BDA Başkanı Rainer Dulger, emeklik yaşı, çalışma süreleri, sağlık ve bakım sigortaları gibi en temel haklara saldırıyor. Dulger, emeklilik yaşının yukarıya doğru esnek tutulmasını, haftalık çalışma sürelerinin tekrar yükseltilmesini, sağlık ve bakım sigortalarının da sermaye lehine reform edilmesini talep ediyor. İşçi ve emekçilerin geçim sıkıntılarını pekâlâ bilen Dulger, “Çalışmak yeniden değerli olmalı ve yeniden daha fazla net ücret olmalı” diyerek sosyal sigortalara kesintilerin düşürülmesini “tatlandırmaya” çalışıyor!
UMUT YAŞAR
Genel seçimlere iki hafta kala, yeni hükümetin ne zaman ve hangi partiler tarafından kurulacağı bilinmemesine karşın, Alman İşverenleri Birliği (BDA) Başkanı Rainer Dulger, yeni kurulacak hükümete sosyal saldırılar konusunda programını şimdiden sundu.
Söylediklerini bütün gazetelerin yazmasını güvenceye almak için Alman Haber Ajansı “DPA”yı kullanan Dulger’in saldırı programı yeni değil fakat milyonlarca işçi ve emekçinin toplu iş sözleşme görüşmelerinin yapıldığı bir dönem gündeme getirilmesi de tesadüf olmasa gerek.
EMEKLİLİK YAŞI DİNAMİK OLSUN!
Devam eden genel seçim kampanyasında partilerin sosyal güvenlik sorunlarına yeterince eğilmediklerini eleştiren Dulger, “Seçim programlarında ve seçim kampanyasında sosyal güvenlik sistemleri ihmal ediliyor. Ülkemizin ihtiyaç duyduğu uzun vadeli çözümler tartışılmıyor, öneriler getirilmiyor” dedi.
Sosyal sistemin uzun vadeli güvenceye alınması için köklü reformlara ihtiyaç olduğunu söyleyen Dulger, “Toplumdaki bütün olası ayak diremelere rağmen politikacılar, emeklilik, bakım ve sosyal yardımların geleceğiyle ilgili konular nihayet ele almalıdırlar” dedi.
İnsanların daha uzun yaşadığını ileri süren Dulger, “Örneğin emeklilik yaşı da yaşam beklentisi trendlerine uygun olarak yükseltilmeli. Bana göre emeklilik yaşı konusunda katı bir sınır çekme yerine dinamik bir uygulamaya geçilmeli” dedi.
Sermaye temsilcileri geçmişte de benzer taleplerle işçi ve emekçilerin güçlü tepkilerini çekmişlerdi. Yürürlükteki mevzuata göre, standart yaşlılık emekliliği hakkı kazanmak için yaş sınırı 2031 yılına kadar kademeli olarak kesintisiz 67’ye yükseltilecek. Yaş sınırı 2024 yılından itibaren 1959 doğumlulardan başlamak üzere her yıl iki aylık artışlarla yükseltiliyor. Standart emeklilik yaşı olan 67, 1964 veya daha sonra doğan bütün yasal emeklilik sigorta üyeleri için geçerli olacak.
“ÇALIŞMA HAYATI ESNEKLEŞTİRİLSİN”
Dulger sadece yaşam beklentisi trendine göre yaş sınırının yükseltilmesini talep etmiyor. Aynı zamanda işçilerin emeklilik yaş sınırından sonra da çalışabilmelerinin olanaklarının artırılmasını talep ediyor. “Birçok insan daha uzun süre çalışmak istiyor, çünkü iş arkadaşlarıyla düzenli temastan hoşlanıyorlar. Örneğin 40 yıldır fayans döşeyen biri artık fiziksel olarak çok fazla çalışamaz. Ancak bu işçiler çok fazla deneyime sahipler. Örneğin bu insanlar işin ön hazırlığı ve satın alma bölümleri için idealdir” diye konuşan Dulger, “Emekliliğe kadar X, Y ya da Z yıl mı geçmesi gerektiği konusunda bir tartışma istemiyorum. Emekli maaşlarını ortalama yaşam süresiyle ilişkilendirmeye bakmalıyız” dedi.
Dulger işçi ve emekçilerin emeklilik yaş sınırında sonra da çalışmalarını sağlamak için maaşlarını kesilmesini öneriyor. Dulger’in “çalışma hayatının esnekleştirilmesi” yönündeki talebi gerçekte “mezarda emekliliğin” normalleşmesi anlamına geliyor!
“ÇALIŞMA SÜRELERİ UZATILMALI”
Sermayenin baş temsilcisi Dulger, sadece yaşam boyu çalışma süresini değil haftalık çalışma sürelerinin de uzatılmasını talep ediyor. Almanların haftada ortalama 34,3 saat çalıştığını ileri süren Dulger, “Bu ülkedeki üretim verimliliği için çok düşük. Dolayısıyla daha kısa çalışma süreleri üzerine tartışmak yerine daha fazla çalışanın 40 saatlik çalışma haftasına nasıl dönebileceği üzerine durmalıyız” diyor.
“Bugün Almanya’da 46 milyon kişinin istihdam altında olduğundan duyduğumuz memnunluğu dile getiriyoruz. Ama bu 46 milyon kişi 20 yıl önce istihdam edilenden daha fazla çalışmadığı gerçeği üzerine durmamız gerekiyor” dedi.
Değişik kurumların istatistiklerine bakıldığında Dulger’in kısmen haklı olduğu görülmekte. 2000 yılında Almanya genelinde 39,9 milyon kişi istihdam altındayken yıllık çalışma hacmi 58 milyar 595 milyon saat dolayındaydı – kişi başına yıllık çalışılmış saat ise bin 466 saat idi. 2023 yılında ise 45,9 milyon kişi istihdam altındayken (2000 yılına göre 5,9 milyon artmış) yıllık çalışılan saat ise 61 milyar 769 milyon saat dolayındaydı – kişi başına yıllık çalışılmış saat ise bin 345 saat dolayındaydı.
Fakat sadece bu rakamlara bakıldığında gerçek durum veya bunun neden böyle olduğu anlaşılmıyor. İş piyasasının regülasyonu süreci olarak bilinen Ajanda 2010’un uygulamaya alınmasıyla kısmi çalışanların (“Teilzeitbeschäftigte”) sayısı da sürekli yükseldi. 2000 yılında tüm çalışanlar arasında kısmi çalışanların oranı yüzde 20 iken (7,9 milyon) bu oran 2023 yılında yüzde 30,9’a (14,1 milyon) çıkmış bulunuyor.
Bu işçi ve emekçilerin önemli bir bölümü “gönüllü” olarak kısa süreli işlerde çalışmıyorlar – başka iş bulamadıkları için bu işlere mecbur kalıyorlar.
Diğer yanda bütün kısmi çalışanların yüzde 78’i kadınlardan oluşuyor. Özellikle küçük çocuğu olan kadınlar arasında kısmi çalışma oranı yüzde 50 dolayında. Kadın örgütlerinin tam gün okul ve kreş taleplerine “kasalar boş” diye karşı çıkanlar şimdi utanmadan bu kesimi yeterince çalışmamakla suçluyorlar!
Bir de Almanya’nın fazla mesai sorunu var. 2023 yılında yapılan 1,7 milyar saat fazla mesainin yarısının ücreti bile ödenmedi! Dulger bundan, işçi ve emekçilerin maruz kaldığı 850 milyon saatlik ücretin gaspından hiç söz etmiyor!
“ÜCRET YAN GİDERLERİ DÜŞÜRÜLMELİ”
Alman sanayisinin en büyük sorunlarından biri olarak “ücret yan giderleri” hanesinin yüksek olmasını gösteren Dulger, “Ücret yan maliyetleri şu anda yüzde 40’ın üzerine çıkmıştır ve müdahale edilmezse artmaya devam edecektir. Hepimiz biliyoruz ki giderek yaşlanıyoruz. Hepimiz biliyoruz ki giderek daha fazla yardım alan ve giderek toplumsal gelire daha az katkıda bulunan insanımız olacak. Emeklilik sigortasının yanı sıra bakım sistemlerinin de reforme edilmesi gerekiyor ki yaşlanan bir topluma rağmen bakım masrafları karşılanabilir düzeyde kalabilsin” dedi.
“Ücret yan giderleri” üzerine koparılan kıyamette yeni değil. Sermaye temsilcileri özellikle 1980’li yıllardan itibaren neoliberal görüşlerin yükselişe geçmeye başladığından bu yana sosyal sigortaları tasviye etmenin bir aracı olarak bu kasalara ödenen aidatların düşürülmesini gündeme getiriyorlar. Bunu da işçilere çekici hale getirmek için, “ücret yan giderleri düşerse net ücretler artar” safsatasıyla yapıyorlar.
Fakat “ücret yan giderleri” diye tanımlanan gerçekte işçinin ücretinin parçasıdır ve sağlıkla ilgili sorunlarda olduğu gibi yaşlılık ve bakım dönemleri için yapılan birikimdir. Bunların düşürülmesi tek taraflı olarak sermayenin işine yarar. İşçi ve emekçi kitleleri için ise yaşlılıkta yoksulluk ve hastalık dönemlerinde asgari hizmet alma anlamına gelir!
“DAHA KARARLI OLUN!”
Sermayenin sözcüsü parlamentodaki partilerden sosyal saldırılar konusunda daha büyük kararlılık bekliyor.
“Alman Federal Meclisi’nde yılda bir kez sosyal güvenlik sistemlerimizin gelecekteki uygulanabilirliği üzerine bir tartışma görmek isterdim. Bugün neredeyse herkes burada reform yapmaya çalışmanın siyasi bir intihar olduğunu düşünüyor. Ama bunu yapmak zorundayız” diye açıklamalarını sürdüren Dulger, “Politikacılar ayrıca 2023 yılında yürürlüğe giren Vatandaş Parası mevzuatını acilen değiştirmeliler” dedi.
Tek başına çocuk yetiştiren bazı ebeveynlerin birden fazla yerden yardım aldıklarını söyleyen Dulger, “Çalışan bazı kişiler daha fazla çalışsalar bile şu anda ayda belirgin bir şekilde daha fazla para alamıyorlar. İşe giden ve bundan gurur duyan pek çok insan bunu böyle görüyor” diye işçi ve emekçileri bir birilerine karşı kışkırtmayı da ihmal etmiyor!
EMEKÇİLERE SAVAŞ İLANI!
Alman Sendikalar Birliği (DGB) yönetim kurulu üyesi Anja Piel, Dulger’in taleplerini değerlendirdiği açıklamasında, “Eğer bu gerçekten işverenlerin sürdürülebilir bir Almanya için büyük fikriyse, beklentiler kasvetli olacaktır” dedi. “Dulger refah devletini bir yıkım topuyla yıkmak istiyor ki bu da belirsiz zamanlarda tüm çalışanlara savaş ilanı olarak yorumlanmalı” dedi.
Dulger herhangi bir işletmeci değil Almanya genelinde bir milyon civarında işletmenin üye olduğu (bu işletmelerde 30,5 milyon emekçi çalışıyor!) bir sermaye örgütünün başkanı ve sözünün ağırlığı sadece Almanya değil bütün AB’de bulunuyor.
Dolayısıyla Dulger’in taleplerini yorumlamak işin bir yanı, asıl önemli olan bu taleplerin hayat bulmaması için işçi örgütlerinin ne, saldırıları nasıl geri püskürteceği konusudur.