Hans Böckler Vakfı’nın Ekonomik ve Sosyal Bilimler Enstitüsü (WSI) tarafından yapılan bir araştırma, özellikle kadınların bölünmüş çalışma saatlerinden memnun olmadıklarını ortaya koyuyor. Araştırma, evden çalışmanın nasıl bir stres tuzağına dönüşebileceğini inceliyor.
Esnek çalışmada sağlık için önemli olan dinlenme süreleri geçiştirilmekte ve haftalık çalışma saatleri uzamakta. Sonuçlar, diğer hususların yanı sıra, bireysel çalışma günleri için üst zaman sınırları belirlemenin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.
Özellikle evden çalışırken, daha fazla çalışan iş ve aile taahhütlerini veya diğer özel aktiviteleri bölünmüş günler aracılığıyla uzlaştırma fırsatına sahip olsa da bu durumun dezavantajları da bulunuyor. Araştırma da asıl olarak dezavantajlara odaklanıyor. Örneğin çalışanlar zamanlarını organize etme konusunda özgürlüklerinin tadını çıkarıyorlar mı yoksa bu tür düzenlemeler daha çok gerekli iş miktarıyla başa çıkmak için geçici bir çözüm mü? Dinlenmek için hala yeterli zaman var mı? Kadınlar ve erkekler arasında, çocuklu ve çocuksuz insanlar arasında ne gibi farklılıklar var? Hans Böckler Vakfı Ekonomik ve Sosyal Araştırma Enstitüsü’nde (WSI) çalışma süresi araştırmacısı olan Dr. Yvonne Lott ve Federal İş Güvenliği ve Sağlığı Enstitüsü’nden (BAuA) Dr. Nils Backhaus bu soruları araştırdı.
Araştırma, evden çalışmanın nasıl bir stres tuzağına dönüşebileceğini ortaya koyuyor. “Parçalı” çalışma günleri, iş ile aile ya da özel yaşam arasında denge kurmayı kolaylaştırmak için yalnızca geçici bir çözüm.
KADINLAR DAHA FAZLA BASKI HİSSEDİYOR
Araştırma, kadınların daha fazla zaman ve performans baskısı algıladığını ortaya koyuyor. Bu durum, yarı zamanlı çalışma koşullarında iş yükünü yönetme zorluğunun ve geleneksel çalışma ortamında kendilerini kanıtlama gereğinin bir sonucu olarak değerlendirilmektedir.
Lott ve Backhaus sonuç bölümünde, örneğin çocuk bakımı ya da ev işleri için işe ara verme olasılığının “kamuoyu tartışmalarında birçok yerde olumlu ve aile dostu olarak sunulduğunu” ancak analizlerinin, parçalı çalışma saatlerine sahip kadınların iş-yaşam dengelerinden hiçbir şekilde daha memnun olmadıklarını gösterdiğini dile getiriyor.
WSI Bilimsel Direktörü Prof. Dr. Bettina Kohlrausch, sonuçları değerlendirirken “çalışma süresi sınırlarının daha da yumuşatılmasının Almanya’yı daha aile dostu ve ekonomik açıdan daha başarılı bir ülke haline getireceğine inanmak yanıltıcı olacaktır” diyor. “Özellikle bakım işlerini yerine getirmek için kazançlı işlere ara verildiğinde, çalışanlar ücretsiz de olsa çalışmaya devam ediyor. Toplum olarak bu ücretsiz işin yapılmasına bağımlıyız.
WSI araştırmacıları, kısa dinlenme sürelerinin sağlık açısından olumsuz etkileri olabileceği konusunda uyarıda bulunuyor. Yasal olarak belirlenen dinlenme süresinin genellikle kısıtlandığı belirtilirken, bu durumun uyku kalitesi, konsantrasyon ve genel sağlık üzerinde büyük bir etkisi olduğu vurgulanıyor. Bu durum, sağlık sigortası kuruluşu AOK tarafından kısa süre önce rekor düzeyde uyku bozukluğu rapor eden bir araştırma tarafından da desteklenmektedir. Köln’deki Hildegardis Hastanesi’nin başhekimi olan uyku doktoru Alexander Prickartz, bu durumu dijital stres, sürekli ulaşılabilirlik ve akşamları ekran kullanımına bağladı.
Prickartz, Kölner Stadt-Anzeiger (KStA) gazetesine verdiği demeçte, “Mavi ışık doğal melatonin üretimini engellediği için bu durum uyku-uyanıklık ritmini bozuyor” dedi.
Sonuç olarak, parçalı çalışma saatleri, iş ve özel hayatı dengelemekte en iyi ihtimalle geçici bir çözüm sağlıyor. Çalışanların iş-yaşam dengeleri, bölünmüş çalışma saatlerinden olumsuz etkileniyor. Kadınlar, çocuk bakımı veya ev işleri nedeniyle kazançlı işlerine ara vermek zorunda kaldıklarında, aslında bu sürelerin çoğunda çalışmaya devam ettiklerini gözlemliyorlar. Bu durum, toplumun ücretsiz iş gücüne olan bağımlılığını ortaya koyuyor ve bireysel çalışma günleri için üst zaman sınırlarının belirlenmesinin önemini gözler önüne seriyor. (YH)
Avantajlar
1. Esneklik: Çalışanlar, iş ve özel yaşamlarını dengeleyebilir. Örneğin, çocuklarıyla ilgilenmek veya kişisel işlerini halletmek için ara vermek mümkün olabilir.
2. Zaman Yönetimi: Çalışanlar, kendi çalışma saatlerini düzenleyerek yoğun dönemlerde daha verimli çalışabilir ve işlerini daha rahat tamamlayabilirler.
3. Üretkenlik: Bazı çalışanlar, daha az süreyle çalışmanın onlara yeni bir enerji ve motivasyon kazandırdığını belirtiyor.
4. Kişisel İhtiyaçlara Uygunluk: Farklı yaşam koşulları olan bireyler için (örneğin, ebeveynler veya bakım yükümlülüğü olanlar) parçalı çalışma saatleri, kişisel ihtiyaçlara daha uygun bir çalışma düzeni sağlar.
Dezavantajlar:
1. Zaman Baskısı: Parçalı çalışma saatleri, çalışanlar üzerinde zaman baskısı yaratabilir. Görevlerin tamamlanması için sıkıştırılmış süreler, stresi artırabilir.
2. Düşük İş-Yaşam Denge Memnuniyeti: Özellikle kadın çalışanlar, parçalı çalışma saatlerinden memnuniyetsizlik duyabilirler. İş ve özel yaşam dengesini sağlamakta zorlanabilirler.
3. Kısa Dinlenme Süreleri: Yasal olarak belirlenen dinlenme sürelerine uyulmadan çalışılması. Çalışanların yeterince dinlenememesi ve bu durumun sağlıklarını olumsuz etkilemesi
4. Sosyal İzolasyon: Evden çalışma veya parçalı çalışma düzenleri, bazı çalışanların sosyal etkileşimden yoksun kalmasına neden olabilir.
5. Dikkat Dağınıklığı: Parçalı çalışma saatleri, çalışma ortamında dikkat dağınıklığına yol açabilir. Özellikle evden çalışanlar, evdeki diğer sorumluluklar nedeniyle sık sık dikkatlerinin dağılmasına maruz kalabilirler.