Written by 10:22 AVRUPA

Tanrıların gizemli içeceği

Kakao deyince akla ilk gelen, genellikle çikolata olur. Avrupa’nın 500 yıl önce tanıştığı ‚tanrıların içeçeği‘ kakao Latin Amerika’da 5 bin yıla dayanan köklü bir kültürü anlatır oysa.

Kakao kültürünün beşiği uzun zamandır Orta Amerika olduğu varsayılıyordu. M.Ö. 1500 yıllarında yaşayan Mayalar bile bu ‚tatlı fasulyenin‘ hayranıydılar. Ancak yeni kanıtlar, kakao çekirdeklerinin, hem de sadece içecek olarak değil daha önceleri ve daha da güneyde kullanıldığını gösteriyor.

Köln’deki Çikolata Müzesi’ndeyiz. Gizli hoparlörlerden çıkan ses yağmur ormanlarındaki doğal ortamı anımsatıyor. Bu müzik, Orta Amerika’nın yerli halkları tarafından çıngıraklar, davullar veya kamış flütleriyle çalınmış olabilir. Cam vitrindeki sergilerin çoğu, Orta Amerika bölgesinde M.Ö. 3 binli yıllarda yaşayan son derece gelişmiş Maya halklarından geliyor. Bunlar kil figürler, kaseler ve içme kapları. Sergilerden bazıları Hristiyanlık öncesi dönemlere ait. Ve hepsi de o dönemin kültürel tarihine ilişkin izler sunuyor. Bir maymun ve bir kakao ağacının meyvesi, özenle tasarlanmış bir kil çömlek üzerindeki renkli resimde canlandırılmış. Bu maymunlar bugün hala yaşıyorlar ve bugün yapmayı sevdikleri şey, kakao meyvelerini çalmak. Çünkü maymunlar kakao meyvesinin içindeki lezzetli ve tatlı posayı severler. Ve birçok eski Amerikan gemisinde, elinde böyle bir meyve tutan maymunların resmi bulunur.

İlaç olarak kakao

Ancak kakao ile yapılabilecek çok şey var. Kölnlü tarihçi Prof. Stefanie Gänger, kakaonun neden Maya’nın ve daha sonra Azteklerin favori içeceği haline geldiği konusunda araştırmalar yapmış. “Geçmişte tıbbi olarak kabul gören ve kullanılan birçok madde var olmuştur. Bunun nedeni bu maddelerin insanı uyarması, konsantrasyonu veya dayanıklılığını arttırmasıdır. Günümüzde, iç huzuru herhangi bir şekilde olumlu yönde etkileyen ilaçlarla aynı özelliklere sahiptirler. Ve kakao da eski dönemde kullanılan bu tür maddelerden biridir. Kakao çekirdekleri, kan damarlarını genişletici, kalbi uyarıcı ve kas gevşetici etkileri olduğu bilinen bir alkaloid olan teobromin içermektedirler. Ek olarak, bu doğal maddenin neşelendirici olduğu da saptanmıştır. Theobromine, ‚tanrıların yiyeceği‘ olarak çevrilebilen tıbbi bir mucizedir. Mayalar da kakaoyu, tanrıların içmeye doyamadıkları bir içki olarak kabul etmişlerdir.”

Mayalar için kakao bir içecekten daha fazlasıydı

Kakao her yerde kolayca yetişen bir ağaç değildi: gelişip büyümesi ve sağlıklı meyveler verebilmesi için en uygun toprak koşullarına, neme ve sıcaklığa ihtiyaç duymaktaydı. Bu nedenle kakao çekirdekleri lüks bir ürün olarak kabul edildi. Bir ödeme aracı olarak kullanıldılar ve ölülerin yanına konan değerli mallardan sayıldılar veya tanrılara kurban olarak verildiler.

Kakao çekirdekleri, uzun süre değerli mallar olarak görüldü. 14. ve 16. yüzyıllarda Orta Amerika’da egemen olan Aztekler de bu değerli fasulyeleri göz bebekleri gibi korudular.

Azteklerin egemenliğini kabul eden devletler bunun karşılığında vergilerinin bir bölümünü kakao ödediler. Azteklerin başkenti çok yüksekte olduğundan kakao ağaçlarının yetişmesine uygun değildi. Kakao genellikle tropik bölgelerde yetiştiğinden Aztekler kakao çekirdeklerini ganimet olarak aldılar.

Bonnlu bilim insanları araştırmalarında kakao kelimesini tutarlı bir şekilde temsil eden herhangi bir hiyeroglif bulamadılar. Bir teze göre, kakao Maya sözcüğü değildi. Mayalardan önce yaşayan halklardan kaynaklanan bir sözcüktü. Bu da kakaonun çok önceleri kullanıldığının kanıtı olarak kabul ediliyor.

Sansasyonal bir keşif

Kakao kültürü ve tarihi hakkında sürekli yeni buluşlar yapılıyor. Bunlardan en yenisi arkeolog Francisco Valdez liderliğindeki uluslararası bir araştırma ekibinin 2013 yılında Ekvador’daki arkeolojik kazılarda buldukları. Santa Ana la Florida çevresindeki arkeolojik alanı ziyaret eden Bonnlu arkeolog Dr. Carla Jaimes, kazılar sırasında çeşitli kurbanlarla donatılmış tanrı mezarlarının bulunduğunu belirtiyor. Mezarlarda kakao ürünleri ve bunların artıklarının tespit edildiğini de ifade eden Jaimes, minik kakao kaplarının MÖ 3.300 tarihinde imal edilmiş olmasının kakonun bilinenden çok önce kullanıldığını kanıtladığına dikkat çekiyor.

(Alfried Schmitz’in Neues Deutschland gazetesindeki yazısından derleyen Semra Çelik)


KAKAONUN AVRUPAYLA TANIŞMASI

Binlerce yıl önce Aztek ve Mayalarda ‚tanrıların içeceği‘ olan kakao, bugün market raflarında 7’den 70’e herkesin ağzını sulandıran çikolataya dönüşmüş durumda. Kakaonun Avrupa ile tanışması, bundan 500 yıl önce başlayan sömürgeciliğe dayanıyor. Amerika kıtasını keşfeden ve yağmalayan Avrupalıların gemilerine doldurup getirdikleri ganimetler arasında altın, köle ve kahvenin yanısıra kakao da bulunuyor.

Kakaoyu Avrupa’ya ilk İspanyollar getiriyor ve neredeyse ilk 100 yıl İspanyol zenginleri ve soylularının tükettiği lüks bir içecek olarak kalıyor. İspanyollar kakaoyu şeker, tarçın ve vanilya ile karıştırıp içmekteydiler fakat değişmeyen durum kakaonun lüks, zenginlik ve gücün bir sembolü olmasıydı. Bir içecek olarak çikolata sadece İspanyol burjuvalar tarafından satın alınmaktaydı. Ve popülerlik kazandıkça İspanyollar Ekvator, Venezuela, Peru, Jamaika’daki kolonilerinde kakao ağaçları dikmişlerdi.

İlerleyen yıllarda İtalyan kahve dükkanlarında ve Londra’nın ünlü kulüplerinde kakao yudumlamanın zevki hızla yayılmaya başlar. Ama geniş kitlelerle buluşması için Sanayi Devrimi’ni beklemek gerekti. 1700’lerde kakao yağının bulunmasıyla beraber, katı çikolata yapımının yolu açılmış oldu ve ilk kalıp çikolatalar İngiltere’de üretildi.

Çikolatada devrim niteliğinde gelişme, 1828 yılında Hollandalı kimyacı Coenraad Johannes Van Houten tarafından kakao presinin icat edilmesidir. Kakao presi kavrulmuş kakao çekirdeklerinden kakao yağını ayırmakta kullanılmıştır.

1847’de İngiliz çikolata şirketi J.S. Fry&Sons kakao yağı, kakao tozu ve şekerden ilk katı yenilebilir çikolata kalıbını üretmiş, Rodolphe Lindt’te 1879’da çikolata yapma makinasını icat etmiştir.

Günümüzde Afrika başlıca kakao üreticisidir ve dünyadaki kakao üretiminin yüzde 75’ini sağlamaktadır. Afrika’daki on binlerce köydeki küçük çiftlikler için kakao ekimi önemli bir gelir kaynağı oluşturmaktadır

Günümüzde çikolata sektörünün küresel büyüklüğü 75 milyar doları aşarken, üretimde adeta dünya markası haline gelen İsviçre, tüketimde de lider durumdadır. Dünyada en fazla çikolata tüketimi kişi başına yıllık dokuz kg ile İsviçre’de gerçekleşmektedir. İsviçre’yi 7.9 kg tüketim ile Almanya izlerken, İrlanda ve İngiltere kişi başına yıllık 7.5 kg tüketim ile 3. ve 4. sırayı paylaşmaktadır.

Close