Written by 13:15 HABERLER

Genel seçimlere doğru: ‚Sol koalisyon‘ ihtimaline hazırlık

YÜCEL ÖZDEMİR / Köln

Almanya’da 26 Eylül’de yapılacak genel seçimlere 20 gün kala muhtemel koalisyon senaryolarına Sol Parti (Die Linke) katıldı. 16 yıllık Angela Merkel dönemini kapatacak bu seçimlerden sonra, anketler Sosyal Demokrat Parti (SPD) öncülüğünde bir koalisyon hükümetinin kurulma olasılığının güçlü olduğunu gösteriyor. Son kamuoyu yoklamalarına göre SPD’nin oyu yüzde 25’e kadar yükselirken, halen koalisyon hükümetinin büyük ortağı olan Hristiyan Demokrat Birlik (CDU/CSU) partisinin oyu ise yüzde 20 civarında. Yükseliş içinde olan Yeşiller’in yüzde 16-18, Hür Demokrat Parti’nin (FDP) yüzde 11-13, ırkçı-milliyetçi Almanya için Alternatif (AfD) partisinin yüzde 10-11, Sol Parti’nin ise yüzde 6-7 oy alabileceği tahmin ediliyor.

Sandıktan bu sonuçların çıkması durumunda Merkel sonrası dönemde nasıl bir hükümetin kurulacağı, SPD’nin ortaklık için hangi partileri tercih edeceği en çok konuşulanlar arasında. SPD’nin başbakan adayı Federal Maliye Bakanı Olaf Scholz’un Yeşiller ve Sol Parti ile birlikte bir “sol koalisyon” hükümetinin kurulmasına kapıyı kapatmaması, özellikle Sol Parti yönetimini memnun etmiş görünüyor. Bu nedenle hükümet ortaklığı için kapıların sonuna kadar açık olduğu, uzlaşma için hazırlıklıların yapıldığı mesajları verilmeye başladı.

Pazar günü yayınlanan muhafazakar Frankfurter Allgemeinen Sonntagszeitung’a (FAS) konuşan Sol Parti Eş Başkanı Susanne Hennig-Wellsow, üç partinin koalisyon ortaklığı için “Şimdi değilse ne zaman?” sorusunu yönelterek, parti olarak pek çok konuda feragat edebileceklerinin mesajını verdi.

SOL PARTİ, 100 GÜNLÜK HÜKÜMET ORTAKLIĞI PROGRAMI AÇIKLADI

Aynı gün, Sol Parti tarafından FAS ve Spiegel Online’ye sol bir koalisyon hükümetinin kurulması durumunda ilk 100 gün içinde yapılacaklara dair program sızdırıldı. Programda, özellikle SPD ve Yeşiller’in Sol Parti’nin NATO ve AB konusundaki politikasını değiştirmesi yönündeki çağrılarına değinilmiyor. Muhtemel bir pazarlığın en çetin konularında girilmiyor. Sol Parti’nin programında NATO’nun dağıtılması yer aldığı halde 100 günlük programda dış politikaya dair sadece üç madde yer alıyor. Bunlar: yurtdışındaki Alman askerilerinin geri çağrılması, askeri harcamaların 2018 seviyesine düşürülmesi ve silah ihracatının yasaklanması. NATO’dan çıkma, AB’nin demokratik şekilde biçimlendirilmesi gibi madeler ilk 100 günlük programda yer almıyor.

Muhtemel bir “sol koalisyon” pazarlığında sıralanan üç maddede de önemli tavizlerin verileceği bugünden kestirilebiliyor.

İlk 100 günlük programda ayrıca Sol Parti’nin iki bakanlık istediği yer aldı. Bunlardan çalışma bakanlığı mutlaka olması gerektiği ifade edilirken, diğer bakanlığın ise eğitim ya da sağlık olabileceği ifade edildi. Dışişleri, içişleri, savunma, maliye gibi önemli bakanlıklardan ise daha başından feragat ediliyor.

SPD İLE İKİ ÖN GÖRÜŞME YAPILDI

Seçim sonuçlarını görmeden, anketlerden yola çıkarak sekiz sayfalık koalisyon ortaklığı senaryosunu hazırlayan Sol Parti’nin ilk yapacaklarının başında saat başı asgari ücreti 13 Euro’ya çıkarma, kiralara üst sınır belirleme, Hartz 4 olarak bilinen sosyal yardımı kaldırma, yerine daha fazla yardımın verilmesi geliyor. Sosyal politika ve çevre konularında SPD ve Yeşiller ile pek çok ortak talebi savunan Sol Parti, 100 günlük programla sorumluluk üstlenmeye hazır olduğunun mesajını vererek oylarını artırmanın hesabını yapıyor.

Junge Welt gazetesinde bugün yer alan haberde ise seçim kampanyası başlamadan önce SPD ile Sol Parti arasında iki ayrı görüşme yapılmış. Karşılıklı nabız yoklanmış. SPD içinde bazı üst düzey yöneticiler Sol Parti ile koalisyon ortaklığını açıktan savunuyor. Ne var ki, Olaf Scholz’un Sol Parti ile koalisyon ortaklığı olasılığı ortaya çıktığında bunu kullanarak diğer partilere istediklerini dayatmak için baskı amacıyla kullanacağı tahmin ediliyor. Zira Sol Partili bir koalisyon seçeneğinin özellikle Scholz’un ilk tercihi olmayacağı biliniyor.

“KIZIL ÇORAPLAR” KAMPANYASI YENİDEN GÜNDEMDE

SPD’nin Sol Parti ile ortaklık kapısını kapatmaması, Sol Parti’nin ortaklığa dünden hazır olması, muhafazakar-sağ cephede yeniden “Kırmızı Çoraplar” (Rote Socken) kampanyasını gündeme getirdi. CDU/CSU Başbakan adayı Armin Laschet, SPD ve Yeşiller’i “radikal sol” ile işbirliği yapmakla suçlayarak, seçimlere kadar bu temelde bir kampanya yürüteceğinin mesajını verdi. 1994’te SPD ve Yeşiller’in eyaletlerde dönemin Demokratik Sosyalizm Partisi (PDS) ile koalisyon hükümeti kurmasında karşı dönemin CDU Genel Sekreteri Peter Hintze, iki kırmızı çorabın yeşil mandalla asıldığı afişleri kamuoyu ile paylaşmıştı. Antikomünizm temelinde yürütülen kampanya muhafazakarların işine yaramıştı.

Ne var ki, sonraki yıllarda Sol Parti ve önceli olan PDS’in eyaletlerde koalisyon ortağı olmasının önünde geçilemedi. Mecklenburg-Vorpommern, Berlin, Bremen, Brandenburg ve Thüringen eyaletlerinde PDS/Sol Parti ortaklığında hükümet kuruldu. Dahası, Thüringen’de seçimlerden birinci çıkan Sol Partili Bodo Ramelow SPD ve Yeşiller’in desteğiyle eyalet başbakanı seçildi.

Bütün bu ortaklıklarda taviz veren, sonradan oy kaybeden ise Sol Parti oldu. Çünkü eyaletler düzeyinde de olsa işsizlik, yoksulluk, sosyal adalet, ayrımcılık, ırkçılık, küresel ısınma, eğitim, sağlık gibi temel konularda hissedilebilir bir değişime yol açmadı. Halen Berlin belediyesinde iş başında olan “sol koalisyonun” hayata geçirdiği en önemli konu kiralara fahiş zamları beş yıllığına dondurması oldu. Ancak Anayasa Mahkemesi bu kararı iptal etti. Yine konut tekellerinin elindeki konutların kamulaştırılması da önemli bir adım. Ancak bu iki önemli talepin asıl sahibi sokakta verilen mücadele oldu. Her üç parti sokaktan yükselen mücadeleyi dikkate alarak adım atmak zorunda kaldı.

Bu nedenle, federal çapta kurulması muhtemel olan bir “sol koalisyon” döneminde, sokakta mücadele olmadığı takdirde kağıt üzerinde yazılanlar kısa sürede unutacak. Son yıllarda federal düzeyde koalisyon ortağı olmayı siyasetinin merkezine koyan Sol Parti’nin bu tarz bir siyasetle güç toplamaktan çok kaybettiğini anketler gösteriyor. “Sorumluluk üstenme” adına verilen mesajlar özellikle militarizm, savaş ve silahlanma karşıtlarının desteğini kaybetmesine yol açabilir.

Close