Written by 22:00 HABERLER

Alman işçi sınıfının mütevazi kahramanı: WILHELM WOLFF

Bilimsel sosyalizmin en dikkat çekici yapıtlarından ‘Das Kapital’in basımının üzerinden 150 yıl geçti. Kapitalizmin en kapsamlI ve tutarlı eleştirisini içeren Kapital, bu vesileyle dünyanın hemen her ülkesinde çeşitli etkinliklere, yazılara, tartışmalara konu oluyor. Biz de bu sayımızda, Kapital’in önsözünde Karl Marx’ın “proletaryanın yürekli, vefalı, yüce gönüllü örnek savaşçısı, unutulmaz dostum‘ diye anarak eserini atfettiği Wilhelm Wolff’u biraz daha yakından tanıtmak istedik.

21 Haziran 1809’da Silezya’da Tarnawa köyünde doğmuştu Wilhelm Wolff. Babası, serf bir köylüydü ve aynı zamanda mahkeme birahanesini (köydeki yargı işlerinin de görüldüğü birahane) işletiyordu. Ama bu, toprak beyi efendisine angarya hizmetlerinde bulunma mecburiyetini ortadan kaldırmıyordu. Wilhelm böylelikle küçüklüğünden itibaren Almanya’nın doğusundaki serflerin bellerini büken ağır koşullarla tanışmakla kalmadı, bizzat yaşadı.

Feodal toprak beylerin arsız sömürüsüne ve zalimliklerine karşı hayatı boyunca duyduğu ve hiç dinmeyen öfkesini ilk uyandıran ve besleyen annesi oldu. Bu öfkenin onda yaşamı boyunca nasıl canlı kaldığı ve harlandığına tanıklık eden bir dönem de gelecek ve bu öfkeyi nihayet bir kez olsun kamuoyu önünde sakınmadan kusabilecekti.

Köylü çocuğu Wolff adeta bir imkansızı başararak önce liseye, ardından 1829’da Breslau’da (günümüzde Wroclaw) üniversiteye başladı. İki kurumda da okurken geçimini kendisi sağlıyor, özel ders veriyordu. Üniversiteyi bitirmeye ramak kalmıştı ki vatan haini damgasıyla kale zindanlarına atıldı. Nemli koğuşlar, amansız bir soğukla geçen kışlar Wolff’un sağlığını o kadar bozdu ki 1839 yılında af edilip serbest bırakıldı.

‚SOSYAL SORUNDA BARIŞÇIL ÇÖZÜM YOKTUR!‘

Hapisten çıkınca Breslau’a gitti. Hayatını öğretmenlik yaparak sürdürme düşüncesindeyken yine Prusya hükümetini karşısında buldu.

1843’te Breslau’un karanlık, nemli eski kale surlarının,‘Kasematte’ diye anılan kovuklarında korkunç koşullarda yaşama tutunmaya çalışan yoksulların sefaletini anlattığı makalesi, Alman yazınında sosyal sorunlara tüm açıklığıyla değinen ilk ve en sarsıcı örneklerinden biridir. 1844 Haziran ayında başka bir makalede Silezya dokumacılarının sefil yaşam koşullarını ve ayaklanmasını canlı bir şekilde aktarmıştır. Ayaklanmanın kanlı bastırılışı, Wolff’u o zamana dek koruduğu toplumsal sorunların barışçıl çözümü düşüncesini sorgulamaya itti. Paris’te çıkan, Engels’in de yazdığı Vorwärts [İleri] gazetesine Aralık 1844’te çıkan makalesinde bunu açıklamaktan da çekinmedi: “Sosyal sorunda barışçıl bir çözüm yoktur!”

Hakkında basın yasasını ihlal gerekçesiyle başlatılan kovuşturmalar öyle boyutlara ulaştı ki, Prusya cezaevlerini ve kalelerini yeterince tatmış olan Wolff, tutuklanma tehlikesinden kaçarak Mecklenburg’a gitti. Londra’ya geçinceye kadar burada dostlarının yanında güvenli bir sığınak buldu. Hayatında ilk kez resmi bir dernekte, Alman Komünist İşçi Eğitimi Derneği’nde konuşmalar yaptığı Londra’da da uzun süre kalmadı, 1846’da Brüksel’e geçti.

SÜRGÜN YILLARI

Brüksel, başka Alman siyasi göçmenler de ağırlamaktaydı o sıralar. Bunlardan ikisi –Marx ve Engels– Alman, Fransız ve İngiliz devrimci proleter hareketlerin örgütsel ve ideolojik birliğini sağlamak amacıyla bir “Komünist Haberleşme Komitesi” kurma girişiminin tam ortasında bulunuyordu. Marx, aynı zamanda Politik Ekonominin Eleştirisi üzerinde çalışırken, Engels birlikte yazdıkları Alman İdeolojisi için ortak düşüncelerini kaleme alıyordu ve Northern Star ile Telegraph gazetelerine makaleler yazıyordu. Buna rağmen komitenin yazışma işlerinin yalnızca çok önemsiz bir kısmını diğer komite üyelerine bırakıyorlardı. Ta ki, kısa sürede en sadık ve güvenilir yoldaşları olacak kişi karşılarına çıkana kadar.

“Yanılmıyorsam 1846 yılının Nisan ayı sonuydu. Marx ve ben o zamanlar Brüksel’in bir banliyösünde oturuyorduk ve ortak bir eser üzerinde çalışıyorduk ki Almanya’dan bir beyin bizimle görüşmek istediğini haber aldık. Karşımızda kısa boylu, epey tıknaz bir adam bulduk. Yüz ifadesi hem samimiyet hem de sakin bir kararlılık yansıtıyordu, doğu Alman bir küçük kentli yurttaş kılığındaki bir doğu Alman köylüsü görünümündeydi. Wilhelm Wolff’tu bu.”

Bu karşılaşmanın ilk izlenimini Engels, anısına yazdığı portrede böyle aktarır. Bu son derece mütevazı, sıradan görünümlü adam 38 yaşındaydı. Marx ve Engels ile arasındaki on, on iki yıllık yaş farkı, 1848 öncesi devrimci politik hareketlerin yaşandığı süredir de aynı zamanda. Bu tecrübenin içinden gelen Wilhelm Wolff ile kopmaz yoldaşlıklarının ilk adımı o gün atıldı.

“Kısa sürede, antik çağın okulunda yetişmiş ince ruhu, zengin mizah anlayışı, zorlu teorik sorunlardaki keskin kavrayışı, halka zulmeden her türlü egemene karşı dizginlenemez nefreti, enerjik ama yine de sakin doğası kendini açık etmişti.

Sarsılmaz güçteki karakterini, şüpheye yer vermeyecek mutlak güvenilirliğini, dostuna düşmanına ve kendisine karşı aynı katı ve yerinden oynatılamaz sorumluluk bilincini tüm boyutlarıyla tecrübe etmek için mücadelede, zaferde ve yenilgide bir arada çalışmanın ve dostluk ilişkisinin uzun yılları gerekti.” (F. Engels; ”Wilhelm Wolff”, MEW, cilt 19, sf. 59.)

HER GÖREVİN ADAMI

Birkaç ay sonra Brüksel’de, yine Marx ve Engels’in inisiyatifiyle kurulan Alman İşçi Derneği’nde Wolff, her hafta güncel gelişmelerin genel özetini aktarırken ortaya koyduğu yetenek onu en rağbet gören konuşmacılardan biri haline getirdi.

Komünistler Birliği’nin siyasi mülteciler için çıkarılan “Alman Brüksel Gazetesi” üzerindeki etkisi, Wolff’un buradaki çalışmaya katılmasıyla daha da güçlendi. Bir süre sonra gazete kendini tamamen, Marx ve Engels’in belirlediği yayın politikasına adadı.

Wolf devrimci faaliyetleri nedeniyle Brüksel’de de yöneticilerin dikkatini çekti ve tutuklanıp, sınır dışı edildi. Bu kez Paris’e sığınmak zorunda kaldı ancak Paris’te de uzun süre kalmadı. 1848 devrim hareketlerinin Almanya’ya sıçraması, Frankfurt Parlamentosu ile Berlin Meclisi hazırlıkları… yurtdışındaki devrimcilerin ülke topraklarına dönmesine zemin sunuyordu. Wolff, seçim çalışması yürütmek üzere Silezya’ya, Marx ve Engels Köln’e gitti. 1 Haziran’da da “Neue Rheinische Zeitung”u çıkarmaya başlamışlardı. Ve çok geçmeden Wolff gazetede görev üstlenmek üzere çıkageldi.

Berlin Meclis’i 1848 sonunda dağıtılmış, Manteuffel’in başında bulunduğu gericilik dönemi başlamıştı. Manteuffel’in, Berlin Meclis’inin zamanında bir türlü yasalaştırmaya cesaret edemediği feodal kalıntıların bazılarının tazminatsız kaldırılması tasarısını rafa kaldırdığını açıklamasıyla Prusya köylülerinin tüm umutları paramparça edildi. Günün görevi, köylüleri aydınlatarak onları harekete geçirmekti. Bu işin biçilmiş kaftanı ise Wolff idi.

Ancak gerici yönetimin baskıları giderek artacak ve “Neue Rheinische Zeitung” 19 Mayıs günü, kırmızı mürekkeple basılmış son sayısıyla yayınına son vermek ve aralarında Wolf’un da olduğu yazarları Köln’ü ve Prusya’yı terketmek zorunda kalacaktı.

Wolf, siyasi karşıklıkların devam ettiği bugünlerde, Frankfurt Parlamentosu’nda boşalan bir milletvekilinin yerine 21 Mayıs-18 Haziran 1849 tarihlerinde görev yapmaya başladı.

Frankfurt Parlamentosu, 1848’in devrimci hareketlerini bastırmak için “askeri güçlerini toplamakta olan hükümetler ile Reich anayasası uğruna ayaklanmış halk arasında çaresizlik içinde ne yapacağını bilemeden öylece duruyordu.

Parlamentonun tek komünist vekili olarak Wolff, feodal Reich hükümetinin üyelerini ve Reichsverwerser’i halka ihanet etmekle suçladı. Onun dışındakilerse bu ihanete sessiz kalmışlardı. Ve şimdi şu saygısız küçük Silezyalı gelmiş, teamüllerle inşa edilen o kartondan kaleyi bir çırpıda darmaduman etmeye kalkıyordu! Ne var ki birkaç gün sonra Meclis’in, kendi Reichsverwerser’i ve kendi hükümetinden kaçıp Stuttgart’a sığınmak zorunda kalmasıyla Wolff’un haklılığı onaylanmış oldu.

Wolff, Stuttgart’ta görevi başında kaldı, Württemberg birliklerinin ulusal meclisi dağıtmak üzere hücum ettiğinde bile. Ardından Baden’e ve nihayetinde kalan diğer kaçaklarla birlikte İsviçre’ye sığındı. İsviçre’de yeniden özel öğretmen olarak geçimini sağlamaya çalıştı.

Ancak İsviçre hükümetinin mülteciler üzerindeki baskıları nedeniyle burayı da terketmek zorunda kalacaktı.

Marx ve Engels, dostlarını yanlarına, İngiltere’ye çağırdı. Geçim sıkıntısı ve sağlık sorunları gibi zorluklarla boğuşan Wolf, 1854 yılının başında geldiği Manchester’da 10 yıllık zorlu bir yaşamın ardından geçirdiği hastalık yüzünden hayata veda etti.

Engels mezarı başında yaptığı konuşmada şunları diyecekti: “Marx ve ben en sadık arkadaşımızı, Alman devrimiyse yeri doldurulamaz değerde bir neferini kaybetti.”

(Olcay Geridönmez’in Yeni E dergisindeki yazısından özetlenmiştir)

Close