise yatırımcıların gelmesi için bir anlamda kırmızı halı serildi. Yönetenler uzun süre pazarın her şeyi düzenleyeceği düşüncesindeydiler. Ama öyle olmadı. Pazar kurallarına göre amaçları para kazanmak, kar etmektir. Bu nedenle de kiralar tabi ki artacaktır. Bunlar ana nedenler.

Özel şirketler kamuya ait konutları nasıl satın alıyor?

Ya araziyi satın alıp ev yapıyorlar ya da evleri satın alıyorlar. Problem satıştan itibaren başlıyor. Örneğin Berlin Eyaleti’nde kamuya ait konut ve arazinin tümden satışından sorumlu bir daire oluşturuldu. Hemen hemen tüm Almanya’da böyleydi; belediyeler tamire gittiklerinde, bir firma araziyi satın aldığında doğal olarak en fazla kârı amaçlıyor. Bu nedenle arazilerin üzerinde düşük kiralı konutların inşa edilmesi beklenemez. Belediyeler, eyaletler ve Federal Hükümet araziyi elinde tutmalı, kendi konutlarını inşa etmeli ve kira çılgınlığına dur demeli. 80’li yıllara kadar kamu yararına çalışan kurumlara ait konutlar vardı. 80’li yılların sonunda yok edildi. O zamanlar Neue Heimat skandalı vardı. Bu sayede konutlardaki kamu yararına olma ilkesi kolayca iptal edilebildi.

Gelinen aşamada düşük ve orta gelirli insanlar şehirlerden uzaklaştırılıyor. Örneğin Londra’da milyonerler, milyarderler tarafından şehir dışına kovuluyor. Paris’te de durum felaket düzeyinde. Almanya’da böyle olacağının farkına varıldı ve olması engellenmeye çalışılıyor. Örneğin Berlin’de konutlar yeniden kamulaştırılıyor. Mülksüzleştirme konusunda güçlü bir hareket var. Böyle bir girişim, 5-10 yıl önce mümkün değilken şimdi herkes bundan söz ediyor.

Konuşmalarınızda sık sık konut spekülatörlerinden söz ediyorsunuz. Vonovia veya benzeri firmalardan. Bu spekülatörler ne kadar konutu ellerinde tutuyor?

Almanya’da borsaya girmiş konut tekelleri Vonovia veya Deutsche Wohnen gibi firmaların elinde en az 1 milyon konut var. Bu kadar konutu elinde tutan firmaların piyasadaki gücü kolayca anlaşılabilir. Emlak lobisinin konutlarla ilgili planlanan düzenlemelere karşı olduğu açık. Çünkü bu düzenlemeler kârlarını sınırlandıracak. Kârları yüzde 4 oranında sınırlandırılacak, sosyal konut yapımı için vergi kolaylıkları getirilecek. Bu düzenlemenin olabilecek iyi bir şey de sosyal konut inşasının sonsuza kadar devam edecek olması. Almanya, sosyal konut yapımının belli bir süreyle sınırlandırıldığı tek ülke. Ben bu durumda başka bir ülke tanımıyorum. Bir firma devletten, eyalet bütçesinden, belediyeden para alıyor, vergi kolaylıklarıyla sosyal konutla inşa ediyor, ama bu sosyal konutlar ancak belli bir süre, 15-20 yıl, varlıklarını sürdürebiliyor. Sonra firmalar tarafından yüksek kiralarla kiracılara sunulabiliyorlar. Özel firmalara yaptırılan sosyal konutların çoğu sosyal konut olmaktan çıkıyor. Yeni yapılan sosyal konut sayısı oldukça az.

Kiralar çok yüksek. Çalışanlar gelirlerinin ne kadarını kiraya ayırmak zorunda?

Köln’de 10 yıl önce, şehir merkezinde iyi bir evi metrekaresi 8 Euro’dan kiralayabiliyordunuz. Şimdilerde aynı yerlerde kiralık evlerin metrekaresi 16 Euro’ya kadar yükseldi. Bu kirayı kim ödeyebilir? Yapacağımız eylemin konusu bu işte. Birincisi kira çılgınlığı, ikincisi de bu kirayı ödeyemeyeceğiniz için evi boşaltmanız ve şehrin kenar semtlerine taşınmak zorunda bırakılmanız. Konutlar bir özel firma tarafından satın alınıyor. Bu firma konutlarda enerji tasarrufunu sağlayacak bir tamirat yapıyor ve masrafının yüzde 8’ini kiranın üzerine ekleme hakkına sahip oluyor. Ve kira birden bire 200 Euro, belki daha fazla artıyor. Kiraların yüzde 70-80 arttığı durumlar var. Geçen yıl yasal artış yüzde 12 idi. Şimdi SPD sayesinde yüzde 8’e indirildi.

Emlak sayesinde kar etmek, parayı emlaka yatırmak şimdilerde büyük bir ticaret modeli. Parası olana artık altın veya başka bir şey değil de emlak alması tavsiye ediliyor.

Geçen yıl Almanya’nın değişik şehirlerinde yüksek kiralara karşı güçlü eylemler yapıldı. Bu yıl da 6 Nisan’da Köln ve diğer birçok şehirde eylemler düzenleniyor. Hedef ve talepleriniz neler?

Geçen yıl yaptığımız eylemler sonrası bu yıl da değişik kiracı inisiyatifleriyle eylemler yapmayı planladık. Kuzey Ren Vestfalya’da Köln’de merkezi bir eylem yapılacak. Almanya’nın diğer büyük şehirlerinde de eylemler var. Eylemlerimizi Avrupa Parlamentosu seçimleri öncesi yapmayı düşündüğümüz için 6 Nisan’ı kararlaştırdık. Sonra Berlin ve birçok şehirdeki inisiyatifler de aynı tarihte kira çılgınlığına ve dar gelirlilerin şehir dışına itilmesine karşı eylemler yapma kararı aldı. Sadece Almanya’da değil Barcelona, Amsterdam ve Lizbon’da da eylemler yapılacak. Hatta Kanada’da bile. Çünkü bu sorun dünya çapında var olan bir sorun.

Ancak bir gün eylem yapıp sonra başka gündemlere geçilmesini de istemiyoruz. Kitlesel eylemlerle hükümetlere baskı yapmak istiyoruz. Tabandan ne kadar baskı gelirse başarı şansı o kadar fazla olur. Çünkü yaşanabilir konut herkesin hakkı. Ayrıca konut hakkının bir insan hakkı olduğunu unutmamamız gerekiyor.

6 Nisan’dan sonra neler planlıyorsunuz?

Federal düzeyde diğer inisiyatiflerle bağlantı içindeyiz. Kısa süre önce Berlin’deydim. Ülkenin değişik bölgelerinden gelen inisiyatif temsilcileriyle ortak ağ oluşturma buluşması vardı. Güçlerimizi ülke çapında, hatta dünya çapında birleştirip taleplerimiz için hep birlikte sokağa çıkmalıyız. Sendikalar, kiracılar inisiyatifleri sosyal dernek ve birlikleri biraraya getirmek, aynı amaçla sokağa çıkarmak çok zor. Herkesin değişik yaklaşımı var ama ben bunu büyük ailelere benzetiyorum, sürekli görüş farklılıkları vardır ama iş ciddiye binince ortak hareket edilir. Bu Almanya çapında da sağlanmalı ve ortak hareket edilmeli. Toplumsal tartışma sağlanmalı, en geniş kesimler hareketin içine çekilmeli.


Son olarak 6 Nisan’da yapılacak eylemlere göçmen kökenliler neden katılmalı?

Çünkü onlar da etkileniyorlar, hem de en fazla etkilenenler arasında yer alıyorlar. Şehir dışlarında, gettolarda yaşamaya zorlanıyorlar, toplumsal yaşamdan izole ediliyorlar. Çocuklarını tek başına yetiştiren anne veya babalar ve göçmenler kira çılgınlığı ve şehir dışına itilmeden en fazla etkileniyorlar. Örneğin benim yaşadığım binada evler sadece akademisyenlere kiralandı. Açık olarak kabul edilmese de şehir merkezlerinde kapı zillerine baktığınızda ne kadar az göçmenin yaşadığını görürsünüz. Bu nedenle göçmenlerin bizimle beraber eyleme katılmaları çok önemli. Bir de göçmenler, mülteciler ve evsizler birbirine düşürülmeye çalışılıyor. Sanki mülteciler nedeniyle Alman evsizlere ev bulunamıyormuş gibi gösteriliyor. Halbuki konut sorunu daha önce de de vardı. Gökten de inmedi. Ancak çözümü için şimdi harekete geçmemiz zorunlu. Yoksa durum daha da kötü olacak. Toplumsal barut fıçısı yaratılmaya çalışılıyor.

Close