Written by 13:00 POLITIKA

DAHA İYİ BİR YAŞAM İÇİN SANDIK BAŞINA

Almanya 24 Eylül Pazar günü genel seçimlere gidiyor. Yaklaşık 61,5 milyonun çağrılı olduğu seçimlere 42 parti katılırken, önümüzdeki dönem Federal Parlamento’da 7 partinin temsil edilmesi bekleniyor. Birbirinden farklı talep ve sloganlarla seçimlere katılacak partiler arasında yerli ve göçmen emekçilerin birlikte daha iyi bir yaşam sürdürmesini savunanlara oy vermek Türkiye kökenli göçmenler açısından büyük bir önem taşıyor. Hem de Erdoğan’ın “boykot” çağrısına rağmen.

YÜCEL ÖZDEMİR

Almanya, 24 Eylül’de ülkeyi önümüzdeki dört yıl boyunca yönetecek hükümeti belirlemek üzere sandık başına gidiyor. Seçimlere yaklaşık üç hafta gibi kısa bir süre kalmasına rağmen partiler arasında kıyasıya sayılabilecek bir rekabet ve yarış havası yok. Bunda seçimlerde birinci parti olma ihtimali yüksel olan CDU/CSU ve SPD arasında politika farklılığının olmaması, emekçi sınıfların temel sorunları konusunda özünde aynı seçim programlarına sahip olmaları büyük bir rol oynuyor.
2005’ten bu yana başbakanlık koltuğunda oturan Angela Merkel, en yakın rakibinin kendisinden farklı bir politika ve söylem farklılığı içinde olmamasının rahatlığı dolayısıyla seçimleri kazanacağından emin bir şekilde, tansiyonu yükseltmeden sonuç alma niyetinde.
Denilebilir ki; “en güçlü rakip” SPD’nin aynı zamanda koalisyon ortağı, dolayısıyla geçtiğimiz dört yıl içinde yapılanların ortağı olması nedeniyle Merkel, siyasetteki en rahat seçimini yaşıyor.

ALMANYA’DA RAHAT MI YAŞIYORUZ?
Bu nedenle Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) seçimlere “İyi ve rahat yaşadığımız bir Almanya” sloganıyla katılıyor. Her ne kadar bu slogan, ekonomik olarak Almanya’nın Avrupa’nın en iyisi olması, resmi rakamlarda işsizliğin düşük olması, hükümete karşı ciddi toplumsal hareketin olmaması, dolayısıyla önümüzdeki dört yılın da bu şekilde süreceği vaadiyle verilmiş olsa da, rakipsizliğin vermiş olduğu bir rahatlık söz konusu.
İşsizlik rakamlarının düşük olmasının yarattığı havayı arkasına alan Merkel ve partisi, emekçi sınıfların karşı karşıya olduğu düşük ücretli, kiralık, taşeron, kısa süreli işlerin üzerini ise örtüyor.
75 sayfalık seçim programında çalışan sayısının artmasıyla övünen CDU/CSU, önümüzdeki dönem hedefini ise çalışan sayının artırılmaya devam edilmesi ve güvenli işyerlerinin yaratılması olarak ilan etmiş. AB’nin Almanya-Fransa motoruyla ilerletilmesinden, ailenin daha fazla desteklenmesine ve iç güvenlik önlemlerinin artırılmasına kadar pek çok vaatte bulunan Merkel ve partisi, özellikle ülkenin en önemli sorunu olan düşük gelirli işler, yoksulluk, sınıflar arası gelir uçurumunun azaltılması gibi temel konularda vaatte dahi bulunmuyor.
Oysa, hem veriler hem de kamuoyu araştırmaları ülkenin en büyük sorunun düşük gelirli işler, yoksulluk, gelir dağılımındaki eşitsizlik, yaşlılıkta yoksulluk, yüksek kiralar ve aşırı sağ olduğunu ortaya koyuyor.
İşsizlik rekor düzeyde düşük olmakla birlikte, düşük ücretli işler rekor düzeyde yüksek. Federal İstatistik Dairesi’nin açıkladığı en yeni verilere göre güvencesiz işlerde çalışanların oranı bütün çalışanların yüzde 21’ini (7.7 milyon) oluşturuyor. Başka bir deyişle her beş çalışandan birisi “atipik” işlerde çalışıyor. Aldıkları maaş geçimlerine yetmediği için aynı zamanda devletten yardım almak zorunda kalabiliyorlar.
Merkel ve partisi aynı şekilde ülkede halkın yüzde 17,1’nin (yaklaşık 14 milyon) yoksul, 2,5 milyon çocuğun yoksulluk sınırında yaşadığını da görmezden geliyor. Bunlara elbette dış politikada militaristleşme, silahlanma ve orduya daha fazla bütçe ayırma, AB üzerinde hegemonya kurma, güvenlik adına temel hak ve özgürlükleri kısıtlama, başta otomobil olmak üzere tekeller üzerinde bir koruyucu şemsiye açmayı da eklemek mümkün.
CDU’nun programında göçmenler konusunda yer alan bölümün bir kısmında sığınma konusunda uyarılar yapılırken diğer kısmında ise uzun süreden beri Almanya’da yaşayanlara Anayasal kurallara uyma çağrısı yapılıyor ve buna göre hareket edileceği belirtiliyor.

SPD YOK ETTİĞİ “ADALETİ” ARIYOR
Koalisyon ortağı Sosyal Demokrat Parti (SPD) ise seçim kampanyasında Ajanda 2010 ile yok ettiği “sosyal adaleti” arıyor. İç politikada yıpranmamış Avrupa Parlamentosu eski başkanı Martin Schulz’un başbakan adaylığıyla seçimlere katılan SPD, seçim kampanyasında “Daha fazla adalet zamanı” sloganını öne çıkarıyor. Almanya’nın zengin, ekonomisinin sağlam olduğunu belirttikten sonra her alanda şans eşitliğine ihtiyaç olduğu dile getiriliyor. Aile bakım parasının 300 Euro’ya çıkarılmasını vaat eden SPD, kreşlerin ücretsiz olmasını istiyor. Çalışma yaşamı konusunda ise iş güvencesi, iyi maaş verilmesini isteyen SPD, meslek eğitimi yapan işsizlere “İşsizlik Parası Q” adıyla yardım yapılacağını ifade diyor.
Ancak, SPD’nin hayata geçirdiği Ajanda 2010 ve Hartz Yasaları’ndan dönüşten söz edilmiyor. Emeklilik yaşının daha fazla yükseltilmesine karşı çıkılıyor, yaşlıların emeklilikte yoksul kalmaması için ise ciddi bir çözüm önerilmiyor.
SPD’nin seçim programında göçmenler konusu daha çok insani amaçla sığınma hakkının verilmesi üzerinde durulmuş. Ülkede yaşayan göçmenler açısından bir vaat bulunmazken, yurt dışından kalifiye işgücünün puan sistemiyle getirilmesi öneriliyor.
SPD’nin programında AB’ye barış misyonu verilirken, Euro Bölgesi Ekonomi Hükümeti kurulması da önerildi. Böylece, daha önce CDU tarafından gündeme getirilen AB tarafından üye ülkelere dayatılan programların merkezileştirilmesi planına SPD de destek vermiş oldu.
Özetle, SPD’nin seçim programı CDU/CSU’nun programı karşısında çok farklı değil ve en önemlisi de eski politikaların devam edeceğinin mesajını veriyor.

YEŞİLLER: “BU NEDENLE YEŞİL”
Cem Özdemir ve Katrin Göring-Eckardt ile seçimlere katılan Yeşiller Partisi, vaatlerini altı başlıkta toplamış: “Daha fazla adalet”, “Birleşik Avrupa”, “Etkili tarım”, “Gerçek iklim koruması”, “Özgürlüğü koruyalım” ve “Başarılı entegrasyon”. Başta eğitim ve çocuk yoksulluğu olmak üzere bir çok alanda adaletin sağlanmasını isteyen Yeşiller, AB çapında silah satışlarının durdurulmasını istiyor. Entegrasyon konusunda ise aile birleşimin kolaylaştırılması istenirken sığınmacı üst sınırı reddediliyor.

SOL PARTİ: SOSYAL, ADİL, BARIŞ HERKES İÇİN
Geride bıraktığımız dört yıl içinde Yeşillere göre Federal Parlamento’da daha etkili bir muhalefet yapan Sol Parti ise bu yıl seçimlere, “Sosyal. Adil. Barış. Herkes için” sloganıyla katılıyor.
Taleplerini 12 madde halinde özetleyen Sol Parti, çalışan yoksulluğun ortadan kaldırılması için yasal asgari ücretin 8,50 Euro’dan 12 Euro’ya çıkarılmasını, sendikaların TİS hakkının güçlendirilmesini, kiralık işçiliğin yasaklanmasını, her alanda eşit işe eşit ücret verilmesini talep ediyor. Emeklilik maaşının ücretin yüzde 53’üne çıkarılmasını, asgari emeklilik maaşının ise 1050 Euro olmasını savunuyor. Hartz IV yardımı yerine ayda 1050 Euro asgari geçim parası verilmesini, çocuk parasının 328 Euro’ya çıkarılmasını isteyen Sol Parti bunun finansmanı için zenginlerden daha fazla vergi alınmasını istiyor. Sol Parti silahlanmaya son verilmesini, yurt dışındaki Alman askerlerinin geri çekilmesini, AB’nin yeni bir başlangıç yapmasını, kiralara zamların durdurulmasını ve yılda 250 bin yeni konutun yapılmasını da gündemine almış bulunuyor. Göçmenlere ise her alanda eşit hakların verilmesini savunuyor.
Geçtiğimiz dönem mecliste temsil edilen bu partilerin dışında, genel seçimlerden sonra AfD ve FDP’nin de yeni parlamentoda temsil edilmesi bekleniyor.
Programlar arasında bir kıyaslama yapıldığında, dört yıldır işbaşında olan CDU/CSU ve SPD’nin aynı çizgiyi sürdürmek istediğini, gasp edilen sosyal hakların geri verilmesinin söz konusu olmadığı, en önemlisi de çalışma yaşamındaki kuralsızlaştırmanın derinleştirilerek sürdürüleceği anlaşılıyor.
Mevcut tabloya bakıldığında, emekçilerin daha ihtiyaç ve beklentileri açısından Sol Parti’nin program ve taleplerinin diğer partilerden farklı ve ilerde olduğu görülüyor. (YH)

 


ANKETLERE GÖRE SON DURUM

Genel seçimlere üç hafta kala yapılan anketlere göre, 24 Eylül’den sonra Federal Parlamento’da 7 partinin temsil edilmesi bekleniyor. Bugüne kadar daha çok eyalet parlamentolarına girmeyi başaran ırkçılar, böylece İkinci Dünya Savaş’ından sonra ilk kez açıktan ırkçı-faşist bir parti (AfD), meclise girecek gibi görünüyor. Son anketlere göre AfD’nin yüzde 8-10 oy alacağı tahmin ediliyor. Bu da 60-70 arasında milletvekili demek.
Son anketlere göre CDU/CSU yüzde 38 ile sandıktan birinci çıkacak. SPD ise yüzde 22’de seyrediyor. Bu yılın başında SPD’nin yüzde 30 civarına oy alacağı yönündeki beklentiler erken söndü. SPD ile CDU/CSU arasındaki makasın asıl olarak 3 Eylül’de Schulz ile Merkel arasında televizyon ekranında yapılacak düellodan sonra belli olacak.
Son ankete göre Sol Parti’nin yüzde 9, Yeşiller’in yüzde 8, FDP’nin yüzde 9 oy alması bekleniyor.
Buna benzer bir sonucun sandıktan çıkması durumunda durumunda sermayenin en çok istediği CDU/CSU-FDP koalisyonun kurulması zor görünüyor. Bu durumda yeniden “büyük koalisyon”un kurulması en güçlü olasılık olarak görünüyor. Bu da uzun bir süre daha SPD’nin oyunun dipte kalacağı anlamına geliyor. (YH)


DİDF: İnsanca bir yaşam için oyumuzu kullanalım

Demokratik İşçi Dernekler Federasyonu (DİDF) genel seçimler dolayısıyla yaptığı açıklamada Almanya’daki Türkiye kökenli işçi ve emekçileri için daha iyi bir yaşam için sandık başına giderek Sol Parti’ye (Die Linke) oy vermeye çağırdı.
DİDF tarafından yapılan yazılı açıklamada şöyle denildi: “Biz Türkiye kökenli emekçiler için seçimlere katılmak, sorunlarımızı dile getirmek, çözüm aramak, bu ülkede politikaya müdahale etmek her zamankinden daha fazla önem kazanmış durumda. Yaşam merkezi olarak gördüğümüz Almanya’da politikaya katılmadan, karşı karşıya kaldığımız sorunların çözümü için adım atmadan bizim ve çocuklarımızın güvenli ve aydınlık bir geleceğe sahip olması mümkün değildir.
Yakın döneme kadar Almanya dünyanın en önemli ‘sosyal devleti’ olarak anılırdı. Ancak bugün halkın ezici çoğunluğu kamu hizmetlerinden şikayetçi. Senelerdir sağlık, eğitim gibi en temel kamu hizmetlerinde sürekli kısıtlanmalara gidildi.
AfD gibi ırkçı partilerin güçlenmesi hepimizi tedirgin ediyor. Bu ve benzeri partiler, işçilerin-emekçilerin yaşadığı sorunları, gelecek korkusunu suistimal ederek, halklar arasında düşmanlık yaymakta. İnsanların etnik ve inanç kimlikleri üzerinden politikalarla emekçileri yerli-göçmen, Müslüman-Hıristiyan diye bölmeye çalışmakta. Savaş ve işgaller sonucu ülkelerini terk etmek zorunda kalan mültecileri hedef göstererek savaşın, silahlanmanın, işgalin gerçek sorumlularını, Alman hükümetinin dünya genelinde işlediği suçlar gizlemeye çalışılmakta. Bunların güçlenmesini her şart altında engellemeliyiz. Çünkü bu politikalar insanlık suçudur.
Oyumuzu işçiler ve emekçiler arasında din, dil, ırk ayrımı yapanlara karşı emekçilerin ortak sorunlarının çözümü için birleşmeyi, göçmen emekçilerin politik yaşama katılımını, Alman devletinin silah ve savaş politikalarına karşı mücadeleyi, ülkelerini terk etmek zorunda kalmış mültecilere yardım elini uzatmayı savunanlara verelim.
DİDF olarak tüm emekçileri seçimlere katılmaya, gelecek için işsizliğe, yoksulluğa, ırkçılığa, silahlanmaya ve savaş tehlikesine karşı mücadele etmeye çağırıyoruz. 24 Eylül’de yapılacak seçimlerde, dile getirdiğimiz talepler için en yakın çözüm önerileri getiren, bunun için mücadele eden “Die Linke”yi (Sol Parti) destekliyoruz. Emekçilerin birliğinden yana olan herkesi 24 Eylül’de sandık başına giderek Die Linke’ye oy vermeye çağırıyoruz.“


Sendikalardan emeklilik çağrısı

Seçimler öncesinde Almanya’daki sendikalar özellikle “yaşlılıkta emeklilik” konusunda bir kampanya başlatarak, çalışanların emekli olduktan sonra insanca bir yaşam sürdürmesini talep ettiler.
Alman Sendikalar Birliği (DGB) tarafından “Yasal emekliliği güçlendirmek için izlenen rota değiştirilsin” sloganıyla başlatılan ve bağlı sendikalar tarafından kısmen sürdürülen kampanya çerçevesinde imza kampanyası, eylem ve toplantılar yapıldı. Bu çerçevede 25 Ağustos’ta Kassel’de merkezi bir miting de düzenlendi.
Sendika tarafından konuyla ilgili çıkarılan materyallerde, emeklilik primlerinin 2000’li yıllarda düşürüldüğüne işaret edilerek, bunun düşük emekli maaşlarına yol aştığı belirtildi. 2000-2010 yılları arasında emekli maaşları, çalışılan süredeki ortalama maaşın yüzde 50’sinin üzerinde iken, bu oran günümüzde yüzde 47,7’ye kadar düşmüş. Eğilimin bu şekilde devam etmesi durumunda 2030 yılında oran yüzde 43’e kadar düşecek. Bu da milyonlarca emekçinin yaşlılıkta daha fazla yoksulluk içinde yaşaması anlamına geliyor.
DGB, emeklilik maaşının yüzde 50’ye çıkarılmasını ve sabitlenmesini talep ediyor.
Kassel’de yapılan mitingde konuşan Yönetim Kurulu üyesi Annelie Buntenbach, “Öncelikle emeklilik maaşlarının şu anki seviye olan yüzde 48 ile sabitlenmesi, ardından da yüzde 50’ye çıkarılması gerekiyor” dedi. Eylemde Ver.di Genel Başkanı Frank Bsirske de bir konuşma yaparak, hükümet partilerini emeklilik konusunda izledikleri politikasını değiştirmeye çağırdı. (YH)


SEÇİME DAİR BİLGİLER

  • 299 seçim bölgesinin bulunduğu Almanya’da seçmenler, 598 milletvekilini belirlemek için iki oy kullanıyor. Seçmenler ilk oylarını kendi bölgelerindeki milletvekili adayına, ikinci oylarını da seçtikleri partiye veriyor. Seçim sistemine göre, partinin aldığı oylar nedeniyle fazladan milletvekili çıkarmak mümkün.
  • 42 partinin yarıştığı seçime 4 bin 828 aday katılıyor. Adaylardan bin 400’ü kadın.
  • Farklı partilerden 92 Türkiye kökenli aday seçimlerde yarışıyor. En fazla Türk kökenliyi adayı 17 ile Sol Parti gösterdi. Onu 16 adayla SPD, 13 adayla MLPD ve 11 adayla Yeşiller izledi.
  • Federal Seçim Kurulu Başkanı Dieter Sarreither, Türkiye kökenli 720 bin Alman vatandaşının da seçme hakkı bulunduğunu açıkladı.
  • 111 bağımsız aday seçime katılıyor.
  • 18 yaşını dolduran 104 aday ilk kez milletvekilliği için yarışacak. En yaşlı milletvekili adayı da Vejeteryan ve Veganlar için Değişim Partisi’nden 89 yaşındaki Barbara Rütting oldu.
  • 520 milletvekili tekrar aday olurken 110 milletvekili seçime katılmadı.
  • Türk kökenlilerin kurduğu Alman Demokratlar Birliği Partisi, Türklerin Almanya’da en yoğun yaşadığı eyalet olan Kuzey Ren Vestfalya’da seçimlere katılacak. ADD’nin aday sayısı 14.
  • 16 eyalette yaklaşık 73 bin 500 sandık kurulacak. Seçimde yaklaşık 650 bin görevli çalışacak.
  • Bu seçimde ilk kez 3 milyon yeni seçmen oy kullanmak hakkına sahip olacak.
Close