YÜCEL ÖZDEMİR
2023’ün Almanya’sında, 2022’den devralınan pandemi, savaş, silahlanma, hayat pahalılığı, bölünme, kutuplaşma, göçmen ve mülteci düşmanlığı etkilerini devam ettirdi. Yıl içinde bunlara anketlerde AfD’nin oy oranının yükselmesi, Sol Parti’nin bölünmesi, Gazze’nin işgal edilmesinin etkileri eklendi.
Genel çerçeveden bakıldığında 2023’te hayat pahalılığına bağlı olarak yoksulluk arttı, alım gücü düştü. 2022’den devralınan yüksek enerji fiyatları asıl olarak bu yılın başında kendisini hissettirdi. Rusya-Ukrayna savaşının en önemli sonuçlarından biri olan enerji fiyatlarındaki artış nedeniyle hükümeti eleştirenler politik olarak güç topladı. Bu bir yıl içinde halk arasında var olan savaş, militarizm ve silahlanma karşıtı eğilimler kendisini daha belirgin bir şekilde açığa çıkardı. Barış hareketi üzerindeki ölü toprağını kısmen de olsa attı, 24 Şubat ve 25 Kasım’da Berlin’de düzenlenen ve onbinlerce savaş karşıtının katıldığı merkezi gösteriler bunun önemli göstergeleri oldu. Dahası, Ukrayna’nın savaşı kazanamayacağı, Almanya’nın sınırsız destek vermesinin yanlış olduğunu söyleyenlerin sayısı da arttı. Zira bugüne kadar Ukrayna’ya yapılan 8 milyar euroluk yardımın asıl olarak Almanya’da yaşayan emekçilerden alınan vergiler olduğu biliniyor.
Buna rağmen dış politikada militarist yayılmacı söylem devam edecek. Dünya üzerinde süren emperyalist paylaşım mücadelesinde Alman sermayesinin daha fazla pay kapma çabası sermaye hükümetlerinin gündeminde olacak.
2023’te kamuoyu yoklamalarında oy oranı yüzde 20’nin üzerine çıkan, Hessen ve Bavyera seçimlerinde başarı sağlayan AfD’nin yükselişinin arkasında da mülteci ve göçmen düşmanlığının yanısı sıra artan hayat pahalılığı ve enerji fiyatları bulunuyor. Yapılan pek çok araştırmada AfD’ye oy verme ya da sempati duyma nedenlerinin başında göçmen, mülteci ve İslam düşmanlığı gelirken ikinci sırada enerji fiyatları, hayat pahalılığı geliyordu. Sol Parti’den ayrılan Sahra Wagenknecht İttifakı’nın görece fazla ilgi görmesinin arkasında da Rusya politikası, ekonomik sorunlar, hayat pahalılığı konusunda izlediği “farklı” politika bulunuyor.
Denilebilir ki; 2024 mevcut politikalarla buna karşı çıkan iki eğilimin karşı karşıya geleceği bir yıl olacak. Haziran ayında yapılacak Avrupa Parlamentosu ve yaz sonrasındaki Thüringen, Brandenburg ve Saksonya-Anhalt seçimleri de bu açıdan önemli göstergeler olacak.
Keza ABD’de yapılacak başkanlık seçimleri de aşırı sağın dünya çapındaki yönelimi bakımından önem taşıyor. Yeniden devlet başkanlığına aday olan Donald Trump, ikinci kez seçilmesi durumunda hem hakkında açılan davalar düşecek hem de rakiplerine karşı geniş bir kampanya başlatacak.
2011’de yapılan genel seçimlerden sonra iş başına gelen SPD-Yeşiller-FDP koalisyonu ise Almanya tarihinde en fazla güven erozyonuna uğrayan hükümet olarak görevine devam ediyor. Koalisyonun dağılması, 2025’ten önce erken seçimlere gidilmesi de olasılıklar arasında. Koalisyonu oluşturan üç partiden birisi, oy kaybını önlemek için erken seçim kartını çekebilir. Önümüzdeki seçimlerde sosyal demokrat partinin oy kaybına uğrayacağı anlaşılıyor.
Zira önümüzdeki yıl pek çok alanda sosyal kısıtlamaların yapılacağı son bütçe uzlaşmasıyla görüldü. Anayasa Mahkemesi’nin korona için ayrılan 60 milyar euronun iklim alanında kullanılmasına karşı çıkmasından sonra hükümet partileri başta sosyal alanlar olmak üzere pek çok alanda toplam 17 milyar euroluk kesinti yapılması konusunda anlaşmaya vardı. 17 milyar euroluk tasarruf kararı alan hükümet askeri harcamaları ise azaltma yerine arttırdı.
Bütçe açığı nedeniyle değişik alanlarda yapılacak kesintiler ve getirilecek ek vergiler önümüzdeki yıl sık sık Almanya’nın gündeminde olacak.
Bütün bunlar sınıflararası çelişkilerin derinleşmeye, yoksulluğun artmaya devam edeceğini gösteriyor. Enflasyonun, enerji fiyatlarının düşeceğine, ekonomide kayda değer bir büyümenin olacağına dair güçlü belirtiler henüz ortalıkta yok. Tersine, ABD-Çin hattında tansiyonun yükselmesi durumunda Almanya ekonomisinde ciddi bir daralmanın olacağı bugünden söylenebilir.
Ekonomideki gidişat ve sosyal kesinter, yerellerden başlayarak toplumsal muhalefetin de güç toplamasına zemin oluşturabilir.
GÖÇMENLERİN 2023’Ü
2023 Almanya’sında göçmenler açısından şu üç ayak üzerinden sürdürülen tartışmalar belirleyici oldu: Kapıların mültecilere kapatılması, kalifiye işgücü ve vatandaşlığa geçişlerin kolaylaştırılması.
Noel öncesinde AB tarafından karar altına alınan yeni Göç Yasası’nda Almanya’nın etkisinin bir hayli yüksek olduğu söylenebilir. Bir işte çalışmayan, nitelikli olmayan mültecilere kapılar önemli oranda kapatılırken AB’ye giriş neredeyse imkansız hale getirildi. Bunun gereği olarak bu yılın kasım ayına kadar 13 binden fazla mülteci sınırdışı edildi. Almanya ve diğer AB ülkelerinde artık işe yaramayan mültecilere yer yok. Bazı AB ülkeleri ise işe yarayanlara da kapıları kapattı.
Almanya’da mülteci düşmanlığı son bir yılda AfD’yi de aşarak diğer sermaye partilerini ve basınını da içine alacak şekilde genişledi. Bu eğilim önümüzdeki yıl ve yıllarda da devam edecek. Zira içinden geçtiğimiz süreç her bakımdan milliyetçiliği besliyor.
Göçmenler bağlamında ikinci önemli konu olan Almanya’ya daha fazla nitelikli işgücü getirme konusunda çok ciddi adımlar atılamadı. Yasal düzenlemeler, kolaylaştırmalar yapılmasına rağmen Almanya halen istenilen düzeyde nitelikli işgücü getirme konusunda bir sonuç alabilmiş değil. Bu nedenle tartışmalar önümüzdeki yıl da hız kesmeden devam edecek.
Yabancıların Alman vatandaşlığına geçişini kolaylaştırma adına hazırlanan yasa ise önümüzdeki yıl yürürlüğe girecek. Kolaylaştırmaların asıl olarak nitelikli işgünü çekmeye yönelik olduğu, yoksul göçmenlerin önüne konulan şartlardan anlaşılıyor.
Diğer taraftan Filistin’de başlayan savaşa bağlı gelişmeler ekseninde de göçmenler yoğun bir şekilde tartışma konusu yapıldı.
TÜRKİYE KÖKENLİLERİN 2023’Ü
Alman basını tarafından da 2023’te gerçekleşen en önemli olaylar arasında sıralanan ve Erdoğan’in üçüncü kez seçilmesine yol açan “Türkiye seçimleri” Avrupa’daki Türkiye kökenli göçmenleri de önemli ölçüde etkisi altına aldı. Önceki seçimlere göre kutuplaşma ve gerilimin görece az olduğu seçimlerde Erdoğan’ın partisi ve kendisi oy kaybına uğradı. Ancak buna rağmen güçlü kalmaya devam etti. En dikkat çekici olan ise seçimlere katılım oranının artması oldu. Türkiye’de önümüzdeki dönemde de seçimler gündem olmaya devam edecek. Mart ayında yapılacak belediye seçimlerinde yurtdışında yaşayan seçmenler oy kullanmayacak. Ancak muhtemel olan Anayasa referandumunda yeniden sandık görürülebilir.
Keza, Almanya’da oynanacak Avrupa Futbol Şampiyonasına Türkiye’nin de katılmaya hak kazanması, uyum, entegrasyon ve diaspora bağlamında Türkiye kökenlileri yeniden tartışma konusu yapabilir.
Erdoğan’ın 17 Kasım’da Berlin’de yaptığı ziyaret sırasında verilen mesajlar, her iki ülke arasında ekonomik ilişkilerin önemli olduğunu gösterdi. Ekonomik ilişkilerin dönemsel siyasi tartışmalar ve gerilimlerden etkilenmemesi için tarafların oldukça hassas davrandığı görüldü. Çıkarlara dayalı karşılıklı mahkumiyet, siyasi ilişkilerin belli bir dengede tutulmasını adeta dayatıyor. Bu nedenle Türk-Alman ilişkileri 2024’te de bu denge üzerinde kalmaya devam edecek görünüyor.