Written by 16:00 HABERLER

2019’a girerken Avrupa’nın hali

YÜCEL ÖZDEMİR

2018, Alman tarihinde önemli bir döneme olan “Kasım Devrimi”nin 100. yılı idi. Devrimin üzerinden bir asır geçtikten sonra yapılan değerlendirmelerin çoğunda, kaçırılan “tarihi fırsat” üzerinde pek durulmadı. Daha çok devrimin kazanımlarına dikkat çekildi. Bunların başında ise kadınlara seçme-seçilme hakkının verilmesi gösterildi. Özellikle devrimin bastırılmasında büyük rol oynayan sosyal demokratlar, kazanımları öne çıkararak yaptıklarının üstünü ötmeye çalıştılar. Kazanımların da tek başına kendi eserleri olduğunu propaganda ettiler.

100 yıl önce donanmadan fabrikalara kadar hayatın her alanında savaşa ve monarşiye karşı yükselen devrimci mücadele pek çok kentte iktidarın “İşçi-Asker Konseyleri”ne geçmesine yol açtığı halde, Sovyet tipi bir devrimin gerçekleşmemesinin asıl nedeni Sosyal Demokrat Parti’nin (SPD) kapitalist reformdan yana tutum alması, sonrasında da gericilikle işbirliği yaparak komünistlere amansız bir savaş başlatmasından kaynaklanıyordu. Bu kapsamında devrimin önderleri Karl Liebknecht ve Rosa Luxemburg 15 Ocak 1919’da SPD’li içişleri bakanının emriyle katledilmişti.

Komünistlerin katledilmesi, İşçi-Asker Konseyleri’nin dağıtılması, Weimar Cumhuriyeti’nin kurulması Almanya’nın sorunlarını çözmediği gibi, daha da derinleştirdi. Ve devrimin “yarım” kalmasından cesaret alan faşist hareketin yükselişi bu dönemde başladı. Ve faşizm, kısa sayılabilecek bir süre içerisinde, 1933’de iktidarı ele geçirdi.

100 yıl sonra geriye dönüp baktığımızda, 1918 devrimin sadece Almanya için değil bütün Avrupa için önemli bir dönemeç olduğu görülüyor. Alman devriminin sosyalist temelde gerçekleşmesi durumunda ne Hitler faşizmi işbaşına gelir insanlık dışı katliamlar yapardı ne de SSCB ve Doğu Avrupa’nın çöküşü bu şekilde olurdu. Kasım Devrimi’nin hedefine ulaşması durumunda insanlık tarihinin başka bir şekilde ilerleyeceğini söylemek için pek çok veri bulunuyor.

KASIM DEVİMİ’NİN 100. YILINDA OLANLAR

Geride bıraktığımı 2018 Almanya’sındaki siyasi gelişmeleri analiz edenlerin bir bölümü, bugünkü tabloyu bir yanıyla Kasım Devrimi’nden sonra oluşan Weimar Cumhuriyeti’ndeki siyasi duruma benzetiyorlar. Sorunlar ve yerleşik partilerin çöküşü konusunda paralellikler söz konusu. Her ne kadar Alman ekonomisinde büyüme ve ihracat şampiyonluğu devam etse de, geniş emekçi kesimlerinin zenginlikten aldığı payın sürekli azaldığı artık açık olarak görülebiliyor. İşsizlik düşük olmasına rağmen düşük ücretli işler, kiralık işçilik ve yarım günlük işlerde rekor yaşanıyor. 80 milyonluk ülkede yaklaşık 14 milyon insan yoksulluk içerisinde yaşamaya devam ediyor.

Sosyal sorunlar derinleştikçe sistemin ana partilerinin güç kaybetmeye devam ettiği 2018’deki eyalet seçimlerinde bir kez daha görüldü. Irkçı partinin yükselişi ise devam etti. 100 yıl önce sosyalizm değil kapitalizmden yana karar kılan SPD’nin hali ise içler acısı. Yıllarca dünya sosyal demokrasinin bel kemiği olan bu parti, geniş kitleler arasında büyük itibar kaybına uğramış durumda. Neoliberal politikaları savunup hayata geçirdikçe güç kaybetmeye devam edecek. Öyle anlaşılıyor ki, Mayıs ayında yapılacak Avrupa Parlamentosu seçimlerinde tarihinin en dip noktasına düşecek.

SİSTEM PARTİLERİNDEKİ ÇÖZÜLME

Açıktır ki, çözülme sadece SPD ile sınırlı değil. 2005’ten beri hükümetin büyük ortağı olan Hıristiyan Demokratlar da kan kaybetmeye devam ediyor. Bu nedenle Başbakan Angela Merkel, partisini kurtarmak için başkanlıktan istifa etti, bir daha da başbakan adayı olmama kararı verdi. Parti içerisinde yaşanan yarışta “Merkel çizgisi”nin devam ettirilmesi ağırlık kazandı. Ancak bu, tartışmanın ve güç kaybetmenin bittiği anlamına gelmiyor. Alman siyasetinde eğer lider değiştirmekle sorunlar çözülmüş olsaydı, bu en çok SPD’nin işine yarayacaktı. Dolayısıyla sistem partileri lider değiştirdiği halde önümüzdeki süreçte oy kaybetmeye devam edecekler. Almanya’da da büyük partilerdeki oy kaybı, 2018’de de daha solda duran, savaşa, milliyetçiliğe ve neoliberal politikalara karşı çıkan güçlerin toparlanmasına yol açmış değil.

Avrupa’nın en büyük ülkesi olan Almanya’da yaşanan sürecin bir benzeri diğer AB ülkelerinde de yaşanıyor. İtalya’da sistemin yerleşik partileri adeta bozguna uğramış durumda. Sağ popülist-faşist hareketler iktidar koltuğuna oturdu. Benzer bir tablo Avusturya’da söz konusu. Fransa, Hollanda, Danimarka, İsveç, Belçika’da da merkez partiler tarihlerinde ender görülebilecek düzeyde oy kaybettiler, milliyetçiler ise güç topladılar. İspanya ve Portekiz’de ise siyasi yelpazenin solunda duran partiler iktidarda kalmaya devam ettiler.

HAREKET YENİ BİR YOL ARIYOR

Kıta geleninde merkezdeki yerleşik düzen partilerindeki çöküş ve çözülmenin sonuçlarından birisi sağ popülist partilerin yükselişi olurken, bir diğer gelişme ise, sokakta sosyal sorunlarla antifaşist talepleri birleştiren yeni hareketlerin ortaya çıkması oldu. Almanya’da yaz aylarından başlayan gösteriler 13 Ekim’de Berlin’de 240 bin kişinin katıldığı bir gösteriyle doruğa çıktı. Bu aslında sosyal hareketin nereye akmak istediğinin de güçlü bir işaretiydi. 17 Kasım’da Fransa’da başlayan ve devam eden Sarı Yelekliler eylemi de bunu ortaya koyan çarpıcı bir örnek oldu. Ekonomik sosyal sorunlarla demokratik taleplerin birleştirildiği eylemler, yerleşik düzen partileriyle milliyetçilerin dışında bir seçeneğin mümkün olduğunu gösterdi. Yıllardır ırkçı-milliyetçi partinin işbaşında olduğu Macaristan’da Çalışma Yasası’nın değiştirilmesine karşı sokakta verilen kitlesel mücadeleyi de bu çerçevede değerlendirmek gerekiyor.

Son 100 yıldır kıta genelinde cereyan eden olayların toplamı, milliyetçilik ve faşizmin ne kadar tehlikeli olduğu bilinçlere kazıldı. Özellikle faşizmin yıkılmasından sonra Almanya’dan başlayarak Avrupa genelinde oluşan antifaşist bilinç, insanlığın bir kez daha kolay şekilde faşizme geçit vermeyeceğini gösteriyor. Dolayısıyla önümüzdeki dönem milliyetçi yükselişin durduğu, buna karşı çıkan, sosyal sorunları ele alan yeni bir hareketin güçlenmek zorunda olduğuna dair pek çok gelişme yaşandı. 2019, gelişmekte olan hareketin nasıl ve hangi hızla nereye kanalize olacağını büyük ölçüde netleştirecek.

Close