SERDAR DERVENTLİ
CDU/CSU ve SPD tarafından kurulan koalisyon hükümetlerine şimdiye kadar “Büyük Koalisyon” (“GroKo”) ismi veriliyordu. 1949-2021 arası kurulan 25 hükümetin dördü “GroKo”ydu*. CDU/CSU partilerinin yüzde 30’un altında kalmalarının (%28,6) ve SPD’nin yüzde 16,4 ile üçüncü parti konumuna gerilemesinin ardından “GroKo” tanımlamasını aslında kimse ağzına almaması gerekiyor.
CDU/CSU ve SPD koalisyonlarının genelde sermaye tarafından tercih edilen bir hükümet biçimi olmadığı, zorunluluktan kurulan hükümetler olduğu biliniyor. Yeni kurulan hükümet de böyle bir hükümet. CDU Başkanı ve Başbakan Friedrich Merz, 28 Nisan günü “CDU küçük kongresinde**” yaptığı konuşmada, koalisyon hükümetinin kurulmasından “büyük bir coşku” duymadığını, hükümetin zorunluluktan kurulduğunu açıkça ifade etti.
Küçük kongrede yaptığı konuşmada, “Almanya’nın güvendiği, sırtını dayadığı sütunların sallandığını”, “uluslararası karşılaştırmalarda ülke ekonomisinin gerilediğini” ve “sosyal güvenlik sistemlerinin artık sürdürülebilir olmadığını” söyleyen Merz’in, “Sadece Almanya değil, birleşik Avrupa bir bütün olarak tehdit altında –koalisyon bu sorunları çözmek için kurulacak” sözleri yeni hükümet hakkında fikir veriyordu.
“İCRAAT BEKLİYORUZ”
Koalisyon görüşmelerinin sonlanması ardından değişik sermaye örgütleri, daha önce ilan ettikleri ajandalara işaret ederek, “koalisyondan icraat bekliyoruz, hiçbir şey sürüncemede kalmamalı” içerikli açıklamalar yapmışlardı.
Gerçeğe bakarsanız sermaye örgütleri hükümet kurulmadan rahatladılar. “Gerçek GroKo” (CDU/CSU/SPD/Yeşiller ve Federal Konsey üzerinden Sol Parti) 18 Mart’ta Federal Meclis’te ve 22 Mart’ta Federal Konsey’de 500 milyar euro hacminde “Savunma ve altyapı için mali paket” (“Finanzpaket für Verteidigung und Infrastruktur”) karar altına alındı. Özellikle GSMH’nın yüzde 1’ini aşan bütçe harcamaları için borçlanma üst sınırı da kaldırıldı.
Sermayenin borazanlığını yapan Handelsblatt gazetesi çok önce, 6 Mart (!) günü manşetten müjdeyi vermişti bile: “Merz, faiz sıçramasına neden oldu”. Hükümet kurulmadan mecliste, önümüzdeki 12 yıl için 1,5 trilyon euroluk konjonktür paketi kararlaştırıldığı bildirilen haberde, devlet borçlarını artırma kararıyla birlikte piyasalarda devlet tahvilleri için talep edilen faizlerde sıçrama olduğuna dikkat çekiliyordu. “Finans piyasası uzmanları buna rağmen Almanya için bir kredibilite riski görmüyor” denilen haberde mali sermayenin çok ciddi bir vurgun yapmaya hazırlandığı ve bunun tüm yükünün gelecek işçi ve emekçi kuşaklara çıkartılacağı belirtilmiyordu tabi ki.
2016-2021 arasında, dünyanın en büyük varlık yönetim şirketi BlackRock’un Alman iştiraki “BlackRock Asset Management Deutschland” denetim kurulu başkanlığını yapan Merz ve ekibinden tam da bu tür icraat bekleniyor. Daha başbakan olmadan ülke tarihinin en büyük borçlanma kararının altına imza atması da kimin başbakanı olacağını gösteriyordu.
BAKANLAR KURULU
CDU/CSU hükümette bakan, devlet bakanı ve bakanlıklarda devlet müsteşarı olarak yer almasını öngördükleri isimleri Nisan sonunda açıkladılar. SPD ise söz konusu koltuklar için 5 Mayıs günü isimleri açıkladı. Bürokrasiyi azaltma iddiasıyla yola çıkan koalisyon ortakları pazarlıklar kapsamında bakanlıkların görev alanlarını yeniden tanımlanırken bir bakanlık daha yarattılar!
Yeni bir bakanlığın yaratılması ve bakanlıkların görev alanlarının yeniden tanımlanması (sadece) koltuk isteyenlere yer açmak değil elbette. Bununla birlikte stratejik alanların daha akıcı çalışmasının sağlanması umuluyor.
Bakanlar Kurulunda dikkat çeken isimlerin başında Federal Dijitalleşme ve Devlet Modernizasyonu Bakanlığı’na getirilen Karsten Wildberger ve Federal Ekonomi ve Enerji Bakanlığı’na getirilen Katherina Reiche geliyor.
5 Mayıs 2025’e kadar Ceconomy AG’nin (Saturn ve MediaMarkt mağazaları) CEO’su olan Wildberger, CDU üyesi olmamasına karşın uzun yıllardır CDU Ekonomi Konseyi’nde yer alıyor. Ülke genelinde olduğu gibi özellikle devlet dairelerinde dijitalleşmeyi hızlandırması ve devleti modernleştirmesi beklenen bakanın yanına Philipp Amthor ve Thomas Jarzombek iki neoliberal CDU’lu politikacı devlet müsteşarı olarak atandı. Koalisyon taslağında “bürokrasiyi azaltma” ve “kamu personeli harcamalarını yüzde 10 aşağı çekme” hedefi gözetildiğinde kamu emekçilerine yönelik saldırıların yanı sıra vatandaşa hizmetlerin sınırlanacağı bir bakanlık olarak gündeme gireceği söylenebilir.
Federal Ekonomi ve Enerji Bakanı olarak göreve getirilen Reiche, E.ON tekeline ait Westenergie’nin CEO’su pozisyonundaydı. Sermaye örgütlerinin, “bizi anlayan biri” olarak tanımladıkları Reiche’de, ekonomi alanındaki bürokrasiyi azaltmayı hedefliyor. Çalışma sürelerinin dokümantasyonu, üretim zinciri dokümantasyonu gibi yasal zorunlukların yanı sıra yeni üretim tesislerinin kurulmasının önündeki “bürokratik engeller” de yeni bakanın hedef tahtasında olacak.
İlginç bir isim de, Kültürden Sorumlu Devlet Bakanı görevine getirilen yayıncı ve gazeteci Wolfram Weimer. Gerici “FAZ” gazetesi, “Axel-Springer” ve “Burda-Verlag” yayınevleri tarafından yayınlanan gazetelerde köşe yazarlığı yapan Weimer için “kültür alanında çok sınırlı tecrübesi var ama tutucu değerlere sahip liberal olduğu biliniyor” (Tagesschau, 29.04.2025) deniliyor. “Almanya’nın aşırı düzenlemelere ve bürokrasiye boğulduğunu” söyleyen Weimer, “2025 için geçerli olan şudur: Daha az Greta Thunberg, daha çok Ludwig Erhard.” Bunun ne anlama geldiğini önümüzdeki aylarda göreceğiz.
“SEEHEİMER KREİS”
1974 yılında SPD’yi yenilemek üzere bir grup SPD’li Federal Milletvekili tarafından kurulan “Seeheimer-Kreis” isimli “çalışma grubu” bir önceki yasama döneminde SPD Fraksiyonu içinde 94 milletvekiliyle en güçlü gruptu. SPD Başkanı ve Federal Maliye Bakanı Lars Klingbeil’in de yer aldığı sağcı, anti-komünist, neoliberal tutumlarıyla (bkz.: www.seeheimer-kreis.de) tanınan grup özellikle Olaf Scholz’un başbakanlığı döneminde SPD içinde etkisini iyice büyüttü.
Hükümete bakan olarak önerilenlerin hepsi “Seeheimer-Kreis” yer alıyorlar ve kendi parti programlarından çok CDU’nun programına yakın bir pozisyondalar. Önümüzdeki aylarda gündeme gelecek emeklilik reformu, Bürgergeld reformu, çalışma sürelerinin uzatılmasına olanak sunacak yasal düzenlemelerin hepsinin altında SPD’nin imzası olacak.
Genel seçimlerin ardından SPD’nin merkez yayın organı “Vorwärts”in web sayfasında yer alan bir makalede (3 Mart 2025), “SPD, politikasını başarı olarak algılanacak şekilde ortaya koyabilme konumuna gelebilmeli” deniliyor. SPD, solu gösterip sağdan yol almayı ve bunu “sosyal” olarak lanse etmeyi ilk kez denemiyor ve son kez de olmayacak. Önümüzdeki aylarda SPD içinden -Schröder’in başbakanlığı döneminde olduğu gibi- onbinlerce üyenin istifasıyla gündeme gelmesi muhtemel.
10 Mayıs günü Duisburg’da düzenlenmesi planlanan NRW Eyalet Parti Kongresine sunulan temel önergede (“Leitantrag”) parti başkanları Langbeil ve Saskia Esken açıktan hedef alınıp, görevlerini bırakmaları isteniyor. Şüphesiz NRW SPD, SPD içinde bir devrim yapmaya niyetli değil. Ancak bu tutumun parti tabanındaki tepkinin bir yansıması olduğu da çok açık.
* Almanya’da kurulan büyük koalisyon hükümetleri ve dönemin başbakanları: Kurt Georg Kiesinger 1966–1969, Angela Merkel 2005–2009, Angela Merkel 2013–2018, Angela Merkel 2018–2021
** Geleneksel olarak “küçük kongre” olarak anılan gerçekte CDU partisinin genel kongrelerden sonra en yetkili organı olan 150 delege ve doğal üyenin yer aldığı “Federal Konsey’dir” (“Bundesausschuss”).
BAKANLAR KURULU
Lars Klingbeil (SPD Başkanı ve Federal Maliye Bakanı), Johann Wadephul (CDU, Federal Dışişleri Bakanı), Alexander Dobrindt (CSU, Federal İçişleri Bakanı), Bärbel Bas (SPD, Federal Çalışma Bakanı), Katherina Reiche (CDU, Federal Ekonomi ve Enerji Bakanı), Boris Pistorius (SPD, Federal Savunma Bakanı), Stefanie Hubig (SPD, Federal Adalet Bakanı), Karsten Wildberger (bağımsız, Federal Dijitalleşme ve Devlet Modernizasyonu Bakanı), Patrick Schneider (CDU, Federal Ulaştırma Bakanı), Verena Hubertz (SPD, Federal İnşaat Bakanı), Karin Prien (CDU, Federal Eğitim, Aile, Yaşlılar, Kadınlar ve Gençlik Bakanı), Carsten Schneider (SPD, Federal Çevre Bakanı), Dorothee Bär (CSU, Federal Araştırma Bakanı), Nina Warken (CDU, Federal Sağlık Bakanı), Alois Rainer (CSU, Federal Tarım Bakanı), Thorsten Frei (CDU, Başbakanlık Dairesi Bakanı) ve Reem Alabali-Radovan (SPD, Federal Kalkınma Bakanı).