Written by 16:30 HABERLER

Göçmenlerin çoğu sağlık hizmetlerinden yeterince yararlanamıyor

Göçmenler Sağlık Merkezi yöneticisi Arif Ünal’a göre Almanya’daki sağlık sistemi zaten iki sınıflı ama göçmenlerin durumu Alman emekçilerinkinden daha da kötü. Almanya’nın sağlık sisteminin sorunları, bu sorunların göçmenlere yansıması üzerine Köln’deki Göçmenler Sağlık Merkezi yöneticisi Arif Ünal’la görüştük.

Almanya’daki sağlık sistemi konusunda ne düşünüyorsunuz?

Almanya’nın sağlık sistemi diğer ülkelerle karşılaştırıldığında oldukça iyi. Federal yapılanmadan ve geçmişte yapılan hatalardan kaynaklı belli sorunlar var. Hastanelerde yataklı bakımdan eyaletler sorumlu. Ayakta bakım, yani muayenehanelerdeki durum ise federal yetki alanında. Bu da ayakta bakım ile yataklı bakım arasında koordineli çalışmayı zorlaştırıyor. Halbuki sağlık bir bütündür. Yani ayakta ve yatakta tedavinin birlikte ele alınması, planlanması gerekiyor. İşte bundan kaynaklanan epey sorun var.

Yetki karmaşası sağlıkçıları da etkiliyor

Bu durum sağlık emekçilerinin eğitimine nasıl yansıyor?

Eyaletler ile federal yönetim arasındaki yetki karmaşası, doktorların, hemşirelerin eğitimine de yansıyor. Örneğin hastanelerdeki hemşirelerin eğitim masrafları federal düzeyde ayarlanıp sağlık kasaları tarafından üstleniliyor. Oysa yaşlı bakımından eyaletler sorumlu. Yaşlı bakımındaki çalışanların eğitimi eyaletler tarafından üstlenildiğinden, farklı farklı, eyaletlerin bütçesine göre ayarlanıyor. Yaşlı bakımı alanında şimdilerde muazzam bir ihtiyaç söz konusu. Önümüzdek 10 yıl içinde durum daha da kötüleşecek.

Köln bu bakımdan nasıl?

En azından Köln’de kötü bir durum yok. Bunun nedeni Köln’ün atraktif bir şehir olması. Herkes Köln’e gelmek istiyor. Örneğin ben Porz Hastanesi’nin yönetim kurulunda çalışıyorum. Hasta bakıcı veya doktor bulma konusunda herhangi bir sorun yaşamıyoruz. Hastanelerin çalışanlarına iyi bir ücret yanında çalışanların ihtiyaçlarını dikkate alarak hizmet vermeyi de esas alması gerekiyor. Örneğin hasta bakıcılarının yüzde 95’ini kadınlar oluşturuyor. Dolayısıyla çocukların, ailenin ihtiyaçlarının dkkate alınması zorunlu. Çalışma saatleri personelin çıkarları doğrultusunda esnek olmalı. Hastanelerde çalışanların çocukları için kreş ve anaokulları açılmalı. Bu ve benzeri sosyal açıdan atraktif hizmetlerle bakıcı kazanmak kolay oluyor. Önemli olan eğitim almış hasta bakıcılarının hastanede çalışma sürelerini olabildiğince uzatmak. Çünkü bu yaşlı bakımında 6-7, hastanelerde ise 10-12 yıl sürüyor. Daha sonra yapamıyorlar, işlerinden ayrılıyorlar.

Sağlık emekçilerinin daha uzun süre çalışabilmeleri için neler yapılabilir?

İş atmosferinin, çalışma koşullarının düzeltilmesi gerekiyor. İnsan çalıştığı işten, işyerinden memnun olduğu zaman, enerjisini işyerindeki problemlere harcamadığı zaman sağlıklı oluyor ve daha uzun süre işinde çalışmak istiyor, çalışabiliyor. Şehirlerdeki hastanelerle kırsal kesimdeki hastaneler bu açıdan birbirinden epey farklı.

Bu farklılık nasıl ortaya çıkıyor?

Örneğin Olpe gibi küçük, kırsal yerlerde hastaneler personel bulmakta sorun yaşıyor.

Bu sadece hastane ya da sağlık sistemindeki problemlerden değil diğer alt yapı sorunlarından da kaynaklanıyor. Artık herhangi bir yerde çalışmak isteyenler, çalışma koşulları, ücret vb. kriterler yanında çocuğu için iyi bir ana okulu veya okul bulup bulamayacağını da dikkate alıyor. Çevre ilişkileri, kültürel, sosyal aktiviteler de önem kazanıyor.

İki sınıflı sağlık sistemi

Hastalar açısından bakıldığında Almanya’daki sağlık sigortası sistemi konusunda bilgi verebilir misiniz?

Almanya’da iki türlü sigorta sistemi var. Birincisi yasal sağlık sigortası dediğimiz, her yurttaşın mecburen üye olmuş olduğu AOK, BKK vb. sağlık sigortaları. İkincisi özel sağlık sigortaları. Bunlara geliri belli bir düzeyde, iyi para kazanan, aktif ve daha fazla genç kuşağa mensup kişiler üye oluyor. Yasal ve özel sigortaların aynı tedavi için ödedikleri para oldukça farklı. Örneğin yasal sigortalı biri doktora gittiğinde belli bir para ödüyor. Aynı dönem 10 defa doktora gitse aynı para yetiyor. Özel sigortalarda ise durum farklı. Doktor, özel sigortalıdan üç aylık dönem için yasal sigortalının ödediğinin 2,5 katı daha fazla para alabiliyor. Bu nedenle de sistemde özel sigortalı olanlara öncelik tanınıyor. Doktorlar veya hastaneler randevu almak için telefon ettiğinizde yasal mı yoksa özel mi sigortalı olduğunuzu soruyorlar. Özel sigortalı olanların en kısa zamanda randevu aldıklarını, yasal sigortalıların ise bazen 3-4 ay beklediklerini görüyoruz. Ben buna iki sınıflı sağlık sistemi diyorum. Halkın yüzde 90’ı yasal sigortalara üye. Özel sigortalara üye olanların oranı ise yüzde 7 ile 10 arasında değişiyor. Büyük bir adaletsizlik var yani. Bu durum dikkat çektiğinden yasal sigortaların başvurusuyla sağlık bakanlığında bir şikayet ve müdahale bölümü oluşturuldu. Çok uzun süre sonrası için randevu verilmesi halinde bu daire hastanın adına müdahale ediyor ve kısa süreli randevu alınmasını sağlıyor.

Göçmenler sağlık konusunda dezavantajlı

Göç kökenli hastaların sağlık sistemindeki durumu nasıl?

Göçmenler açısından baktığımızda ilk etapta sağlık sisteminden Alman nasıl yararlanıyorsa göçmen de öyle yararlanıyor diyebiliriz. Ama öyle olmuyor. Neden olmuyor? Dil bilmediği için olmuyor, kültürel farklılıklar olduğu icin olmuyor. Sağlık, tedavi ve iyileşme anlayışı farklı olduğundan olmuyor. Göçmenlerin büyük bir kısmı sağlık hizmetlerinden yeterince yararlanamıyor. Bir doktora gittiklerinde, muayene oluyor, sonra herşeyi doktora bırakıyorlar, o neyi uygun görürse öyle yapsın diyorlar. Kendiliğinden ‚ha benim hastalığım bu, bunun için şunu istiyorum‘ diye bir istemleri olmuyor. ‚Sen ev doktorusun, bir araştıralım, uzmana gönderin, onlar da tanıda bulunsun sonra tedaviye başlayalım.‘ demiyorlar. Bu tabi ki doktorlar için kolaylık sağlıyor. Onun için biz, göçmenler sağlık merkezi olarak hastanın ne istediğini bilen, bilinçli bir hasta olmasını sağlamaya çalışıyoruz. Eğer bir doktor herhangi bir şey öneriyorsa, aklı yatmadığında karşı çıkabilmeli. Hastaların bunu yapma hakkı var ama çoğu göçmen ya bu hakkı bilmiyor ya da aralarında dil yetersizliğinin de olduğu nedenlerden dolayı kullanmıyor. Almancası iyi olmasına rağmen doktorun konuştuğu dilden (genelde birçok hastalığın adı Latince) anlamayıp sessiz kalanlar da var.

Röportaj Devrim Ercan, yayına hazırlayan Semra Çelik

Close