Written by 08:00 Featured, POLITIKA

AfD neden yasaklanabilir?

Alman İnsan Hakları Enstitüsü (DIMF) kısa bir süre önce yayınladığı bir araştırmada aşrı sağ Almanya için Alternatif (AfD) partisinin yasaklanabileceğini ayrıntılı olarak ortaya koydu. Partinin mevcut sistemi yıkmak istediğinin ifade edildiği raporda ülkede yaşayan ve nüfusun önemli bir bölümünü oluşturan göçmenleri yok sayması da yasak nedenleri arasında sıralandı. 72 sayfadan oluşan raporu hazırlayan hukukçu Hendrik Cremer’in raporun girişi için kaleme aldığı “Önsöz”ü, gelişme ve tartışmaları izleme açısından çevirerek okuyuyucularımızn ilgisine sunuyoruz.

Tüm insanların eşit insan onuruna sahip olduğu, özgür demokratik temel düzenin özünü oluşturur ve devlet otoritesi için bir koruma yetkisi içerir. Anayasa’nın (GG) 21. maddesine göre bu, son çare olarak bir partinin yasaklanmasını da içerir. Özgür demokratik temel düzeni ortadan kaldırmayı amaçlayan AfD’nin durumunda, yasaklama için gerekli ön koşullar yerine getirilmiştir. Partinin programı halihazırda Anayasa’nın 1. (1) maddesinde yer alan güvenceleri hiçe saymayı amaçlayan bir siyasi konsept içermektedir. Bir bütün olarak parti olarak AfD, ırkçı bir ulusal-etnik yönelimi programına sağlam bir şekilde yerleştirmiştir ve bu yönelim (eski) „Flügel“ gibi alt örgütlerin üyeleriyle sınırlı değildir. Partinin programı, insanlar arasında ırkçı kategorilere göre ayrım yapan ve dolayısıyla Anayasa’daki halk kavramından sapan ve Anayasa’nın 1. (1) Maddesi ile bağdaştırılamayan ulusal-etnik bir halk kavramına dayanmaktadır. Parti bunu yaparken kendi ulusal-etnik fikirlerine göre devletin ve halkın birliği hedefini gütmektedir.

ALMAN OLMAYANLAR TEMEL HAKLARA SAHİP DEĞİL

Buna göre AfD tüm Almanları bu kapsam içinde tanımamaktadır. AfD’ye göre Alman vatandaşı olmalarına rağmen Alman sayılmayan kişiler temel ve insani haklara sahip değildir. AfD daha ziyade Almanya’da kimin yaşayıp kimin yaşamayacağını keyfi olarak belirleyebilmeyi amaçlamaktadır, ki bu da Alman vatandaşlarının sınırdışı edilmesini, dolayısıyla temel ve insan haklarına aykırı şiddet kullanımını içermektedir. Bu da AfD’nin anayasal devletin özgür demokratik temel düzeninden kaynaklanan temel ve insan hakları yükümlülüklerinin kapsamlı bir şekilde ortadan kaldırılmasını talep ettiğini açıkça ortaya koymaktadır.

HÖCKE AfD’NİN YÇNELİMİNDE BELİRLEYİCİ
Dahası, bir bütün olarak parti içinde, Björn Höcke’nin uzun süredir izlediği rota giderek daha fazla kendini dayatıyor. Açıkça Nasyonal Sosyalizme yönelik bir şiddet yönetimini hedefleyen Höcke, şimdilerde AfD’nin tamamının yönelimini belirleyici bir şekilde etkilemektedir. Bunu yapmak için federal düzeyde bir göreve ihtiyacı yok; zaten ülke çapında çok sayıda destekçisi olan partide önde gelen bir ses.
AfD, özgür demokratik temel düzeni ortadan kaldırma hedefine ulaşmak için sadece planlı bir şekilde ilerlemiyor. Aksine, AfD’nin anayasaya aykırı fikirler ve bunlarla bağlantılı hedefleriyle anayasaya ters olduğunu yaymak için çalıştığını mümkün kılan somut ağırlık göstergeleri de var.  AfD’nin Anayasa’nın 21. Maddesi kapsamında koruma altına alınan özgür demokratik temel düzene karşı oluşturduğu tehlike artık kayda değer. Dolayısıyla AfD’nin yasaklanması için gerekli yasal şartlar yerine getirilmiş durumda.

ANAYASANIN 21. MADDESİNE GÖRE HAREKETE GEÇİLEBİLİR

Bir partinin anayasaya aykırılığının yasal olarak bağlayıcı bir şekilde tespit edilmesi ve kapatılmasına karar verilmesi Federal Anayasa Mahkemesi’nin sorumluluğundadır. Federal Anayasa Mahkemesi, Anayasa’nın 21. Maddesi uyarınca, ancak Federal Konsey, Federal Meclis veya Federal Hükümet tarafından bir yasaklama başvurusunda bulunulması halinde harekete geçebilir. Başvuruda bulunma hakkına sahip olanların Federal Anayasa Mahkemesi nezdinde bir yasaklama davası açmaya karar verip vermediklerinden ya da ne zaman karar verdiklerinden bağımsız olarak, AfD’nin yasaklanması için gerekli yasal koşulların yerine getirildiği tespitinden önemli sonuçlar çıkmaktadır.

AfD’YE KARŞI NET TUTUM ALINMALI

AfD’nin liberal anayasal demokrasi için yarattığı tehlike, ancak diğer siyasi partilerin AfD ile aralarına hem içerik hem de biçim ve uygulama açısından net bir mesafe koymaları halinde etkili bir şekilde bertaraf edilebilir. Diğer siyasi partilerin ister federal, ister eyalet, ister yerel düzeyde olsun, her düzeyde AfD ile aralarına net bir çizgi koymaları gerekmektedir.
Ayrıca tüm eğitim kurumlarının ırkçılık, antisemitizm ve aşırı sağcılığı önemli konular olarak içselleştirmesi ve AfD’nin ele alınması ve sınıflandırılmasını da içeren bu alandaki mevcut zorluklarla yüzleşmesi gerekmektedir.
AfD üyelerinin yarattığı tehlikeye karşı koymak için devlet, AfD üyelerini silahsızlandırarak mevcut silah yasasını da tutarlı bir şekilde uygulamalıdır. Bir diğer adım olarak, yetkili makamlar, parti üyesi olup olmadıklarına bakılmaksızın, devlet memurları, askerler veya hakimlerin AfD’yi desteklediklerini öğrendiklerinde disiplin soruşturması başlatmalıdır. AfD’yi destekleyen devlet memurları, askerler ya da hakimler, Anayasa anlamında özgür demokratik temel düzenin korunması için anayasal sadakat görevlerini ihlal etmektedirler. AfD’ye üye olan ve bu şekilde partiye kişisel bağlılıklarını ve partiyle özdeşleştiklerini ifade eden memurlar, hakimler ve askerler, vaka bazında incelemeye tabi tutularak kamu hizmetinden ihraç edilecektir.

Ayrıca, AfD ile yakın bağları olan Desiderius Erasmus Vakfı (DES), partiye bağlı vakıfların devlet tarafından finanse edilmesine son verilmelidir. Buna ek olarak DES, kamu yararı gütmediği için kar amacı gütmeyen kuruluş statüsünden mahrum bırakılmalıdır. DES halk yararına değil aksine, Anayasa’nın 1(1) maddesinde yer alan güvencelere aykırı ırkçı ve aşırı sağcı fikirleri yaymaktadır.

Close