Written by 18:00 KÜLTÜR

Berlinale’de farklı görüşlere tahammülsüzlük

25 Şubat’tan Berlin’de düzenlenen Berlinale Film Festivali’nin ödül töreninde sanatçılar, yönetmenler ve juri üyeleri İsrail’in özel olarak Gazze genel olarak Filistin politikasına yönelik eleştirileriler yöneltmiş ve ateşkes çağrısında bulunmaları geniş tartışmalara yol açtı.

Jüri üyesi Denis Cote sırtına “Hemen ateşkes” döviziyle sahneye çıkarken, ABD’li belgesel yönetmeni Ben Russell Filistin ile dayanışma için sahneye taktığı kefiye ile çıktı ve İsrail’in Filistin’de “soykırım” yaptığını söylemiş ve ateşkes çağrısında bulunmuştu.

Denilebilir ki içinden geçtiğimiz süreçte en anlamlı mesajı ise En İyi Belgesel Ödülü’nü layık görülen Batı Şeria’da İsrail tarafından şiddet yoluyla işgal edilen Filistinlileri konu alan “No Other Land” (Başka Ülke Yok) vermişti. Basel Adra, Hamdan Ballal, Yuval Abraham ve Rachel Szor’un yönettiği belgesel, nesillerden beri yaşam mücadele veren bir aileden gelen Filistinli aktivist Basel Adra ve ihlalleri haberleştiren İsrailli Gazeteci Yuval Abraham’ın arkadaşlık ve ortak politik mücadelesini işliyor.

Basel Adra, En İyi Belgesel Ödülü’nü alırken on binlerce Filistinlinin öldürüldüğü bu dönemde ödülü kutlayamayacağını ifade ederken, Alman hükümeine “İsrail’e silah sevkiyatını hemen durdurun” diye çağrıda bulunmuştu. İsrailli Abraham de belgeselde vurgulanan eşitsizliğe dikkat çekerek “Şu an ödülü Basel ile iki eşit insan gibi birlikte alıyoruz. Ancak geri döndüğümüzde ben özgür yaşarken o işgal altında yaşayacak. Apartheid rejiminin şartlarına döneceğiz. Bu eşitsizlik hemen sonlanmalı” demişti.

HERKESE VE HER ŞEYE “ANTİSEMİTİZM” YAFTASI

Ödül töreninde sarf edilen sözler, taşınan döviz ve kefiyeyle verilen mesajlar, “soykırım” tanımlaması salonda yoğun bir alkış aldıktan sonra Alman basını ve hükümet temsilcileri hemen harekete geçerek, karşı kampanya düzenlemeye başladılar. Söylenenleri ve verilen mesajları “antisemitizm” olarak ilan edenlerin başında Kültür Bakanı Claudia Roth geliyordu. Uzun yıllar demokrasi ve insan hakları mücadelesi içinde yer alan Yeşiller üyesi Roth, geçmişte yaptıklarını bir yana bırakarak, artık bir “yöneten” olarak işi ileriye götürerek gerektiğinde soruşturma açacaklarını söyledi. Berlinale’nin devlet desteğiyle düzenlendiği, bu nedenle törenlerde “antisemtizme” müsaade etmeyeceklerinin altını çizerek, “Berlinale’nin gelecekte nefret, nefret söylemi, antisemitizm, ırkçılık, Müslüman düşmanlığından arındırılmasının nasıl sağlanabileceğini değerlendirmemiz gerekiyor” dedi.

Bu artık İsrail’i eleştiren ya da eleştirme potansiyeli taşıyanların yönetmenlerin ve sanatçıların eserlerine yer verilmeyeceği anlamında da geliyor.

Süddeutsche Zeitung bir gün sonra olanları “Berlin rezaleti” diye başlığa çıkardı. Nils Minkmar imzasıyla yayınlanan yazıda “Apartheid” ve “Jenosid” kavraları ifade edildiği sırada hiç kimsenin tepki göstermemesini eleştirdi ve olanları “antisemitizm propagandası” olarak damgaladı.

Devlet televizyonu ARD’de ise Berlinale’de olanları “Kültür alanında antisemitizm yeni değil” denilerek, alkışlayanlar dahi suçlandı. Ayrıca daha önce Kassel’de düzenlenen Documenta’da da benzer sahnelerin yaşandığına gönderme yaptı.

İSRAİL ELEŞTİRİSİ=ANTİSEMİTİZM Mİ?

Yahudi Cemaatinden değişik lobi örgütlerine kadar geniş bir çevre hem federal hükümet hem de Berlin eyalet hükümeti üzerinde baskı bu türden sahnelerin bir kez daha Berlinale’de yaşanmasına izin verilmemesi istendi. Muhafazakarlar, tablonun sorumlusunun Claudia Roth olduğunu ifade ederek istifa etmesini istediler.

Hararetli ve sert tartışmalara vesile olan Berlinale töreninde halbuki antisemitizm yani Yahudi düşmanlığı yoktu ve hiç kimse bu yönde bir imada dahi bulunmadı. Roth da bunu kabul etti.

Ancak İsrail devleti, hükümeti ve aşırı sağcıları eleştirilerin hedefindeydi. Bu kesimleri eleştiriler karşısında savunmaya geçenlerin derdinin antisemitizmden çok İsrail devletinin yaptıklarını savunmak aklamak olduğu böylece görüldü.

Zira ortada gerçekten de İsrail eleştirisi değil de antisemitizm olmuş olsaydı buna en çok silahların susmasını isteyen sanatçılar, yönetmenler ve salondaki aydınlar anında verirdi.

Törenin başında Hamas’ın 7 Ekim’de yaptığı katliama vurgu yapılarak kınandığı halde bunun kapanış töreninde de dile getirilmemesi eleştirilebilir. Ancak bu Gazze’de ateşkes isteyenlerin Hamas’ın yaptığı katliamı onayladığı anlamında gelmediği de ortada. Buna rağmen İsrail’in yaptığı katliamları eleştirenler Hamas ile aynı safta gösterilmeye çalışıldı.

Hükümet ve medyadaki tartışmalar Almanya’da Filistin halkına karşı geniş bir cephenin kurulduğunu, İsrail devletinin attığı her adımı destekleyen bir cephenin kurulduğunu gösteriyor. Bu cephe aylardır, İsrail devletinin yaptıklarını eleştiren herkesi “antisemit” ilan ederek itibarsızlaştırmanın derdinle. Bunlar arasında tıpkı En İyi Belgesel Ödülünü alanlar arasında yer alan İsrailli Yuval Abraham gibi Yahudi aydınlar ve sanatçılar da var.

Berlin’de estirdikleri bu hava elbette İsrail’de hem karşılık buluyor. Aşırı sağcılar Abraham’ın ailesinin evine giderek tehditler savurdular. İsrail devletinin her adımı olduğu gibi destekleyenler açıktır ki, İsrail sağcılarının, faşistlerinin ekmeğine yağ sürüyorlar. (YH)

Close