Written by 11:41 POLITIKA

AB’nin Suriye hesabı tutar mı?

YÜCEL ÖZDEMİR

Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock’un Fransız mevkidaşı Jean Noel Barrot ile birlikte 3 Ocak günü Şam’a yaptığı ziyarette dikkat çeken bir çok nokta bulunuyor. Ama en dikkati çekici olan Kıbrıs’dan Şam’da doğru havalanan Alman hava kuvvetlerine ait uçaktan çelik yelek takarak inen Baerbock’un, karşılama heyetindeki HTŞ üyelerine uzattığı elin havada kalması. Fransız bakanın eli erkek olduğu için heyet üyeleri tarafından sıkıldı. Radikal dinci HTŞ’liler böylece daha Suriye’ye ilk adım attığında Baerbock’a, “yeni Suriye”de kadınların ikinci sınıf vatandaş olduğunu gösterdiler.

Aynı tutumu saraydaki yeni hükümran Ahmet el Şara (Colani) da gösterdi. Karşılama heyetinin el vermemesinden ötürü Baerbock, Colani’ye el uzatıp uzatmama konusunda bir ara kısa bir tedirginlik yaşayıp elini uzatmamaya karar veriyor. Fransız bakanla parmak ucuyla selamlaşan Colani, elini göğsüne götürerek Baerbock’a elini tutmayacağının mesajını veriyor.

Sahneyi bu kadar ayrıntılı anlatmamızın nedeni, eli havada kalan kadın bakanın, en büyük vaadinin “feminist dış politika” olacağını ilan etmesinden kanyaklanıyor. Baerbock’un ilan ettiği bu politika bir çok alanda ve ülkede olduğu gibi Suriye’de de çöktü. “Feminist dış politika”nın uygulaması militarist dış politika oldu.

Normal koşullarda tutarlı bir feminist siyasetçinin yapması gereken, radikal dincilerin kadına yönelik bu yaklaşımını protesto ederek, geldiği uçakla hemen geri dönmekti. Ama öyle yapmadı, Saraya gidip Colani’nin huzuruna çıktı, birlikte çalışmanın koşullarını yokladı.

https://x.com/baerbockpress/status/1875225888675262887

HTŞ’nin kadını aşağılamasının sembolü olan bu yaklaşım sosyal medyaya gün boyunca öne çıkarken, gazete ve televizyonlarda pek gündem konusu yapılmadı. Devlet televizyonu ARD akşam saat 20.00’deki haberlerde havaalanında Baerbock’un elinin havada kaldığı sahneyi göstermemeyi tercih etti. Saraydaki sahne çok göze batmadığı için onu verdi. Ardından bakanların Sednaya hapishanesine yaptığı ziyareti öne çıkaran, eski rejimin ne kadar çok insanlık suçu işlediği ekrana getirildi. Eski rejiminin günahlarının çok olduğu açık. Bunu aklamaya, gizlemeye gerek yok. Ama “yeni rejim”inde de ondan geri kalır tarafının olmadığı ortada. İslamcı cihadistlerin başta Kürtler, Aleviler, kadınlar ve diğer azınlıklara yönelik insanlık dışı katliamlarda akıttıkları kanlar, Baerbock’a uzatılmayan ellerde…

Buna rağmen Baerbock ziyaretten sonra kameraların karşısına geçerek, Almanya’nın savaştan zarar gören ülkenin yeniden inşasına yardımcı olmak istediğini, ancak „yeni İslamcı yapıların“ mali destekçisi olmak istemediğini söyledi. Yeni rejimin sahibi “yeni İslamcılar” olduğuna göre devletle İslamcıları birbirinden ayırmak ne kadar mümkün? Bunun yerine Suriye’deki halka, demokratik kurumlara, farklı inançlara, etnik kimliklere yardım sözü daha doğru olmaz mıydı?

Buna rağmen kendisine el uzatmayan “yeni İslamcılar”dan „tüm dini ve etnik gruplar arasında barışçıl bir diyalog“ ve kadınların da gelecekteki Suriye hükümetinde yer almasını bekliyor. Şekilsel olarak birkaç kadının kabinede yer almasının hiçbir değerinin olmadığı da ortada.

AB adına her iki bakan tarafından ziyaretin ardından yapılan açıklamalara bakılırsa AB’nin de içinde olduğu, batılı kapitalist ülkelerin desteğiyle adım adım yeni İslamcı bir rejim Suriye’de inşa ediliyor. İnsan hakları, demokrasi, laiklik ve basın özgürlüğünü temel evrensel değerler ilan eden AB’nin temsilcisi iki bakanın ziyaretinden kısa bir süre önce okul kitaplarında yapılması planlanan laik ifadelerin yerine İslami ifadelerin geçirilmesi ve tarihi kadın figürlerinin çıkarılmasını öngören değişiklikler tepkilere neden oldu. HTŞ zihniyetinde kadın-erkek eşitliği yok.

Aynı Baerbock, kısa bir süre önce Ankara’yı ziyaret etmiş ve Kürtlere silah bırakma çağrısında bulunmuştu.

PARAYI VERİP DÜDÜĞÜ ÇALMAK İSTİYORLAR

Buraya kadar olanlar, AB adına Suriye’ye gönderilen Alman ve Fransız dışişleri bakanlarının “reel politika” adına İslamcıların 8 Aralık’tan sonra söylenenleri test etme adına yapılan bu ziyaretin ardından HTŞ’nin terör listesinden çıkarılıp çıkarılmayacağı, Suriye’ye yönelik yaptırımların kaldırılıp kaldırılmayacağı konusunda net açıklamalar yapılmadı. Ancak HTŞ’nin feshedileceği yönünde Colani’nin yaptığı açıklama gözönünde bulundurulduğunda bu çok önemli değil. Sorunda da olmayacak. Yaptırımlar da yeni yatırımlar için zaman kaybetmeden kaldırılacak.

Olup bitenlere bakıldığında genel olarak AB henüz bölgede ciddi bir aktör değil. Olması da mümkün değil. Ancak tek tek AB üyelerinin kendi çıkarlarına bağlı olarak İslamcı rejimle işbirliği içine girmesinin yolu iki bakanın ziyaretiyle açılmış oldu. AB’nin oynayacağı en önemli rol “yeniden imar” adına “para musluğunu” açmak. Bu musluktan asıl beslenecek olanlar ise “yeniden imar” sürecine katılacak ülkeler ve bu ülkelerin çeşitli tekelleri olacak.

Almanya’nın asıl önceliklerinden birisi bu. Yeniden inşa sürecinde Alman tekellerinin daha fazla ihale almasını sağlamak. Ayrıca, Almanya’da yaşayan ve herhangi bir işte çalışmayan, sosyal yardım alan Suriyelilerin İslamcı rejimle uyum içinde sınır dışı etmek ve Suriye’den geni güçlerin gelmesini durdurmak. Ziyaretin en hızlı sonuç verecek yanı bu olacak gibi görünüyor.

“Yeni pasta” Suriye’nin kimler tarafından nasıl paylaşılacağı ise zaman alacak. Zira, içeride ve dışarıda pastadan pay almak isteyenlerin sayısı fazla.

Close