Nazilerin işlediği suçlardan bahsederken birçok kişinin aklına Buchenwald veya Auschwitz gibi büyük toplama kamplarının isimleri gelir. Oldukça az bilinen, Letonya’nın başkenti Riga’nın aynı zamanda sürgünler için bir bitiş noktası ve Alman faşistlerinin suçlarına sahne olduğudur. „Nazi Suçları Kurbanlarının Anısına Hamburg Anıtları ve Eğitim Merkezleri Vakfı“ bu durumu gözler önüne sermek için “Ölüm Hep Aramızda” adlı 40 sergi panosundan oluşan bir sergi açtı. Sergi, Letonya’ya sürülen ve orada öldürülen Yahudilerin kaderini konu ediyor.
Riga, Letonya’daki Yahudi yaşamının merkeziydi. Kasım 1941 ile 1942 kışı arasında Almanya, Viyana, Prag ve Brno’dan yaklaşık 25.000 Yahudi buraya sürüldü. Alman birlikleri Temmuz 1941’de işgal ettikten sonra, SS, polis ve Wehrmacht üyeleri ile Letonyalı yardımcı birlikleri ülkede yaşayan yaklaşık 70.000 Yahudinin neredeyse tamamını öldürdü. Çok sayıda Yahudi değişik ülkelerden buraya sürüldü. Eldeki bilgilere göre yaklaşık 1000 sürgün hayatta kaldı. Hamburg’dan 753 kişi de Riga’ya sürüldü. O zamanlar, kentteki Hannover tren istasyonu başlangıç noktasıydı ve aynı zamanda kuzey Almanya’dan sürgünler için bir ara istasyondu. Hamburg’un en önde gelen kurbanlarından biri, 6 Aralık 1941’de ailesiyle birlikte Riga yakınlarındaki Jungfernhof kampına sürülen Haham Joseph Carlebach’tı. O, karısı ve en küçük üç çocuğu Mart 1942’de SS tarafından vuruldu.
Serginin tanıtım broşüründe, doğuya sürgünlerin amaçlarından birinin Yahudilerin Alman halkından uzakta imha edilmesini organize etmek olduğu belirtiliyor. Beyaz Rusya’daki Minsk ve Litvanya’daki Kaunas gibi Riga, “bir tür deney alanıydı”. Wannsee Konferansı’nda „Yahudi sorununa nihai çözüm“ kararlaştırılmadan önce bile, orada çoktan toplu katliamlar gerçekleştirilmişti. 1941 ile 1944 yılları arasında Alman işgalciler, şehrin merkezindeki getto da dahil olmak üzere Riga içinde ve çevresinde çeşitli gözaltı ve infaz yerleri kurdular. Bunlarda Avrupa’nın büyük bir bölümünden gelen Yahudi kadın, erkek ve çocuklar „işkence gördü, sömürüldü ve öldürüldü“.
Sergide yer alan panolar, kişilerin kaderleri kadar tarihi geçmişleri hakkında da bilgi veriyor. İşgalci gücün baskısı altında, Yahudi özyönetimi gettoda yaşamı organize etti. Zorla çalıştırma ve açlık, gettodaki günlük yaşama egemen oldu, ancak aynı zamanda insanlar da kendilerini savunmaya çalıştı. Örneğin, bir levhada şunlar yazılı: „Arkadaşlıklar kuruldu. Evlilikler yapıldı, çocuklar okullarda okutuldu, futbol oynandı; Okumalar, tiyatro ve dans gösterileri düzenleniyor ve dini bayramlar kutlanıyor.“ (Hamburg/YH)