Written by 11:59 AVRUPA

Avrupa“da Macron-aşırı sağ çatlağı

Le Monde*

Savaş artık ilan edildi. Söz konusu olan Avrupa’nın geleceği. İki kampı oluşturanlar: Avrupa Birliği’nin güçlenmesinin savunucusu ve kendini “ilerici” olarak ilan eden liberal Fransız Cumhurbaşkanı Macron’a karşı ultra muhafazakar eski kıtanın ulusal egemenci ve göçmen karşıtlarının kahramanı Macaristan Başbakanı Orban.
Saldırılar, Victor Orban’ın, 28 Ağustos’ta aşırı sağcı İtalyan İçişleri Bakanı Matteo Salvini’yi ziyaret ettiğinde, Macron’u Avrupa’da “göçmenleri savunan partinin şefi” ve mayıs 2019’daki Avrupa seçimleri için temel rakibi ilan etmesiyle başladı. Ertesi gün Fransız Cumhurbaşkanı “Şahsımı kendilerine en temel rakip olarak görmek istiyorlarsa, haklılar” diye cevap verdi.  İki şahsiyet de Avrupa seçimlerinde her şeyin onları karşı karşıya getirdiğine inandırmak istiyorlar. Birincisi, Avrupa’yı sadece seyahat özgürlüğünü garanti altına alan, tüm göçmenlere kapılarını kapatan ve yapısal kasalara ödenti yapan hükümetler arası bir örgüte indirgiyor. İkincisi ise tam tersine mültecileri idare etme kurumu da dahil olmak üzere yeni Avrupa kurumları kurmak, Avro Bölgesi’nin ortak bütçesini oluşturmak, -Victor Orban’ın Macaristan’ı gibi- hukuk devletine karşı gelenlere para ödemeyi durdurmak istiyor. Bu amaçlara ulaşmak için iki şahsiyetin de Avrupa Parlamentosunda azami parlamentere ihtiyacı var. Bu bölünmeyi törpüleyerek müttefiklerin kimler olduğunu saymaya olanak sunuyor.
Orban tarafının en temel destekleyicisi Matteo Salvini. İtalyan İçişleri Bkanı, Liga’nın (aşırı sağcı) şefi, “Avrupa için tarihsel bir dönemeç” sözü verdi. Doğal diğer bir müttefik ise iktidarda bulunan Hukuk ve Adalet (PiS) Prtisinin Şefi Polonyalı Jaroslaw Kaczynski. 3 Eylül günü “Brüksel’in emirlerine gözü kapalı uymayı” teşhir ederken “Avrupacılıktan” bahsetti. Macar yöneticinin ismini belirtmeden, onun retoriğini alarak “Batı’nın hataları” ve “egemen olan sosyal hastalıkları” teşhir etti ve AB’yi sadece “Polonyalıların yaşam standartlarını yükselten” bir aygıta indirgedi.
(Fransız sağcı) Marine Le Pen ise “2019 seçimleri federalizme ve kitlesel göçmenliğe doğru ilerleyen Macron’un AB’si ile; özgür ulus, kimliklerin ve istediğimiz korunmaların Avrupa’sı arasında” olacağına inanmak istiyor.

İSVEÇ VE GÜNEY AVRUPA’NIN DESTEĞİ
Macron ise, 9 Eylül genel seçimleri yaklaşırken aşırı sağın büyük oranda geliştiği görülen İsveç’ten gelen uzlaştırıcı söylemlerden destek buldu. 29 Ağustos’ta Dışişleri Bakanı, Sosyal Demokrat Margot Wallström, “Demokratlar ve Sol’a karşı ittifak kurmak isteyen” Orban ve Salvini’nin projelerini teşhir etti. Fransız Cumhurbaşkanı, 30 Ağustos’taki Helsinki ziyaretinde, Avrupalı liderlerin “Aşırı sağcı ve popülist mesaja karşı açık bir seçenek sunmaları” gerektiğini savunan Finlandiya’nın (Merkezci) Başbakanı Juha Sipilä’nın da desteğini aldı. Güney Avrupa’nın (Portekiz, Yunanistan ve İspanya) solcu hükümetlerinin şefleri de Macron’un doğal müttefikleri arasında: Bunlar Avro Bölgesi’nde bu önerileri uygun görüyorlar ve Orban’ın açıktan sergilediği yabancı düşmanlığına karşı çıkıyorlar. İspanya’da bu destek, sağcı muhalefete kadar genişliyor.
Belçika’da Flaman Liberal Hükümetin Eski Şefi Guy Verholfstadt kararlılıkla Macron’a angaje oluyor ve ocak ayına kadar mümkün olursa Avrupa seçimleri için ortak listeler oluşturmaya yönelik görüşmeler yürütüyor.
Fakat bu tutumlar, başka birçok Avrupalı siyasi sorumlunun Orban-Macron bölünmesine takılmayı reddetmesiyle ayrışıyor. Belçika ya da Hollanda’da iktidarda olan liberaller, 6 Eylül’de Macron’la görüşene kadar bu konuda çok sessiz kaldılar. Macron söylemlerinde “milliyetçiliği” kınıyor, fakat Belçikalı Charles Michel, Flaman milliyetçileriyle koalisyonla hükümeti yönetiyor. Hollandalı yöneticilere gelince, Avrupa’ya temkinli yaklaşanların baskısı altında bu çatışmayı geçici görüyor ve Orban’a olduğu kadar Birlik’i derinleştirmek isteyen Fransız eğilimine de mesafeli duruyor.

ÇATIŞMALARIN DIŞINDA
Danimarkalı Başbakan Lars Lokke ise, 28 Ağustos’ta Macron’u karşıladığında zor bir denge sağlamaya çalıştı. Danimarka’da süper star gibi karşılanan bir devlet başkanına yönelik sempatisini gizleyemedi fakat AB’nin geleceği konusunda Fransız Cumhurbaşkanı ile aralarındaki farkları da yok saymayarak dönemin “büyük reformlar zamanı” olmadığını belirtti.
Fransa’daki “Boyun Eğmeyen Fransa” (Melenchon’un partisi) gibi Avrupa’daki birçok sol ve sosyal demokrat parti, bu biçimsel bölünmeye takılmak ve Orban ile Salvini’nin ulusal egemenci projesi ile Macron’un liberal projesi arasında seçim yapmak istemiyorlar.
Fakat en sert sözler Almanya’dan geldi. Angela Markel’in partisi CDU’nun Üyesi ve Meclis Dışişleri Komisyonu Başkanı Norbert Röttgen’a göre, Fransız Cumhurbaşkanı haksız: “Sayın Macron’un deklarasyonu gereksiz”. Ona göre, “Bunu söyleyerek Sayın Orban ve Sayın Salvini’ye bir hediye vermiş oldu, zira onlar da tam bunu arıyorlardı. Eğer Sayın Macron bir cephenin lideri olmak istiyorsa, bu Avrupa’nın lideri olamaz. Avrupa’nın bölünmesi için değil, onun birliği için mücadele etmemiz gerekiyor”.
Alman muhafazakarların bu çatışmanın dışında kalma isteğinin birçok nedeni var. Öncelikle CDU-CSU ile Fidesz, Sayın Orban’ın partisi, Avrupa Halkçı Partisine (PPE) dahiller. CSU’ye yakın olan Kondrad Adenauer Vakfında Avrupa sorunları uzmanı olan Olaf Wientzek’e göre, “CSU-CSU’nun birçok milletvekili Orban’dan çok Macron’a sempati duyuyor, fakat CSU-CSU Orban’dan kopmak istemiyor zira onun gidip aşırı sağ ile ittifak kurmasından çok PPE’nin içinde kalmasını tercih ediyorlar”.
PPE’nin Avrupa seçimleri için kampanyasını yönetmeye aday olan Manfred Weber Macar Başbakanının aşırılıklarını mahkum etmeyi reddetti. Hatta göçmenlik gibi kimi konularda CSU, Macron’dan çok Orban’ın çizgisine yakın bir çizgiyi savunuyor.
Orban’ın potansiyel müttefikleri içinde de Antimacroncu bir haçlı seferinin kuyruğuna takılmak istemeyenler de az değil. Muhafazakar Avusturya Başbakanı Sebestian Kurz’a yakın bir kaynak “Kutuplaşmadan kaçınmak lazım. Diğerini şeytan olarak göstermek Avrupa’ya hizmet” etmiyor diye belirtiyor. (…). Tüm bunlar iki şahsiyetin arasındaki çatışmayı göreceleştiriyor.

* Makalenin yazarları: Jakub Iwaniuk, Anne-Françoise Hivert, Blaise Gauquelin, Jérôme Gautheret, Jean-Pierre Stroobants, Isabelle Piquer, Thomas Wieder ve Jean-Baptiste Chastand
(Çeviren: Deniz Uztopal)

Close