Written by 09:00 ÇALIŞMA YAŞAMI

Sendikacılıktan işçi kiralamaya

GDL kurduğu bir kooperatifle, yıl sonundan itibaren “çalışma koşullarının kötü olduğu” DB AG’ye işçi kiralamayı hedefliyor. GDL, bu kooperatifle, “serbest piyasa ekonomisin çıkarlarıyla işçi haklarının zıt olmadığını kanıtlayacaklarını” da iddia ediyor. Böyle mucizevi bir iddiayla kurulan kooperatifin nasıl çalışacağını sadece Weselsky’nin ağzından dinlemek yeterli değil, tüzüğüne, tanıtım broşüründeki vaatlere de bakmak gerekiyor.

SERDAR DERVENTLİ

GDL sendikası, TİS taleplerini kamuoyuna tanıttığı basın toplantısında bir “bomba” patlattı. Sendikanın ücret ve çalışma koşullarıyla ilgili taleplerini 12 dakikanın altında anlatan ve soru almayan GDL Başkanı Claus Weselsky, 40 dakika boyunca “Fair Train e.G.” (“Adil Tren, tescilli Kooperatif”) adı altında kurdukları kooperatifi tanıttı ve buna ilişkin gelen soruları yanıtladı.

Canlı yayın üzerinden (bkz.: https://www.youtube.com/watch?v=imqU1sA-v9Y&t=1274s) takip ettiğimiz basın toplantısında GDL Genel Başkanı Claus Weselsky, bir yıldır gizli tuttukları kooperatif kurma planını ballandırarak anlattı. “Öncelikle bu planı açık etmeyen ve gizliden gerçekleşmesi için çaba harcayan herkese teşekkür ederim” diyen Weselsky, sonra bu “ağzı sıkı ekibin” kim olduğunu söyledi. Kendisinin de içinde olduğu GDL’in dört yürütme üyesiyle işe başladıklarını ve 6 Aralık günü bu sayının 50’ye çıktığını söyleyen Weselsky, “Şimdiye kadar bilginin dışarı sızmamasından gurur duyuyorum” dedi.

Tabi burada akla gelen ilk soru, “Weselsky bu çalışmayı kimden gizli tuttu” olmalı. Kimin haberinin olmaması için bu kadar gizli bir çalışma gerekiyordu? DB AG? EVG? Yoksa bizzat GDL’in kendi üyelerinden mi gizlendi bu çalışma? Yürütme Kurulu, 2022 ağustos ayında kooperatif kurma kararı alıyor ama kimsenin haberi yok. Bırakın tabandaki üyeleri yönetim kurulunun bile haberi yok bu çalışmadan.

“KIRMIZI DEVE KARŞI KURULDU”

GDL’in, “Fair Train e. G.” kooperatifini kurarak yeni standartlar belirlemek istediğini söyleyen Weselsky, “Demiryolu çalışanları gelecekte kaderlerini adım adım kendi ellerine alacaklar” dedi. Weselsky, bazı işverenlerin yürürlükteki toplu sözleşmeleri altını oymak ve böylece GDL üyelerini elde ettikleri başarı ve avantajlardan haince mahrum etmek için çok çeşitli hile ve kaçamaklara başvurduklarını uzun süre izlemek zorunda kaldıklarını söyledi. Weselsky, “Artık sorumluluğu biz alıyoruz ve makinistlerin kiralanması alanında adil koşullar sunan Fair Train e. G. şirketini kurduk“ dedi.

Denilmek istenen şu: Sendikanın ve işyeri temsilcilerinin uyulmasını güvenceye alamadıkları toplu sözleşmelerin delinmesinin önüne geçmek için makinistler artık direk DB AG’de çalışmayacaklar, Fair Train e. G. üzerinden DB AG’de kiralık işçi olarak çalışacaklar. Tabi şimdi akla gelen soru, “bu yöntem makinistlerin çalışma koşullarını nasıl düzeltecek” oluyor. Weselky bunun yanıtını hemen veriyor: “GDL ve Fair Train e. G. Yönetim Kurulu, TİS sözleşmesi imzalayacaklar ve koşullar bunun üzerinden belirlenecek” diyor ve ekliyor: “Kimse şimdi GDL’in Fair Train e. G.’ye bir sözleşme dayatacağını düşünmesin. Bu normal bir TİS görüşmesi olacak.” Bunun ne anlama geldiği ise belirsiz. Kooperatif üyesi işçiler için sendika, kooperatif yönetimiyle normal bir sözleşme imzalayacaksa sendikanın böyle bir görüşmede yaptırım gücü ne olacak?

Fakat Weselsky böyle “kafirce sorularla” uğraşmak istemiyor ve “Fair Train e. G., kırmızı deve karşı kuruldu, evet doğru anladınız DB AG’ye karşı kuruldu” diyor.

NASIL BİR “KOOPERATİF”?

Sendikalar ilk kez kooperatif kurmuyorlar. Dolayısıyla GDL bir “ilke” imza atmıyor. DGB, geçmişte aralarında banka, sigorta, mağaza, konut, matbaa şirketinin de olduğu çok sayıda kooperatif ve benzeri şirket kurdu ve batırdı. DGB’ye bağlı sendikaların halen çok sayıda “kâr amaçlı olmayan” şirketleri olduğu gibi “kâr amaçlı” (bunlardan bazılarına “gelir getiren şirketler” denebilir) şirketleri bulunuyor.

GDL’in “kooperatifi” ise şöyle: Sadece GDL üyeleri kooperatife üye olabilecekler ve pay satın alabilecekler. Pay (kooperatifçilikte “pay” denilene bu örnekte “hisse” demek daha doğru olur!) satın alanlar ikiye bölünüyor: Oy hakkı olan ve olmayanlar olarak. Oy hakkı olanlar en fazla dört pay (tanesi 500 euro) satın alabiliyorlar. Bunlar aynı zamanda kooperatif tarafından demiryolu şirketlerine kiralanacak, dolayısıyla gelir getirecek kooperatifçiler. Oy hakkı olmayan üyeler ise kooperatife yatırımı “gelir sağlama” amaçlı (yani kâr amaçlı) yapacaklar ve 10 adet pay satın alma hakkına sahipler.

“Fair Train e.G.” kooperatifinin internet sayfasındaki (www.fair-train.de) tüzüğüne, “sorular ve yanıtlar” başlıklı tanıtım broşürüne bakıldığında kooperatifin ne menem bir kooperatif olduğunu anlıyorsunuz.

GDL Yürütme Kurulu üyesi ve bundan böyle “Fair Train e.G.”nin Denetleme Kurulu Başkanı olarak da görev yapacak olan Mario Reiß imzasıyla yayınlanan broşürün girişinde şöyle deniyor: “GDL Yönetim Kurulu, daha Ağustos 2022 gibi erken bir tarihte, sektör üzerinde olumlu bir etki yaratacak ve aynı zamanda demiryolu çalışanlarına değerli iyileştirmeler sunacak bir kooperatif kurma fikrini ortaya attı. Dahası, bu kooperatif, serbest piyasa koşulları ve çalışan işçiler için sosyal olarak kabul edilebilir çalışma koşullarının bir arada var olabileceğini, toplum için değerli sonuçlar üretebileceğini kanıtlayacaktır – sürece dahil olan tüm tarafların yararına bir uyum sağlanacaktır.”

Kooperatif, “serbest piyasa koşullarında, işçiler için sosyal kabul edilebilir çalışma koşullarının sağlanabileceğini, toplum için değerli sonuçlar üretebileceğini kanıtlamayı” hedefliyor. Bu cümleyi yazanlar, bugün “serbest piyasa koşullarında işçiler için sosyal kabul edilebilir çalışma koşullarının sağlanamadığını, toplum için değerli sonuçlar elde edilmediğini” de kabul etmiş oluyor aslında – bunun farkındalar mı, orasını bilemeyiz. Ama “işçi kiralama kooperatifini” nasıl işleteceklerine bakıldığında (“serbest piyasa koşullarında artı değer üretimi”) işçiler açısından hiçbir şeyin değişmeyeceği görülmekte.

“GÜLLÜK, GÜLİSTANLIK OLMAYACAK”

Kooperatife pay sahibi ve işgücü olarak öncelikle (GDL üyesi) makinistlerin gelmesi isteniyor. Bunlar kooperatife pay sahibi olarak üye olabilirler ama işgücü olmaları için işverenlerinden “karne” alıp kooperatif yönetimine sunmak zorundalar. Eğer karne “zayıfsa” kooperatif yönetimi bunları kabul etmeyecek anlaşılan. Sonuçta Weselsky’de, Fair Train e.G. Yönetim Kurulu üyesi Peter Bosse de, “burası normal bir işyeri gibi olacak. Başvurular da öyle değerlendirilecek” diyorlar.

Diğer yandan “yıllarca DB AG’de çalışmış makinistlerin birikmiş hakları ne olacak gibi” sorulara ne GDL ne de Fair Train e.G.’nin tanıtım broşürü yanıt veriyor.

Weselky, nasıl bir kooperatif kurduklarını basın toplantısında şöyle ifade etti: “Şimdi kamuoyunda açıkça söylüyorum: Fair Train e.G güllük, gülistanlık olmayacak. Biz kimseye Cockaigne ülkesini (“Schlaraffenland”) vaat etmiyoruz. Bu işletmede, her dürüst işletmede olduğu gibi artı değer üretilecektir. Ancak bunun üzerinden hedeflerimize ulaşabiliriz.”

Weselky’nin baştaki, “Demiryolu çalışanları gelecekte kaderlerini adım adım kendi ellerine alacaklar” sözüyle sonra söylenenlerin zıt şeyler olduğunu söylemeye gerek yok sanırız.

SENDİKALARIN, SENDİKA OLMASI İÇİN!

Yazının üst tarafında GDL’in bir “ilke” imza atmadığını belirtmiş ve değişik örnekler vermiştik. İşçi kiralama konusunda da GDL bir ilke imza atmıyor. Örnek olarak DGB’ye ait (dolayısıyla DGB’ye üye tüm sendikalara ait!) “Weitblick-Personalpartner GmbH” verilebilir. “İhtiyacınız olan işgücünü ayağınıza getiriyoruz: Kısa süreli, geçici veya kalıcı ve risk olmadan!” sloganıyla çalışan “Weitblick” ayrıca fabrikaların kapatılması aşamasında işçilerin kapı dışarı edilmelerini “sosyal kabul edilebilir” hale getirmenin son yıllarda moda formülü haline gelen “geçiş şirketi” (“Transfergesellschaft”) kurma uzmanı olarak da ün yapmış bir şirket!

Bu ve benzer örnekler çoğaltılabilir. Fakat gerekçesi ne olursa olsun (“kiralık işçilere diğer şirketlerden daha adil koşullar sunuyoruz” gibi); İşçinin kiralanması işçinin iki patronu olduğu anlamına geldiği gibi işçinin daha fazla sömürüldüğü ve birçok haktan yoksun bırakıldığı anlamına gelmektedir. Bunun kabul edilebilecek hiçbir yanı yoktur!

Sözde “daha iyi koşulların mevcut olduğu şirket” kurarak, “kaderlerini adım adım kendi ellerine alacakları” vaadinde bulunmak işçileri aldatmaktır, sınıfa ihanetin en üst düzeyidir. Sendikalar bu tür sözde “iyi şirketler” kurmak yerine çalışma koşullarının daha iyi olması için verilen mücadelenin merkezleri olmalılar. Bugünkü sendika yönetimleriyle bunun gerçekleşmeyeceği ortada. Sendikaların, gerçek anlamda sendika olması için sendika içinde bıkmadan usanmadan mücadele etmekten başka çaremiz yok.

 

Close